Yazın en son duymak istediğimiz sözcük: okul.
Daha dönemin yorgunluğu kasları sızlatırken, izlenilecek filmler listesi uzayıp gitmişken gidilecek yerler ve görülecek kişiler beklerken kim okulu düşünmek ister ki? Biliyorum, tatil çok güzel. Ama sizce de dört ay boş oturmak için fazla uzun değil mi? Bu yaz, kendimi geliştirmek için yaz okuluna katılmaya karar verdim. Ancak bir Bilkentli olarak Ankara’nın cehennem sıcağında eriyen bacaklarımı klimasız G binasındaki koltuklara uzatmak yerine İngiltere’nin bahar serinliğinde, Londra’nın kalbinde bulunan London School of Economics and Political Science’ın çimenlerine uzatmayı tercih ettim. Emin olun, hayatımın en iyi tercihlerinden biriydi. Sizlerle yurt dışında yaz okulu yapmanın güzelliklerini paylaşmak istiyorum.
Her şeyden önce, alışkanlıkların dışına çıkmak insana büyük özgüven getiriyor. Bilmediğiniz bir şehirde (özellikle Londra gibi metro ağlarından oluşan bir metropolde), kimseyi tanımadığınız bir okulda, ana diliniz olmayan bir dilde, dünyaca ünlü kitapları yazmış hocalardan ders almak ilk başta korkutucu görünüyor. Ama ilerleyen günlerde sarhoşken bile odanıza dönebilmenin, dünyanın dört bir yanından gelen çılgınlarcasına eğlendiğiniz arkadaşlarınızın olmasının, ingiliz aksanı kapmaya başlamanızın ve hocalarınızdan övgü duymanızın verdiği gururla karşılaştırıldığında o korku deveye pire kalıyor. Özellikle “başka bir ülkede yaşayabilir miyim acaba?” sorusunun cevabının netleşmesini sağlıyor.
Bir yeri turist olarak gezmek ve orada yaşamak çok farklı. Uzun dönemde, hem turistik önemi olan müzeleri gezebilmiş hem de bulunduğunuz bölgedeki en iyi kahveciden tutun herkesin delisi olduğu vintage kıyafet satan pazar yerine kadar her mekanı keşfetmiş oluyorsunuz. Hatta öyle rahat alışıyorsunuz ki kafası karışmış turistler yol sorduğunda onlara yardım edebiliyorsunuz.
Farklı kültürlerden insanların birleştiği yer olmak, özellike İngilizce konuşulan ülkelerdeki yaz okullarının avantajı. Bilkent’de yaz okulundaki insanların büyük çoğunluğu yerliyken, ülkenin dilinin dünyaca konuşulması İngiltere ve Amerika gibi ülkelerin çokça yabancılarca tercih edilmesine sebep oluyor. Aynı sınıfta, Moğolistan Halk Üniversite’sinden de Hindistan Calicut Üniversitesi’nden de Amerikan Harvard ve Yale’den de insanlar bulunuyor. Dolayısıyla hem sınıftaki tartışmalar hem de çıkışta zaman geçirdiğiğinizdeki konuşmalar daha önce yaşadığınız herhangi bir şeyle kıyaslanamıyor. Uyarmalıyım ki eğer benim gibi Dünya Kupası zamanına denk gelirseniz, her maçtan önce, bu çeşitliliğin içinde acı-tatlı bir rekabet sizi bekliyor.
İşin eğitim kısmı ise bambaşka. Hoca dersi bitirdiğinde sandalyeden poposunu kaldırıp arkasına bile bakmadan dersten çıkan bir toplumdan çıkıp her ders sonrası hocayı alkışlayan bir topluma girmek insana eğitime verilen önem ve değer hakkında yeni bir bakış sağlıyor. Hocaların donut eşliğinde sorularını cevapladığı veya sınıfı daha iyi tanımak için pub’a götürdüğü bir ortamda birey olarak değer gördüğün ve ne sorarsan sor yargılanmayacağın duygusu iyice pekişiyor. Derste beklenenler biraz daha zor ve notlandırma biraz daha sıkı da olsa, insan seve seve çalışıyor. CV’de güzel durması ise bonusu.
Yeni bir kampüste olmak, yeni teknolojilerle tanışmak anlamına da geliyor. Her dersin kayıt altına alınması ve sonra izleyebilmek, dersi ekip şehri gezerken duyacağınız vicdan azabını azaltıyor. Çoklu çalışma odalarındaki inovasyonlar proje yaparken hayat kurtarıyor. Kampüs sadece ders çalışırkenki katkılarıyla değil, sosyal etkinlilkleriyle de size katkıda bulunuyor. Kendi barı, disco’sundan vejetaryan sayısını arttırmak için o cins yemeği bedava dağıtmasına kadar her anlamda şaşırtıyor. Öğrenci Birliği her akşam arasından seçebileceğiniz en az iki etkinlik düzenleyerek öğrencilerin sürekli çalışan ineklerdense sosyal insanlar olmasını sağlıyor. Günbatımını izlerken yemek yiyebileceğiniz bir tekne gezisinden salsa dersine; ödüllü Aslan Kral Müzikali‘nden sınav öncesi yavru köpek severek stres atma terapisine bir çok seçenek var.
Daha sayfalarca anlatabileceğim yaz okulu deneyimi bana okul kelimesinin yazın da korkutucu olmadığı, hatta hayatımda unutamayacağım bir deneyimi yansıttabileceğini gösterdi. Tekrar başa sarabilsem, her saniyesini tekrar yaşamak isterdim. Bunu hayatınızda kaç olay için söyleyebilirisiniz?
Resimler:
https://www.alumni.lse.ac.uk/s/1623/interior-hybrid.aspx?sid=1623&gid=1&pgid=2346&content_id=2542&authkey=authkey
http://www.lse.ac.uk/study-at-lse/Summer-Schools/Summer-School/offer-holders/registration
Mehmet Sanis
Gel de kıskanma…