Tam iki ay oldu biz bu yazı dizisini yazmaya başlayalı. Yazmaya başlarken bile elimizde çokça bilgi ve gelişme varken, yazım sürecinde de pek çok gelişme yaşandı. Bundan önceki yazılarda bisiklet dünyasında neler yaşandı bitti, kim kime ne dedi, her şeyi yeterince gördük fakat eminim ki hala kimse emin değil hiçbir şeyden. Eminim ki hala herkes kendine “Acaba Lance Armstrong gerçekten doping kullandı mı?” diye soruyor. İşte, 5 bölümlük yazı dizimizin sonuna geldiğimiz bu yazıda öncelikle olayları kısaca toparlayacağız, ardından naçizane yorumlarla bu defteri kapatacağız.

Lance’in Cevabı

Lance’in Austin’deki evinin dinlenme odası

İşte Lance Armstrong’un twitter hesabından takipçileriyle paylaştığı o efsane poz. Bütün Dünya Dergisi’nin en arka sayfasında yer alan ve okuyucularının çok iyi bildiği bir söz vardır: Bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir. Evet öyleydi; aylardır süren çatışmalar ve yoğun sağanak altındaki açıklamaların ardından, Lance ne diyecek diye herkes ağzının içine bakıyordu fakat o sadece deklanşöre bastı ve bu fotoğrafı paylaşarak yanıt verdi. Austin’deki evinde bulunan dinlenme odasındaki duvarlarında, daha önce kazanılmış 7 Fransa Bisiklet Turu Şampiyonluğunu simgeleyen 7 efsane sarı formanın yer aldığı bu fotoğrafla Lance: “İstediğiniz kadar uğraşın, ben bu şampiyonlukları kazandım ve artık kimsenin silemeyeceği bir efsaneyim.” demek istiyordu. Bu cevap hayranlarını fazlasıyla tatmin etti, hatta düşmanlarının bile aklını çeldi.

Bir Varmış Bir Yokmuş: Sponsorluk Müessesesi

Öte yandan bazı can sıkıcı gelişmeler de yaşanmıyor değildi ve durumu yine sözcükler yerine fotoğraflar daha iyi anlatıyordu:

Lance’in büyük zenginliği: sponsorları

Yukarda gördüğünüz resim Lance’in güzel günlerine ait; hatta eksik bile. Resimde Amerikalı bisikletçinin 8 sponsoru bulunduğu görülüyor. Bu sayı zaman zaman 9 ve 10’a da ulaşarak Lance’e inanılmaz paralar kazandırmıştı. Sponsorluk ve reklam anlayışını bisiklete oturtan adam Lance Armstrong’un kişisel internet sayfasından alınan yukarıdaki resmin ardından bir de buna göz atın isterim:

İyi günün dostu sponsor nerdesin hani?

Gördüğünüz, daha doğrusu göremediğiniz gibi Lance’in kişisel sayfasında daha önce bulunan “sponsorlar” bölümü artık yok. Amerika Birleşik Devletleri Anti-Doping Ajansı’nın (USADA) Lance’in doping yaptığını açıklamasının ardından, “Biz Lance’i dinledik, açıklaması bizi tatmin etti.” diyen Nike, Lance’i bu zorlu yolculukta yalnız bırakanların başında geldi. Amerikalı bisikletçinin kanserle mücadele amacıyla kurduğu Livestrong’un da resmi sponsoru olan Nike artık sponsorluk listesinde yok. Nike’ın yanı sıra Lance’in kişisel sponsoru olan, hatta Lance’in hisse sahibi olduğu bisiklet üreticisi Trek de desteğini çektiğini açıklayınca diğer tüm sponsorlar da bir anda Armstrong’tan el ayak çektiler. Hepsinin ötesinde Amerikalı bisikletçi, 1997 senesinde kurduğu vakfın başkanlığına daha fazla devam edemeyeceğini açıkladı ve istifa etti. Armstrong, bir anda kötü şöhrete kavuşmasının vakfı olumsuz yönde etkileyebileceğini düşünmüş ve yerini taze bir yüze bırakmak istemiş olabilir.

Karşı Cepheler

Öyle veya böyle Lance Armstrong giderken arkasında üç cephe bıraktı. Onu savunanlar; -Hep Lance’in arkasında kalan Alman bisikletçi- Jan Ullrich, -aynı takımdayken birbirlerini ağır eleştirdikleri- Alberto Contador gibi isimler ve dahası. Öte yandan suçlamalara katılanlar; -Fransa Bisiklet Turu son şampiyonu- Bradley Wiggins, -Armstrong’un doping yaptığını her fırsatta dile getiren bisiklet yazarı- David Walsh, -üç kez Fransa Bisiklet Turu’nu kazanan- Greg LeMond’un eşi Kathy ve dahası. Ve bir de tarafsız / kararsız / çekimser /şaşkın kalanlar; -Fransız bisikletçi- Gilbert Duclos-Lassalle, -Fransız sportif direktör- Cyrille Guimard, -Fransa Bisiklet Turu Direktörü- Christian Prudhomme ve dahası.

Sanırım Lance de yarattığı cephelerden memnun değil

Sonuç ve Yorum

Herkesin aklında aynı soru var şimdi: “Lance Armstrong gerçekten doping yaptı mı? Yaptıysa şimdi ne olacak?” Bir Lance hayranı olarak maalesef doping kullandığı gerçeğiyle yüzleşmek zorundayım. Bahsedilen şekilde veya değil, bunun bir önemi yok; sonuçta Armstrong performans arttırıcı ilaçlar kullandı. Hazmetmesi kolay olamasa da bu bir gerçek ve eminim ki zamanla herkes bu gerçeğe alışacak. Travis Tygart’ın yuvarladığı kartopu tahminlerin ötesinde büyüyerek bisiklet dünyasının üzerinde patladı. Altında ise sadece Lance ve diğer dopingciler değil, tüm masum bisikletçi ve bisiklet severler kaldı. Bu yüzden, insanların aklını ilkinden daha çok bulandıran konu ise, şimdi ne olacağı. Çok haklılar bunu sormakta; bisiklet denince akla ilk gelen isim olan, bisikleti Avrupa’dan çıkarıp Amerika kıtasına taşıyan, kazandığı efsanevi başarılara kanserle mücadelesini ekleyen ve bu yolda kurduğu vakıfla milyonlarca hastanın umut ışığı olan Lance Armstrong, bir çırpıda silinip gidecek mi tarih sayfalarından? Kimisine göre unutulmayı hak eden bir pedal o ama bence işler hiç de öyle değil. Yukarıda da belirttiğim gibi bisikletin tanıtımında ve dünyaya yayılmasında bunca etkili olmuş ve milyonlarca kişinin yüreğine kazınmış ismi kupkuru bir silgiyle silemezsiniz. Evet, Lance nasıl milyonların umudu olduysa, geçtiğimiz 4 ay içinde de aynı şekilde milyonların hayal kırıklığı olmuş olabilir ancak geldiği noktadan aşağı yuvarlanması hiç de o kadar kolay olmayacak. Şahsen Lance’i affetmem de aynı ölçüde kolay olmayacak, çünkü ‘o dönemde herkes yapıyordu’ bahanesi ne tarafımca, ne de kamuoyunca geçerli. Ayrıca kendisi kanserle mücadelesinden önce de zaten bir efsaneydi, daha 13 yaşında Iron Kids (Demir Çocuklar) triatlon yarışmasını kazandı. 1999 öncesi profesyonel bisikletçilik kariyeri de aynı şekilde başarılarla doluydu. Yani doping kullanmasa veya 7 kez üst üste Fransa Bisiklet Turu’nu kazanamasa da zaten bir efsane olmaya adaydı. Şimdiyse bisikletten bile anlamayanların üstüne yürüdüğü bir üçkağıtçı oldu. Her şeyi elinden alınmaya çalışıyor fakat bunu asla başaramayacaklar çünkü unutmamak gerekir ki efsaneler kupalarıyla, başarılarıyla değil, küçük çocukların odalarındaki posterlerle ölçülür ve Lance Armstrong -ben dahil- tüm çocukların duvarlarındaki yerini hala koruyor. Sarı bileklikler hala bileğimizde.

Şimdi olacak olanı söyleyeyim; tüm bisikletçi ve bisiklet severler olarak altında kaldığımız o kartopu, bize ağırlığını epeyce bir süre hissettirecek. Kar küreme çalışmaları olanca hızıyla sürecek, yasal tedbirler ağırlaştırılacak, kontroller sıkılaştırılacak, bisiklet izleyicileri herkese bir kat daha şüpheyle bakacaklar. Herkes elinden geleni yapacak ama o kartopu oradan uzun süre kalkmayacak. Bu, bisiklet tarihinin ne ilk ne de son faciasıdır; dolayısıyla bu da gelip gelecek ve hep olduğu gibi zaman ilaç olacak. Vakit ilerledikçe mevsimler değişecek, güneş doğacak ve o karlar eriyip gidecek. Biz gözlerimizi ovuşturarak kar yığınının arasından çıkacağız ve tekerler dönmeye başlayacak yeniden. İşte o gün her şey çok güzel olacak ve Lance Armstrong sadece bir hatıra olacak, bisikletse kaldığı yerden asılacak pedallara.

kaynak: www.uci.ch, www.europsort.com, www.cyclingtr.com, www.mtbtr.com, www.cyclingweekly.co.uk, www.usantidoping.org

Leave a Reply