Anıl Tahmisoğlu

Patrick Melrose

Bağımlılıklardan, çocukken yaşanan travmalardan, istismardan bahseden karanlık bir dizi “Patrick Melrose”. Edward Aubyn’in romanlarından uyarlanan beş bölümlük dizide Benedict Cumberbatch başrolde Patrick Melrose’u oynuyor. Fakat Patrick karakteri kendisinin oynadığı diğer rollere pek benzemiyor. En çok Sherlock’tan tanıdığımız Benedict Cumberbatch madde bağımlısı, intihara meyilli soylu bir aileden gelen bir playboy’u canlandırıyor. Çocukluğunda yaşadıkları, babasından gördüğü cinsel şiddet ve bunu onun üzerinde yarattığı travmaları gösterirken Patrick karakterinin hayatını farklı dönemlerini görüyoruz. Her bölüm başka bir zaman diliminde geçerken Patrick değişebilecek mi, geçmişinden kurtulabilecek mi sorularıyla baş başa kalıyoruz. Gençlikten yaşlılığa uzanan bu hikâyede Benedict Cumberbatch ‘in muhteşem oyunuculuğunu yanı sıra Hugo Weaving ve Jeniffer Jason Leigh de göz ardı edilemez.

12 Mayıs 2018’de başlayan dizi 9 Haziran’da beşinci bölümüyle beraber şu an tamamlanmış durumda.  Yüksek prodüksiyon kalitesi, kaliteli oyunculuk performansları ve işlediği konunun hakkını verebilmesi sebebiyle kesinlikle başarılı bir dizi. Fakat öte yandan, izlemesi kolay veya “eğlenceli” değil. Yer yer Patrick Karakteri komik davranıyor ama günün sonunda ağır bir iskelete sahip. 1960’lardan 2000’lere uzanan bu depresif öykünün kaliteli ve izlemeye değer olduğu kesin. Oyuncu performansları ile öne çıkmasının yanında beş bölümlük kaliteli bu yapım oturup bir solukta izlenebilir.

 

Bengisu Şimşek & Mehmet Oktay Onbaşı

THE END OF THE F***ING WORLD 

The End of the F***ing World, Charles Forsman’ın aynı adlı çizgi romanından uyarlama olan, Netflix yapımı mini dizi.

Henüz kendilerini keşfetmemiş olmalarına rağmen, keşfetmiş oldukları yanılgısına düşerek evden kaçan 17 yaşındaki iki gencin absürt öyküsünü konu alan dizide James (Alex Lawther), hayvanları öldürürken aldığı zevkten yola çıkarak bir psikopat olduğuna emindir ve yolları Alyssa (Jessica Barden) ile çakıştığında, onu öldürebileceği ilk insan olarak görür. Hem Alyssa da okulda gördüğü diğer çocuklardan daha umursamaz, daha “havalı” ve farklıdır James’in gözünde. İkisinin de ortak noktası ebeveyn otoritesine karşı belirgin bir isyan içerisinde olmalarıdır. James, babasının gereksiz pozitifliğinden muzdarip bir çocuktur. Annesi gözünün önünde intihar etmiş bir çocuğun hayatında pozitifliğe yer olmaması çok da olağandışı bir durum değildir zaten. Alyssa ise annesi ve üvey babasının tavırlarından çokça sıkılmıştır. Hele ki üvey babasının onu taciz etmeye çalışması bardağı taşıran son damla olur. Kendine en yakın bulduğu James’i bir kaçış olarak gören Alyssa, James’i kendisiyle birlikte kaçmaya zorlar.

Yola çıktıklarından itibaren yaptıkları çoğu şeyi yaşıtlarından beklenmeyecek bir soğukkanlılıkla yaparlar ve aslında bu onlara kendilerini esas olarak keşfetmek için bir fırsat yaratır. Kendiyle ilgili emin olduğu tek şey psikopatlığı olan James, hayatında ilk defa bir şeyler hissedebildiğini ve suçluluk duyabildiğini anlar mesela. Yani gerçek hayattaki James, kafasında kurgulamış olduğu “benlik imajı”ndan çok uzaktadır. Alyssa, sürekli kara mizahın arkasına saklanarak ailesinden, sorumluluklarından ve hatta kendinden dahi kaçabileceğine inanmakta epey ısrarcı olsa da hayatta bazı durumların sorumluluğunu almadan devam edemeyeceği gerçeğine James ile çıktıkları yolda farkına varır.

Kara mizahı etkin olarak kullanması The End of the F***ing World’ü, görmeye alışık olduğumuz, aynı hikâyeyi tekrarlayan ergenlik dizilerinden ayırıyor ve beklenmedik bir seyir deneyimi sunuyor. Ayrıca dizi, verdiği mesajlarla çocuklardan çok ebeveynlere sesleniyor. James ve Alyssa çıktıkları yolda artık geri dönüşü olmayan işlere kalkışmışlardır ve sonunu düşünmeden ne pahasına olursa olsun devam etmek, yani daha da dibe batmak artık kaçınılmaz sondur. İlk sezonu büyük ilgi gören bu Netflix serisinin ikinci sezonunda bizi daha büyük bir maceranın beklediğini söylemek, sanıyorum ki çok da yanlış olmaz. Henüz kesin çıkış tarihi açıklanmasa da yapımcılar arası görüşmelerin yakın zamana kadar devam ettiği biliniyordu. Bakalım yarım kalmış bu macera aynı hız ve güzellikte ne zaman devam edecek…

 

Rüveyda Akdoğan & Zeynep Selçuk

The Night Of

The Night Of, 8 bölümden oluşan 2016 yılı yapımı bir HBO mini-dizisi. Ejderha Dövmeli Kız, Schindler’in Listesi gibi çok bilinen filmlerin yazarlığını yapan Steven Zaillian ve  Her Şeyin Teorisi filminin yönetmeni James Marsh’in yönetmenliğinde çekilen bir dizi olmuş The Night Of. Yönetmenlerinin önceki filmlerinin başarısı düşünülünce diziden de beklentiler aynı doğrultuda artıyor. Gerilim-dram sevenlerin de beklentilerini layığıyla karşılayan dizi, yavaş ve sakin senaryosuyla seyircilere gerçekçi bir polisiye vaat ediyor.

Yayınlanmasın üzerinden iki yıl geçmesine rağmen yüksek imdb puanı ve topladığı Emmy ödülleriyle hala ününü ve güncelliğini koruyor. Riz Ahmed’in oynadığı Naz karakterinin, bir gece tanıştığı bir kadını sabah yanında bıçaklanmış olarak bulması ile hikaye başlıyor. Böylece 8 bölüm boyunca Naz’ın bu cinayetten yargılanmasını izliyoruz. Yapımın konusu size çok orijinal veya sıradışı bir hikaye sunmasa da yarattığı gri ağırlıklı, gerilimli ve dramatik atmosfer ile ilginizi oldukça kolay içine çekiyor. Dizi, ilk bölümüyle aksiyonu en üst seviyede tutarak konuya hızlı bir giriş yapıyor. Ancak geri kalan bölümlerde aksiyon yerini seyirciyi diken üstünde tutan gerilimli melodramatik bir ortama bırakıyor ve odaktaki karakter olan Naz’ın hayatının birdenbire nasıl değiştiğini izliyoruz.

Dizi bu sırada insanlığı ve hukuk sistemini hikayesi içinde sorguluyor. Karakol, hapishane ve mahkeme sahneleri yoğunlukta olan dizi, adalet sisteminin “ne olduğu”na farklı bir bakış açışı sunarken aynı zamanda Müslümanların günlük yaşamlarındaki ön yargılarına da veriyor. Polisiye-suç janrının klişelerini aşarak, adalet kavramının kimi zaman şans ile paralel olduğunu seyirciye gösteriyor. Suçun ve cezalandırma sisteminin doğasına dair derin sorguları içinde barındıran The Night Of’un her bölümünde karakterlerin oldukça etkili bir şekilde gelişimine şahit oluyoruz. En önemlisiyle, dizi izleyicileri suçlunun kim olduğuna dair düşündürmekten ziyade, suçluluğa evrilişin nasıl olduğuna yoğunlaştırıyor.

 

Defne Karakoç & Lale Şenkula

Şahsiyet

Alzheimer hastası bir seri katil, Cinayet Bürosu’nda onlarca erkeğin arasında tek kadın olarak çalışan bir polis memuru ve farklı hayatlar yaşayan bir sürü insanı birbirine bağlayan kan dondurucu bir hikaye: Şahsiyet!

İlk olarak kaliteli oyuncu kadrosuyla dikkatleri üzerine çeken Şahsiyet’in yönetmenliğini birçok başarılı yapımda yer almış oyuncu Onur Saylak üstleniyor. Türkiye’de oldukça önemli işlere imza atan Kerem Çatay’ı dizinin yapımcısı olarak görmek de Şahsiyet’in başarısının pek de tesadüfi olmadığını kanıtlar nitelikte. Yeni nesil Türk dizilerine taze bir soluk getiren Şahsiyet, internet üzerinden Puhu TV’de yayımlandı. Geçtiğimiz haziran ayında final yapmasına rağmen dizinin bölümlerine Puhu TV üzerinden ulaşabilirsiniz.

Eşi Mebrure’yi kaybettikten sonra, kedisi Münir Bey ile yalnız ve sakin bir hayat sürmektedir Agah Beyoğlu. Kızı Zuhal ve torunu Deva da Avusturalya’da yaşamaktadırlar. Bir gün kedisi Münir Bey’in başına gelenlerle sağlığından şüpheye düşen Agah Bey doktora gider. Kendisine Alzheimer teşhisi konulunca önce bir “Ben hatırlamadan nasıl Agah Beyoğlu olmaya devam edeceğim?” bunalımı yaşayıp sonra da bu hastalığın yıllardır yapması gereken bir planı hayata geçirmek için bir işaret olduğuna inanır.

Dizinin çıkış noktası Agah Bey’in “Şahsiyet”ini kaybetmemek için verdiği mücadeledir. Yaptığı detaylı plan sonucu Agah Bey cinayetler işlemeye başlar ve cesetlere özellikle Nevra Elmas adındaki polise hitap eden mesajlar bırakmaya başlar. İlerleyen bölümlerde öldürülen insanları, Nevra’yı ve katilimiz Agah Bey’i birbirine bağlayan hikayeyi öğreniyoruz.  Şahsiyet öyle bir dizi ki başladıktan sonra nasıl bittiğini anlayamıyorsunuz.
İzlemeye başladıktan sonra bir yandan hemen bitirip ne olduğunu öğrenmek isterken bir yandan da hiç bitmesini istemeyeceğiniz bu dizide Haluk Bilginer, Cansu Dere, Şebnem Bozoklu, Metin Akdülger ve Müjde Ar gibi ünlü isimler de yer alıyor. Hikayesi, işleniş biçimi ve oyunculuklarıyla sınırları zorlayan, insanı hayran bırakan on iki bölümlük bu mini diziye hemen başlayın, pişman olmayacaksınız!

Kaynaklar

www.pexels.com

Leave a Reply