Çarşamba akşamından beri aklımda bu soru var: Neden? Bunun yanında ‘Neden şimdi?’ ve ‘Neden bu şekilde?’ soruları da çıkıyor karşıma. Neden Galatasaray 18 Kasım gecesi, 50’den fazla maçta %62.8 galibiyet yüzdesine [1] erişmiş bir teknik adamla yollarını –böyle bir şekilde– ayırır?

Öncelikle zamanlamayı ele alalım. Dün Antalyaspor ile berabere kaldı Galatasaray, Salı günü ise Vicente Calderon’da tur ümidini sürdürmeye çalışacak. İkisi de Prandelli’nin gittiği dönemdeki Gaziantepspor’dan zor ekipler ve zor maçlar kuşkusuz. Peki niye bu kadar önemli bir karar böyle bir zamanda alınır? Sezon sonu, devre arası, en kötü milli maç arasından önce alınabilecek bu kararın 18 Kasım akşamı alınması sırf Hamzaoğlu’nun kariyerine değil, Galatasaray’a da zarar verebilecek bir karardır.

Bu karara en çok sevinen kuşkusuz Diego Simeone olmuştur, çünkü gruptan çıkmayı bir kenara bırakın Avrupa Ligi bile artık garanti değil Galatasaray için.

Bu karara en çok sevinen kuşkusuz Diego Simeone olmuştur, çünkü gruptan çıkmayı bir kenara bırakın Avrupa Ligi bile artık garanti değil Galatasaray için.

Neden böyle? Yani neden Galatasaray iki senede 4. teknik direktörü getirecek futbol takımının başına, 3. Fatih Terim dönemi bariz bir şekilde ‘istikrar’ kelimesinin başarının anahtarı olduğunu gösterirken? Kariyerinde ilk kez büyük bir takımın başına gelip teknik ‘adamlığıyla’ 3 kupayı müzemize getiren; nasıl Fatih Terim bize Semih Kaya’yı sunmuşsa aynı şekilde Yasin Öztekin’i seneler sonra 7 numara’ya layık bir oyuncu yapan Hamzaoğlu’nu yollamak ‘vizyonlu’ bir hareket sayılır mı? Sakın ha oyuncuların payını yok saydığımı çıkarmayın bu analizden; ama rakipler Prandelli döneminde bu kulübün ismini bol sayıda 4 ile yazarken aynı oyuncular vardı (Sneijder ön libero, Melo libero oynuyordu). Hamza hoca bu oyuncular ile 4. Yıldızı getirdi sezon sonunda ve daha uzun bir Galatasaray kariyeri olsaydı bu ‘istikrar’ anahtarıyla daha büyük başarılar getirebilirdi.

Teknik adam olarak büyük bir potansiyele sahip olan Hamza Hamzaoğlu’nun erken ayrılışını hiç kimse beklemiyordu.

Teknik adam olarak büyük bir potansiyele sahip olan Hamza Hamzaoğlu’nun erken ayrılışını hiç kimse beklemiyordu.

Hatalar? Bu sezonun başından itibaren yaşanan yönetim ve transfer sorunlarına rağmen Hamzaoğlu’nun yaptığı bazı hataları görmezden gelemeyiz. Ancak bu kadar başarılı, ‘Winner’ bir teknik direktörü hatalarından dolayı sezon sonu beklenmeden, takım kendini hala toparlayabilecek bir potansiyele sahipken yollamayı asla kabul edemiyorum. Şu an 12. Haftadayız ve geçen sezon yine aynı haftada Cesare Prandelli gitmişti.  Gerçekten soruyorum: Bu adamın Prandelli kadar mı kredisi vardı? Eğer bu adamın kredisi bu kadar ise bu yönetimin kredisi ne kadardır?

Bariz bir şekilde kadronun en iyi sağ bekini yedek kulübesine çekmesini eleştiririz. 32 yaşına gelmiş Umut’a Sinan’dan fazla süre vermesini eleştiririz. Ama sezon başında Mario Gomez’i, Niasse’yi alamayanların, hocanın ‘Burak kalacak, Telles de’ [2] açıklamasını yapmasında dahli yok mu? Kısa zaman önce transfer yapacakmış gibi hareket edeceğiz diyen hoca bu güvensizlikten dolayı oyuncularını fazlaca koruyan bir psikolojiye girmiş olamaz mı, özellikle Umut hakkında? ‘Ehven-i Şer’ olduğunu da iddia etmiyorum Hamza hocanın; sadece takımı başarıdan başarıya taşımış, bu sezon da çok kötü bir başlangıç yapmamış bir hocanın neden yollandığını sorguluyorum.

Hocanın yaptığı açıklamalara rağmen, aslında sorun Umut ve onun hakkındaki açıklamalar olsaydı bu kadar ‘cesur’ bir yönetim Umut ile yolları ayırırdı. Böyle bir yönetim çıkıp her maç sonrası açıklama yapar, takıma da hocaya da sahip çıkardı. Ama ben böyle bir durum göremiyorum. Aksine Faruk Süren’in dediği gibi ‘yalnız başına’ [3] bir hoca görüyorum 13 Haziran gecesinden 18 Kasım gecesine kadar. Sportif Direktörü ayrılmış, istediği oyuncular getirilmemiş, takımı ayakta tutan ve 4 senelik sözleşme yaptırdığı Melo transferin son günü yollanmış ve son dakika transferini sadece antrenman ve dostluk maçlarında oynatabilmiş bir hoca görüyorum.

Hamzaoğlu’nun karakteri ile alakalı hiçbir şey yazmayacağım, çünkü gerek yok. Tazminat vs. istememesi, ‘Yönetim böyle düşünmüş’ deyip Galatasaray Başkanı’nı suçlamayarak gitmesi bile ne kadar kibar ve iyi bir insan olduğunu gösteriyor. Aynı hafta yollandığı Prandelli’nin tazminatını hala ödediğimiz düşünüldüğünde kendisinin kovulması 7 Büyük Günah’ın 8’incisi sayılabilir.

Hamza Hamzaoğlu daha görevinde 365 gün geçirmeden Galatasaray’dan ayrıldı. Yarı yolda bırakılmayıp devam etseydi, yeni bir 1996-2000 döneminin temellerini atabilirdi ama olmadı. Kendisinin de belirttiği şekilde, umarım uzun vadeli hedeflerini gerçekleştirebileceği bir şekilde Galatasaray’a yeniden gelir ve bu kez kendisini ‘sportif veya başka bir’ [4] sebeple yollamaya çalışacakların eline hiçbir koz vermez.

GazeteBilkent’teki ilk yazıma burada son verirken, sizleri de geçen senenin özeti niteliğinde, ustaca hazırlanmış bir video ile baş başa bırakıyorum (Yunus Öyken’e teşekkürlerimle).

https://www.youtube.com/watch?v=RMBLFO3QcMY

Kaynakça

[1] http://www.webaslan.com/futbol/tarih-yazi-ama-yetmedi-SXHBQ82228SXQ

[2] http://www.iha.com.tr/haber-hamzaoglundan-burak-yilmaz-aciklamasi-492120/

[3]¨http://www.habergazete.com/haber-detay/1/93280/Faruk-Surenden-onemli-aciklama-Hamza-Hoca-yalniz-basina-2015-11-16.html

[4] http://www.gazeteinternet.com/haber/spor/2015/11/19/hamzaoglu-ayriligin-nedeni-sportif-de-olabilir-baska-bir-sey-de

Leave a Reply