Yakın zamanda Çeşme’ye feribot ile 45 dakika mesafede olan bir Yunan adasını ziyaret etme ve adanın güney kısmını kapsayan günübirlik bir tura katılma fırsatım oldu. Türkiye’ye adadaki düzenden çok etkilenmiş olarak döndüm. Adanın asıl adı Kios şeklinde telaffuz edilen Chios olsa da, Türkiye insanı adanın ismini lakabıyla bilmekte ve söylemekte: Sakız Adası. İsmin nereden geldiği oldukça açık, dünyada kapladığı 843 kilometrekarelik ufak alanla ada, küresel marketin en büyük ve tek sakız üreticisi. Dolayısıyla ada halkının en büyük gelir kaynağını da oluşturmakta. Burada sakızdan kasıt ağza alınıp çiğnenen çiklet değil, Pistacia lentiscus isimli bitkinin reçinesi olan damla sakızı. Pistacia lentiscus bitkisi Akdeniz’in genelinde görülebilen bir bitki olmasına karşın Sakız Adası’nda bulunan özel çeşit Pistacia lentiscus var. chia hariç hiçbir Pistacia lentiscus ağacından reçine akmıyor. Kısıtlama bununla da bitmiyor, adanın kuzey tarafındaki ağaçlar için de durum aynı: reçine akıtmıyorlar. Çünkü Pistacia lentiscus var. chia rüzgar, güneş, sulama gibi etmenlere karşı çok hassas. Sakız ağaçları yağmur suyu haricinde yalnızca tatlı yeraltı suyuyla besleniyor.
Her yılın yaz mevsimi ve ilkbaharın sonları ile sonbaharın başlarını kapsayan kısmında sakız toplama işlemi yapılıyor ve bu dünyanın en zor hasadı. Genelde erkekler bu süreç boyunca birkaç günde bir gece vakti ışıklandırma olmayan, yalnızca ay ışığıyla aydınlanan ağaçlar arasında kendi ailelerine ait ağaçları buluyorlar ve gövdesine bıçakla birkaç çentik atmak suretiyle sıvı sakıza toprağa akması için olanak veriyorlar. Her ağacın dibine sakız direkt toprağa akmasın diye, Yunan hükümetinin temin ettiği ve yerli üretim bir kireç madeninden alınıp tozlaştırılmış kireci dökülüyor ve sakız bunun üstünde damla halinde kuruyor. Kadınlarsa ertesi sabah gidiyor ve kendilerine ait ağaçların altındaki sakızı toplayıp temizlemeye girişiyorlar. Anlaşılacağı gibi sakız tarımı, makineleşmenin kolaylıklarının pek sökmediği bir alan. Birkaç ayda elde edilen, tabiri caizse gıdım gıdım toplanan sakız tonlarla ifade edilebilir meblağlara dönüşüyor.
Kendisi için çok büyük gelir kaynağı olan sakız hasadı konusunda Yunan hükümetinin yıllardan beri uygulayageldiği politika, hassasiyet ve planlama inanılmaz. Adeta her şey düşünülmüş. Adada her yıl 750-800 ton civarı sakız üretiliyor; 500 ton sağlık sektörüne, 200 ton kozmetik sektörüne 50 ton ise adaya gelen ziyaretçilerin ziyadesiyle gözlemleyebileceği gibi likör ve pastacılık sektörüne ayrılıyor. Yunanistan sakız konusunda üzerine düşen sorumluluğun oldukça farkında görünüyor. Öncelikle, sakızın ağaçların altına naylon konularak toplanılmasına kati suretle izin verilmiyor mesela. Çünkü sakız toprağa/kireçli toprağa düşmedikçe damladan ziyade hem yassı bir hal alıyor hem de doğal olma niteliğinden yitiriyor. Bir diğer önemli husus, sakız ağacı sahiplerinin ‘Ben bu yıl hasat toplamayacağım ey hükümet, bıktım artık!’ deme hakkının olmaması. Böyle bir durumda ağaçlar bir yıllığına işlemek isteyen birine veriliyor ve ağacın asıl sahibi kârdan ancak 20 civarı pay alabiliyor. Ne var ki sakız hasadı yapanların işini kolaylaştırmak adına da pek çok uygulama var. Bunlardan ilki, elektrik ve su gibi harcamalarda devletin sakız hasadı yapan ailelere %50 indirim uygulaması.
En büyüleyici uygulamalardan bir başkası da hiç kimsenin sınırları belirlenmiş bir sakız ağaçları arazisi olmaması! 10 sakız ağacı adanın x bölgesinde olan bir ailenin 5 sakız ağacı birkaç kilometre ötedeki y bölgesinde. Dolayısıyla şöyle bir kolaylık sağlıyor; yangın veya doğal felaket gibi bir durumda hiçbir aile batmıyor, iflas etmiyor veya mağdur olmuyor. Yalnızca herkes biraz zarar görüyor. Peki insanlar ağaçlarını nasıl tanıyorlar? İşte bu yüzyıllardır süregelen bir alışkanlık. Herkes çocukluğu, gençliği boyunca her yıl aile yadigârı ağaçları tekrar tekrar ziyaret ediyor ve kendi aile ağaçlarını tanımak konusunda doğa ile iç içe bir içgüdü kazanıyorlar çünkü ağaç sahipleri yüzyıllardır atalarından kalan bir mesleği icra ediyor oluyorlar. Zaten adadaki 55.000 nüfuslu halkın merkezde yaşayan 13.000’i hariç 66 çoğu sakız işçisi ve 66 köye dağılmış durumda.
Öte yandan adaya gidince görülüyor ki, Yunanistan’ın bugünkü ekonomik durumunu halkın tembelliğine bağlayarak genellemek ekonomik analizde kolaya kaçmaktan veya kulaktan dolma bilgiden başka bir şey değil çünkü sık sık 80 yaşında kadınları bile köylerde evlerinin önünde sakız ayıklarken görüyorsunuz. Doğası ve tarihiyle de göz kamaştıran adada dolaşır ve yüzyıllardır dünyanın tek bölgesinde süregelen bu emek-yoğun tarım faaliyetini, kuşaklar boyu aynı bölgede olan insanları ve devletin sakız üretimi konusundaki hizmetlerini düşünürken insan, kendini adada tarımın gücüne hayret etmekten alıkoyamıyor.
Yararlanılan Kaynaklar
http://www.chios.gr/en/chios-mastic
Sakız Adası’nda Ertürk Lines ile çalışan ve orada Yunan eşi ile beraber yaşayan tur rehberimiz Mustafa Kemal Bey’e ayrıca teşekkürlerimi sunarım.
yüksel bektaş
ÇOK GÜNCEL VE İLGİ ÇEKİCİ BİR YAZI. TEBRİKLER.