İskender’den Önce Dünya-I: Göbekli Tepe ve Sembolizm-I

İnsan, hafızasından soyutlanamayan bir varlıktır. İnsanlık dahi hafızasından soyutlanamaz. İlk insanlardan günümüze kadar insanlık gelişen ve değişen bir yapıya sahip oldu. İlk çağlarda doğa insanlara hâkimken, günümüze geldikçe bu hâkimiyet insan lehine taraf değiştirme eğilimindedir. Bu değişimi ve ilerlemeyi daha iyi gözlemek için tarih insanlığa çok şey vaat etmektedir. Bu yazı serimizde insanlığın gelişimi ve birikimine imkân el verdiği ölçüde incelemeye çalışacağız. İskender’i ise miladımız olarak alıyoruz. Ancak neden İskender’i milat olarak aldığımızı ilk yazıda değil de son yazıda açıklamak daha doğru olacak. İlk yazıda, insanlığın ortaya çıkışı ve medeniyetler tarihine yeni bir cilt ekleyen dünyanın ilk tapınağı Göbekli Tepe ile başlamayı uygun bulduk. Gerçekten ikinci milenyuma girdiğimiz tarihlerde Göbekli Tepe’nin ortaya çıkışı dünya tarihine en büyük hediye olmuştur.

Göbekli Tepe Tapınağının Düşünülen Orijinal Hali

İnsan, tanımlardan azade bir varlık. Onu tanımlamak beni aşan bir iş. Ancak onun hikâyesinin başladığı zamanlara göz gezdirmek ile onun tanımını sizlere bırakmak isterim. İnsanlığın ortaya çıkış tarihi hakkında kesin kabuller olmamakla beraber MÖ 100.000 yılında Afrika’da(Etiyopya, Kenya) Homo Sapiens türünün varlığı hakkında kanıtlarımız var. İlerleyen zamanlarda insan, MÖ 50.000 Avusturalya’ya MÖ 45.000 Avrupa’ya, MÖ 30.000 Japonya’ya, MÖ 27.000 Sibirya’ya ve daha sonra Amerika’ya ulaştı. Paleolitik dönem olarak adlandırdığımız ilk insanlardan MÖ 10.000 yılına kadar süren dönem boyunca medeniyet işaretlerine rastlamamaktayız. Yontulmuş taşlar, duvar resimleri ve bir takım basit objeler Paleotilik çağ insanlarının miraslarıdır. Bunların içinde tespit edilen ilk obje MÖ 35.000-40.000 tarihleri arasında yapıldığı tahmin edilen “Venus of Hohle Fels” adında tanrıça idolüdür. Tahmini MÖ 10.900 yılında “Buz Devri” olarak adlandırılan Genç Dryas Buzul Çağı başlamış tüm dünyayı etkisini almıştı. Ancak bu buzul çağının sonu inanılmaz gelişmelere gebeydi. MÖ 9.600 yılında Buzul Çağın sona ermesi ile insanlık medeniyet adına çok önemli ilerlemeler kaydetti. Neolitik çağa girilmişti. İşte Göbekli Tepe’nin de hikâyesi bu tarihlerde başlamıştı.

Paleolitik dönem İdolü, Venus of Hohle Fels

Göbekli Tepe’nin en eski yapısının inşası MÖ 9.400’e tarihlenir. 1995 yılında Alman arkeolog Klaus Schmit ve ekibinin Türkiye’nin Şanlıurfa şehrinin Dağeteği mahallesinde başlattığı kazılar ile ortaya çıkan bu sit alanı bütün dünyayı büyüledi. Avcı-toplayıcı olarak bilinen tarım öncesi toplumlar Neolitik çağda tarihçilerin zannettikleri gibi mütevazı bir hayat yaşamadıkları ortaya çıktı. Göbekli Tepe sit alanının yakınlarında hiçbir yerleşim yerine rastlanmamaktadır. Bu da avcı-toplayıcı insanların buraya yerleşmek için değil başka amaçlar için toplandığını ortaya koydu. Klaus Schmit buranın bir tapınak olduğunu öne sürmüştür ve bu görüş bugün genel olarak kabul edilir. Yerleşik hayata geçilmeden önceki bir döneme tarihlenen bir tapınağın ortaya çıkması antropologların klasik kabullerini temelinden sarmıştır. Klasik görüşe göre, insanlık tarımı icat ettikten sonra yerleşik hayata geçmiştir. Yerleşik hayata geçen insanları bir arada tutmak için din ortaya çıkmıştı. Daha sonraki aşamada dini ritüeller için tapınaklar inşa edilmiş ve bu tapınakların etrafında büyük şehirler kurulmuştur. Nitekim kadim Mari, Ur ve Babil şehirleri tapınaklar çevresine kurulmuştur. Ancak yerleşik hayata henüz geçmeyen avcı-toplayıcıların Göbekli Tepe’de bir tapınak inşa etmeleri bu zinciri kırdı. Dinin, yerleşik hayattan önce var olduğu ve tapınakların yerleşim yerleri kurulmadan önceki tarihlerde de inşa edildiği ortaya çıktı. Hatta Klaus Schmit daha da ileri giderek buraya dini ritüelleri gerçekleştirmek için toplanan insanların ilk defa tahılı evcilleştirdiklerini iddia etti. Çünkü buraya toplanan kalabalığı, en az 500 kişi oldukları tahmin ediliyor, avcılık veya toplayıcılık ile doyurmanın imkânı yoktu. Eğer bu iddia kanıtlanırsa tarımın ortaya çıkışı 2.000 yıl önceye alınmış olacak. Sadece bu bilgiler bile Göbekli Tepe’nin önemini bize göstermektedir. Peki, kimdi bu Neolitik çağ insanları?

Göbekli Tepe’nin Günümüzdeki Görünümü

Maalesef bu bilgiyi kesin olarak bilemiyoruz. Avrupa’dan gelen ren geyiği avcıları Swiderian topluğu olabileceği(Collins,291) gibi bölgede yaşayan post-Zarzianlar olabilir. Yazının keşfinden önceki bir toplum olduğu için semboller ile kendilerini ifade etmeye çalışmışlardı. Gerçekten de Göbekli Tepe tapınağında çok gelişmiş bir sembolizm kültürü vardır. Araştırmacılar Göbekli Tepe’de bulunan taşların üzerindeki sembolleri anlamlandırmak için 1995 yılından beri uğraşmaktadırlar. Günümüzde dahi ne anlama geldiği çözülememiş semboller vardır bu tapınakta. Sembollerden yola çıkarak diyebiliriz ki bu tapınakta doğum ve ölüm törenleri yapılmakta ve yıldızlara tapılmaktaydı. Şimdi bu iki çıkarımı inceleyelim.

Yıldızlara ibadet eski çağlar için yeni bir hadise değildi. Araştırmacılar ilk çağ insanlarının Şamanist bir gelenekleri olduğunu, yıldızlardan mana çıkardıklarını, onlara ibadet ettiklerini ve bu yıldızların sembollerine kullandıklarını tespit etmiştir. Göbekli Tepe’de de bu sembolleri görmekteyiz. İlk olarak Göbekli Tepe’deki dairesel yapıların ortasındaki iki taşın Kutup yıldızına(Polaris) göre konumları ortalama 345 derecedir. Gök haritasında 345 derecede bulunan yıldız Deneb yıldızıdır ve o günlerde gökyüzünün en parlak yıldızıydı. Deneb yıldızı Kuğu takımyıldızının(Cygnus) baş yıldızıdır aynı zamanda.

Göbekli Tepe Tapınaklarının Konumu

Kuğu Takımyıldızı ve Deneb Yıldızı

Bu takımyıldızı günümüzde kuğu ile anımsansa da Neolitik çağ insanları tarafından akbaba olarak anılıyordu. Bunu Çatalhöyük kazılarında çok iyi şekilde görmekteyiz. Çatalhöyük, dünyada kabul edilen tarımın yapıldığı ilk şehirdi ve Göbekli Tepe’nin batısında bugün Konya civarında bulunmaktadır. Burada insanlar duvar resimlerinde ölen insanlarının cesetlerini yüksek kulelere koydukları ve akbabalar tarafından etleri kemiklerinden ayrıldığı görülmektedir.

Çatalhöyük Duvar Resimleri, Başları Olmayan İnsanlar ve Akbabalar

Ancak bu resimlerde insanların başları vücutlarından ayrılmıştır. İnsan başları akbabalar tarafından korunmaktaydı. Bu akbaba kültürü İran’da Zerdüştler arasında çok yaygındı. Ermeni ve Hint kültüründe de yer aldığı görülür. Bu bilgiler ışında Göbekli Tepe’deki 43 numaralı sütunda yer alan sembolleri açıklayabiliriz. Bu sütunda aşağıda kafası olmayan bir adama ve kanadının üstünde bir yuvarlak olan bir akbabaya rastlanır. Bu semboller Çatalhöyük’te karşılaştığımız sembollerin aynılarıdır.

Sağ Alt Köşede Kafası Olmayan Bir insan, Sol Üst Köşede Akbaba ve Kanatlarındaki Küre

Akbaba, kuğu takımyıldızını temsil ederken, Akbaba’nın altında görülen akrep ise Akrep takımyıldızının(Scorpion) gökyüzündeki konumu ile eşleşmektedir. Akbabanın büyük başı , Deneb yıldızını temsil etmekteydi. Bu sütunda ölüm canlandırılmış olmalıydı. Kuğu takım yıldızı tarafından kafası muhafaza edilen bir ölmüş bir insanı temsil ediyor olmalıdır. Ölümün olduğu aynı tapınakta başka semboller ise doğumun ve hayatın sembolüydü. Göbekli Tepe D yapısında ikiz taşın karşında delikli bir taş bulunmaktadır. Bu delikten eğilerek bakan biri gökyüzünde Deneb yıldızını görmektedir. Aynı zamanda bu delikli taşın üzerindeki kabartmalardan anlaşıldığı kadarıyla bu delik bir kadının vulvasını temsil etmekteydi.

Delikli Taş, Kabartmaların Bacak Olduğu Tahmin Ediliyor

Bu çıkarımı sit alanında bulunan başka bir heykelcikten yapmaktayız. Bu heykelcikte Göbekli Tepe’nin sütunlarına benzer şekilde stilize bir insan, insanın karın bölgesinde bir bebek ve heykelin vulva bölgesi olarak tahmin edilen bölgesinde de bir delik vardır. Bu deliklerin Deneb yıldızına yönelmesi hepimizin aşina olduğu bir efsaneyi hatırlatmadır. Doğan çocukların leylekler tarafından getirildiği inancı işte tam burada ortaya çıkmıştır. Yani Kuğu takımyıldızı(Cygnus) insanlara hayat veren bir yıldız olarak düşünülmüş ve bu sütunlarda bu inanış sembolize edilmişti.

Sit Alanında Bulunan Göbekli Tepe’deki Sütunlara Benzer Stilize İnsan, Karnında Yeni Doğan Bir Çocuk Ve Altında Vulva Deliği Olduğu Tahmin Edilen Bir Delik

Doğum ile ilgili semboller burada bitmez. Bazı araştırmacılar tapınağın ortasındaki ikiz sütunların dişil ve erkili temsil ettiğini düşünmektedir(Bobaroğlu, Gobeklitepe: The World’s First Temple). Bu sembol hayatın ortaya çıkışı dolaylı olarak anlatmaya çalışmıştır. Hatta Metin Bobaroğlu muhtelif sütunlarda yer olarak soyut “H” sembolü bu ikiz sütunların birleşmesi ile hayatın ortaya çıktığını düşünmektedir(Gobeklitepe: The World’s First Temple). Bizleri hayrete bırakan sembollere sahip bu insanlar burada doğumu ve ölümü canlandırmaktaydı. Bu döngüden de Kuğu takımyıldızını ve Deneb yıldızını sorumlu tutmuşlar ve ona burada tapmışlardı. Sonuç olarak söyleyebiliriz ki esrarını keşfedemedikleri doğum ve ölümün varlığı Neolitik çağ insanlarını dini inanışlara itmiş olabilir.

Gökyüzü Haritası

 

  • Devam Edecek…
    Bir sonraki yazı: İskender’den Önce Dünya-II: Göbekli Tepe ve Sembolizm-II

Kaynakça:

1.Collins, Andrew. Göbekli Tepe ve Tanrıların Doğuşu. Çev. Leyla Tonguç Basmacı. Alfa Yayınları. İstanbul. 2017
2.Schmidt, K. (2010) ‘Göbekli Tepe – the Stone Age Sanctuaries. New results of ongoing excavations with a special focus on sculptures and high reliefs.’ Documenta Praehistorica, XXXVII, 239-56:
3.Prof. Dr. Memiş, Ekrem. Eskiçağ Medeniyetleri Tarihi. Ekin Yayınevi. Bursa. 2015
4.Meriç, Cemil. Işık Doğudan Gelir. İletişim Yayınları. İstanbul. 2016
5.Köksal, Mustafa Asım. Peygamberler Tarihi. Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. Ankara.1990
6.Bobaroğlu, Metin. Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, Göbeklitepe – Dünyanın İlk Tapınağı belgeseli.
7.İbn Kathir. Tafsir Ibn Kathir. Darusselam Publication. Malasia. 2003
8.Osborn, Henry Fairfield . Men Of The Old Stone Age – Their Environment, Life And Art. Charles Schinerber’s Son Publication. New York. 1915

Leave a Reply