Beyefendi, George Méliès, 8 Aralık 1861 yılında Paris’te doğdu. Belki en az doğumu kadar önemli olan bir diğer olay ise 23 yaşında cereyan etti. Bir Londra ziyaretindeydi ve sihir dünyasına hayran oldu. Bu pek önemli olayı takiben 1888’de babası lüks ayakkabı işinden emekli olduğunda eline, Robert Houdin tiyatrosunu satın alabileceği bir miktar para geçti. Bu küçük tiyatro içinde, Houdin’den ilham aldığı karışık numaralar yarattı. Daha sonra bu numaralar filmlerinin bel kemiği, göz nuru olacaktı.
1895 yılında Lumiere kardeşlerin simematografını keşfetmiş ve aynı 23 yaşında olduğu gibi “vay canına”nın Fransızca mealini söylemiş ve nefesi kesilmişti. (Önce nefesi mi kesildi, yoksa “vay canına” mı demişti, o konuda bir kararsızlık hakim.)
Tabii Lumiere kardeşler Méliès’e buluşlarını satmayı reddettiler. Bunun üstüne yeni yetme sinema aşığı Londralı mühendis Robert William Paul’a giderek kendi kamerasını edindi. Öyle çok kolay olmadı tabii. Paul, Edison’un kinetoskopunun İngiltere’de patentli olmadığını fark edince, bu kinetoskopun bir kopyasını yapmıştı. Ardından kendi dizaynlarından yararlanarak oynatılabilecek filmler çekebilen bir kamera yapar.
Bu küçük gezisinden sonra biricik Paris’ine dönünce, sihirbaz anında iş üstüne koyuldu. Mayıs 1896’da ilk “trick” filmine başlamıştı bile.
Le manoir de diable (şeytanın şatosu)
Günümüz sinemaseverleri tarafından nispeten daha çok seyredilen “Escamate d’une dame chez le Robert Houdin” de aynı şekilde hemen hemen aynı tarihlerde çekilmişti.
Bu minik birkaç dakikalık filmler Méliès’in bir hayran kitlesine sahip olmasına ve bunu gittikçe büyütmesini sağladı. İnsanlar onun, gerçeğin sıkıcı suratını bir kenara atmış sihirli “trick”lerine bayılıyorlardı.
Enteresandır, Méliès’in de bu büyüleyici etkileri bırakan teknikleri keşfetmesi kafaya düşen bir elmadan farklı değildir.
Yeni kamerasıyla bugün “plan sekans” olarak değerlendirilecek bir takım görüntüler alırken, kamera bir çeşit hata vermiştir. Ancak bu hata sonucu kayıtta olmayan bir iki dakikalık süre içinde objeler, insanlar yer değiştirmiş, kaybolup belirmişlerdir. Bu şekilde Méliès biricik kamerası yardımıyla zaman ve uzamda oynamalar yaparak ekim yapabileceğini fark eder.
Yönetmenin sihriyle, hem heyecan verici, hem şaşırtıcı hem de çok büyüleyici olan bu minik filmlerin sevenleri büyüdükçe büyüyordu. Hayran kitlesindeki bu artışla Méliès yenilik arayışına girmişti. Bu şekilde, daha sonra pek çok defa adıyla anılacak her tarafı camdan bir stüdyo satın aldı. Burada “hayallerini izleten adam” olacaktı. Ayrıca bir önceki stüdyosu ölçülerindeydi. Aynı Robert Houdin Tiyatrosu gibi, burası da gezenler için hayranlık uyandırıcı bir uzam olmuştu kısa sürede.
1902 yılı kendisi için en iyi yıllardan biriydi ve bu tepe noktasında “Voyage dans la Lune (Ay’a Seyahat)”ü çekti. Film öyle müthiş sükse yapmıştı ki Amerika’da “Voyage to the Moon”un sayısız korsan kopyası peydah olmuştu. Hatta bir noktada feci sarpa saran işleri yoluna koyması için kardeşi Gaston’un Amerika’ya gitmesi ve “Star Films” için bir merkez açması gerekti.
1908 yılında yine çok başarılı bir sanatçıydı Méliès, ancak çöküşünü de beraberinde getirecek olan gerileme dönemi güçlü ve kaçınılmaz bir şekilde gelmekteydi. 1908’den sonra sinema sihirbazı fazlasıyla zor anlar yaşayacaktı.
Görseller
http://madartlab.com/calendar-curiosities-joyeux-anniversaire-georges-Méliès/
http://orig15.deviantart.net/1731/f/2012/205/6/1/monsieur_georges_Méliès_by_yanngobart-d58fawc.jpg
Kaynaklar
http://earlysilentfilm.blogspot.com.tr/2011/12/magic-of-georges-Méliès.html
http://dailygeekshow.com/Méliès-cinema-pionnier/
http://mentalfloss.com/article/72124/5-pioneering-facts-about-georges-Méliès
https://www.britannica.com/biography/Georges-Melies
https://theculturetrip.com/europe/france/articles/early-cinema-the-magical-world-of-georges-melies/
Oktay Bas
Superrrrr:)