İskender’den Önce Dünya-VIII: Tarihin Akışında Mısır Medeniyeti-II

Serinin önceki yazısı için:

-İskender’den Önce Dünya-VII: Tarihin Akışında Mısır Medeniyeti-I

Kuzeyin çok kültürlü ortamından uzakta Teb şehrinde Amon(güneş tanrısı) kültü etrafında toplanan Mısırlılar yeni bir yönetim kurmuşlardı. Firavun Ahmose önderliğinde eski başkent Memfis ardından da Hiksosların başkenti Avaris’i nihai olarak MÖ 1527 yılında fethettiler. Ahmose Mısır topraklarını hakimiyeti altına alarak “Yeni Krallık” adı verilen döneme girilmiş oldu. Teb yeni başkent olacak ve Amon kültü her tarafa yayılacaktı. Yukarı Mısırlılar bir kere daha yönetimi ele geçirmişlerdi. Yeni Krallık dönemi Antik Mısır tarihinin en parlak dönemi olacaktı.

Ahmose’dan sonra tahta geçen I. Amenofis, Ahmose’nin elde ettiği askeri ve siyasi başarılarını kültürel canlandırma ile tamamladı. Güneyin ve kuzeyin güneş tanrıları birleştirilmiş Amon-Ra ortaya çıkarılmıştı. Amon-Ra adına Karnak’ta devasa bir tapınak yapılmıştı. Bu tapınak Yeni Krallık firavunları tarafından daha sonraki yıllarda devamlı olarak genişletilecek, imparatorluğun kült merkezi haline gelecekti. Güneş tanrısı adına yeraltı yazıları hazırlandı. Bu şunu ifade ediyordu. Güneş 12 saat boyu gökyüzündeki seyahatinden sonra yeraltına giriyordu. Bu yeraltı yazıları güneş tanrısı Amon-Ra’nın geriye kalan 12 saatte yeraltında yaptığı yolculukları anlatıyordu (Hornung, 59).

Karnak Amon Tapınağı Pilonları

I.Amenofis’ten sonra I. Tuthmosis Mısır topraklarını genişletmek için askeri faaliyetlere girişti. Eski başkent Memfis’e askeri karargâh kuruldu. “Generalissimo” adı verilen genelkurmaylık birimi kuruldu. Bu generaller genellikle Firavunların ailelerinden biriydi.  Mısır tarihinde ilk defa askeri birlikler bu kadar önem kazanmıştı. Tuthmosis Güney’de Nübye’nin tamamını ele geçirerek Orta Afrika’ya kadar ulaştı. Doğuda ise Kuzey Fırat’a kadar Levant’ı ele geçirdi (Hornung, 90). Yakın Doğuda gerçekleşen bu ilerleme Mitanni ve Hitit devletinin menfaatlerine ters düşüyordu. Daha sonraki yıllarda Levant’ın hakimiyeti için antik çağın daha önce hiç tanık olmadığı savaşlar vuku bulacaktı.

I.Tuthmosis’in ardından II. Tuthmosis’in annesi Hatşepsut 20 yıl (MÖ 1477-1458) boyunca Mısır’ı yönetti. Hatşepsut’un birinci gündemi ekonomik ve kültürel alışveriş olmuştur.  Hatşepsut döneminde sanatsal alanda üslup değişimleri meydana gelmişti. “Tanrısız” Hiksosların izlerini tüm Mısır’dan silmek için birçok yere tapınaklar yaptırmıştır. Ancak en önemli tapınak Karnak’taki Amon-Ra tapınağıydı. Bu tapınakta binlerce rahip ve bir de Amon yüksek rahibinden oluşuyordu (Hornung, 95). Amon yüksek rahibi, Memfis’teki general gibi firavuna çok yakın, yönetimde etkili bir kişiydi.

Kraliçe Hapşetsut

Hatsepşut’un ölümüyle birlikte kesintiye uğrayan askeri seferler kaldığı yerden devam etti. III. Tuthmosis MÖ 1447 yılında Mezopotamyalı Mitanni devletine galip gelerek Levant’taki Mısır hakimiyetini güçlendirdi. Mitannilerin yenilgisini izleyen yıllarda Hitit devleti çok büyümüş ve Mısır’ı tehdit eder hale gelmişti. III. Amenofis’e kadar süren Hitit-Mısır mücadelesinde galip tarafı göstermek çok zordur.

III. Amenofis’in ölümü ardından IV. Amenofis (MÖ 1353-1336) tahta geçmişti. IV. Amenofis Mısır tarihinde çok ilginç bir işe kalkıştı. Bu yeni bir din devrimiydi. Bu firavuna göre bir tek tanrı vardı: Aton. Diğer tanrılar yok edilmeli ve halk yalnızca Aton’a ibadet etmeliydi. Tahta geçtiği günlerden itibaren din devrimi uygulama koymaya başladı. Başkenti Teb’den alarak Amarna adında yeni bir şehre taşıdı. Amarna’da Aton’a adanmış birçok tapınak yaptırdı. Bu tapınakların üstü diğer tapınakların aksine açıktı. Güneş tanrısı Aton’un ışınları ibadet edenlerin üstüne gelmesi sağlanıyordu. IV. Amenofis adını Akhenaton olarak değiştirdi. Akhenaton’un manası Aton’u memnun eden anlamına geliyordu. Akhenaton daha da ileri giderek toplum mühendisliğine girişti. Halkının diğer tüm tanrılarını ortadan kaldırmaya çalıştı. Polis birlikleri kurarak halka her an müdahale edebilir hale geldi. Memur kadrosunu baştan aşağıya değiştirdi. Bu sayede kendisine mutlak itaat eden memur ordusu oluşturdu (Freeman, 54). Mısır’ın hiçbir tarihinde memurlar efendileri olan Firavun karşısında bu derecede el pençe divan durmamışlardı. Peki Akhenaton’u buna sürükleyen ne olmuşu? Samimi olarak Aton’un tek tanrı olduğunu mu düşünüyordu? Veya artan tapınak ve kült merkezlerini saltanatına tehdit olarak gördüğü için devletin dinini mi oluşturmak istedi? Bunun cevabını kesin olarak bilemiyoruz. Ama Yeni Krallık zamanın tapınakların artan sayısı Akhenaton’u rahatsız etmiş olabilir.

Akhenaton Güneş tanrısı Aton’a İbadet Ederken, Mısır Müzesi

MÖ 1336 yılında Akhenaton ölür. Ardında tahta çocuk firavun Tutankhamon geçer. Akhenaton ölür ölmez Aton kültüründen vazgeçilir ve yeni firavun kendine Amon’un yaşayan resmi anlamındaki Tutankhamon koyar. Amon kültüne geri dönülmüştür. Popüler kültürde efsane olan Tutankhamon çok erken yaşlarda ölür. Kralların büyük mezarları yerine iğreti bir mezara geleneksel mezar malzemeleri ile acele olarak gömülür. Ancak bu iğreti mezar antik çağdan günümüze kadar gelen mezar hırsızlarının gözünden kaçmış ve 1922 yılında İngiliz arkeolog Havard Carter’ın onu bulana kadar sağlam olarak günümüze ulaşmıştır. İçinden çıkan büyük servet 1920’li yılların insanlarını hayrete uğratmış ve “Tutmania” dalgasına yol açmıştı. (Freeman, 55)

MÖ 1328 yılında Suriye’deki Hitit savaşları yeniden başladı. Bu döneme Mısır için yeni bir dönemdir.  19. Hanedan olan Ramsesler dönemi I. Ramses ile beraber MÖ 1292 yılında başlar. Ramsesler Teb’den Amarna’ya taşınmış başkentti Aton dini yıkıldıktan sonra Hiksosların şehri olan Avaris’e taşırlar. Bu şehrin ismi Avaris’ten Ramsesler şehri olarak değiştirilir. Başkent değişimi önemli bir değişim olmuştu. Çünkü Firavunlar, Avaris’ten Levant’daki Hitit savaşlarını daha kolay yönetebileceklerdir.

II. Ramses Tapınağı, Ramses'in Devasa Heykelleri

II. Ramses Tapınağı, Ramses’in Devasa Heykelleri

Mısır’ın efsanevi firavunu II. Ramses MÖ 1279 yılında tahta çıktığında Hititler Suriye topraklarında ilerlemişlerdi. MÖ 1270 yılında Kadeş’te antik çağın en büyük savaşı gerçekleşti. Bu savaşın galibinin kim olduğunun tespiti gerçekten zordur. Çünkü iki imparatorlukta kendi ülkelerinde zaferlerini kutlamışlardı. Galibi olmayan savaştan sonra MÖ 1270 yılında dünyanın ilk diplomatik anlaşması olan Kadeş antlaşması imzalanmıştı (Hornung, 117). Kadeş antlaşması ile Suriye toprakları Mısır ve Hitit devleti arasında bölündü ve ilk devlet müttefik haline geldiler (Bordreuil ve diğerleri, 261).

II. Ramses ülkesine büyük bir fatih olarak geri döndü. 66 yıl sürecek saltanatının başları sayılabilecek bir tarihte MÖ 1270 yılında ülkenin dış problemlerini halleden Ramses ülkesinde büyük inşaat projelerine girişti. Bugün Mısır’da ayakta kalan tapınakların neredeyse yarısını Ramses yaptırmıştı (Freeman, 56). Bu inşaat faaliyetlerinde köleler ve Asyalı yabancılar çalıştırılıyordu. Hiksoslar döneminde Mısır’a geldiği tahmin edilen İsrailoğulları Avaris’te firavunun köleleri haline gelmiş olabilir. Ramses’in hakimiyetinin son yıllarında veya II. Ramses’in oğlu Merneptah zamanın İsrailoğulları Mısır’dan çıkmış olabilecekleri tahmin edilmektedir. Ancak buna kanıt olarak buluna bilmiş çok fazla arkeolojik kalıntı yoktur.

II. Ramses’in ardından gelen Ramsesler hiçbir zaman onun kadar güçlü olamadılar. Ancak Ramsesler döneminin en büyük başarılarından biri bilimsel alandaki gelişmelere olmuştur. Mısır’ın en büyük ilgi alanı tıp olmuştur. Antik çağın en büyük doktorları Mısır’da yetişiyordu. Arkeologların buldukları tıp papirüslerinde tedavi çeşitleri, otlar ve reçeteler ayrıntıları ile yazılmıştı. Reçete ve otların yanında Mısırlılar büyüyü hastalıkların tedavisinde kullanıyorlardı. Tıbbın ardından gelişen ikinci bilim ise geometri ve matematik olmuştu. Mısırlılar büyük inşaat faaliyetleri ve idari işlemleri için matematik ve geometri bilgisine ihtiyaçları vardı. Matematik ve geometri teoriğinden uzak olarak ele alınıyordu. Soyut denklemler veya hayali problemler çözülmemişti. Sadece pratik bilgiler olarak matematik ve geometri Mısr’da gelişmiş ve dünyayı etkilemişti. Hatta Pisagor meşhur üçgen teoremini Mısır’dan aldığı konusunda bilim insanlarının şüpheleri vardır. Matematiğin ardında üçüncü alanı astronomi oluşturuyordu. Mısırlılar takvim ve yıldız bilimi konusunda çok başarılı insanlardı. Güneş esaslı takvimleri neredeyse bugün kullandığımız takvime çok yakındı. Ancak başlangıcını Sirus yıldızının doğuşu olarak kabul ediyorlardı (Freeman, 64). Fizik, kimya ve biyoloji alanlarında hiç eser yazmayan Mısırlılar bu alanlar hakkında pratik bilgiden öteye pek girmedikleri görülür (Hornung, 151). Daha sonraki dönemlerde Antik Mısır, Yunanlılar için bilgeliğin merkezi olarak görülecekti.

Anubis Bir Firavunu Mumyalıyor

II. Ramses’ten sonra yeni bir hanedanlığın Mısır’da hâkim olduğunu görüyoruz. Ancak bu hanedanlık çok tahlisiz bir dönemde Mısır’ın başın geçmişti. III. Ramses’in deniz kavimleri olarak adlandırdığı halklar topluluğu Mısır kıyılarına vurdu. Aynı zamanda Mısır tarihinde bir ilk olarak Mısır’ın doğu ülkesi Libyalı kabileler de Mısır’a saldırdılar. III. Ramses bu kavimler topluluğunu MÖ 1182 ve MÖ 1176 yılında iki kere yenilgiye uğrattı (Hornung, 122). III. Ramses’i bu başarılı savunması Mısır’ı dış tehlikelerden korumuştu. Ancak III. Ramses’in halefleri döneminde Mısır içten çürümeye başlamıştı. Memurlar başı buyruk hale gelmiş, fiyatlar artmış ve ekonomik krizler baş göstermeye başlamıştı. Tarihin ilk işçi grevi bu dönemde MÖ 1156 yılında Karnak tapınağı işçileri tarafından gerçekleşti. İşçiler ekonomik kriz nedeniyle ödenmeyen maaşlarından dolayı iş bırakmıştı (Hornung, 124). Ekonomik problemlerin üstüne bürokrasideki çürümede dahil olunca Mısır’da çöküş yaşanmıştı. Mısır II. Ramses’ten sonra baş aşağı yuvarlanıyordu. Yeni Krallık olarak adlandırılan dönem MÖ 1075 yılında sona erdi.

MÖ birinci bin yıla gelindiğinde Nübye bağımsızlığı ilan ederek Mısır’dan ayrıldı. Etiyopya devleti kurulmuştu. Daha sonraki yıllarda bu devlet Habeşistan olarak adlandırılacaktır. Mısır, Levant’ta ise hakimiyet gücünü kaybetti. Burada Fenike, İsrail ve Yahuda gibi yeni devletler kurulmuştur. Mısır’ın Nil çevresinde ise yönetimi ele geçiren Libyalı I. Şoşenk olur. I. Şoşenk, Libyalı bir kabile şefi olarak Mısır’ın tahtına geçmişti. Meşruiyet kazanmak için oğlunu eski kralların soyundan gelen bir kız ile evlendirdi. Diğer oğlunu ise Teb’deki tapınağa Amon yüksek rahibi olarak atadı. Ancak I. Şoşenk’in kurduğu yönetim merkezin otoritesine dayanmıyordu. Bir nevi feodal beylerin olduğu Mısır Libyalı kabileler tarafından yönetiliyordu (Hornung, 133).

I. Şoşenk, Brooklyn Müzesi

MÖ 8 ve7. yüzyılda gerçek bir imparatorluğa dönüşen Yeni Asur devleti Mısır’ı da tehdit etmeye başlar. Asur kralı Asarhaddon 671 yılında Mısır’a saldırarak Memfis’e kadar her yeri fethetti. Libyalı şefleri kendi valiler olarak atayan Asarhaddon Asur’a geri döndü. Kısa süre sonra isyan eden valiler Asur’un efsanevi kralı Asurbanipal tarafından cezalandırılarak Ninova’ya sürgüne gönderildi. Mısır, Asur’un vassalı haline gelmiştir. Asurbanipal’dan kısa bir zaman sonra Asur devleti yıkıldığı için I.Psamtek Mısır’da firavun olarak ilan edildi. Bu dönemde Antik Yakın Doğu kaynayan bir kazandı adeta. Mısır ise Yakın Doğu’daki gelişmelerden etkilenen bir devlet haline dönüşmüştü. Yeni Babil ülkesinin kurulmasıyla beraber Mısır Yeni Babil devletine karşı düşmanca tavır sergilemişti. Hatta Yahudi devletini Babil’e karşı desteklemişti. Yahudilerin itaat etmediğini gören II. Nabukadnezar MÖ 586 yılında Kudüs’e girmiş ve şehri yakıp yıkmıştı. Binlerce Yahudi’yi Babil’e sürgün etmişti. Yahudi devleti ortadan kalktıktan sonra Yeni Babil imparatorluğu Mısır’a girmedi. Mısır, Pers kralı Büyük Kyrus’un oğlu Kambises Mısır’a girene kadar firavunlar yönetiminde kaldılar. Perslerin Mısır’a girişinden önceki dönemde Antik Mısır uygarlığı Yunan uygarlığı ile temasa geçti (Hornung, 144). Bu etkileşim antik dünya dengeleri tamamen değiştirecek Makedonyalı İskender’in seferlerinin başlatacak doğu-batı ilişkilerinin ilk adımlarıydı.

MÖ 525 yılında Pers kralları tarafından mağlubiyete uğratılan Mısır kısa bir süre hariç İskender’in MÖ 332 yılında Mısır’a girişine kadar Pers yönetimi altında kalır. Bu dönem başka bir yazımızın konusu olduğu için kısa kesiyoruz. İskender’in Mısır’a girmesi doğu ile batıyı, dünyanın bilgi birikimlerini birbirlerini yaklaştıracak Helenistik çağın işaret fişeği olacaktı.

Devam Edecek: İskender’den Önce Dünya-IX: Tarihin Akışında Anadolu Medeniyeti

 

Kaynakça:

1. Prof. Dr. Hornung, Eric. Mısır Tarihi. Çev: Zehra Aksu Yılmazer. Kabalcı Yayınları. 2017. İstanbul
2. Prof Dr. Hornung, Eric. Mısırbilimine Giriş. Çev: Zehra Aksu Yılmazer. Kabalcı Yayınları. 2014. İstanbul
3. Prof. Dr. Freeman, Charles. Mısır, Yunan ve Roma: Antik Akdeniz Uygarlıkları. Çev: Suat Kemal Angı. Dost Yayınları. 2018. Ankara
4. Prof. Dr. Pierre Bordreuil, Prof. dr. Françoise Briquel-Chatonnet, Prof.Dr. Cecile Michel ve diğerleri. Tarihin Başlangıçları: Eski Doğu Kültür ve Uygarlığı. Alfa Yayınları. İstanbul. 2015
5. Prof. Dr. Memiş, Ekrem. Eskiçağ Medeniyetleri Tarihi. Ekin Yayınevi. Bursa. 2015
6. Kitabı Mukaddes. Yeni Yaşam Yayınları. İstanbul. 2016
7. Prof.Dr Assman, Jan. Mısırlı Musa Batı Tektanrıcılığında Mısır’ın İzleri. Çev: Bozkurt Leblecioğlu. İthaki Yayınları. 2016. İstanbul
8. Prof.Dr Assman, Jan.İmmortality: An Egyptian Dream. Berkeley Graduate Lecture Series. 9 Ekim 2015
9. Will Durant. The Story of Civilization, Vol-I:Our Oriental Heritage. Simon and Schuther Publication. New York. 1954
10. Köksal, Mustafa Asım. Peygamberler Tarihi. Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. Ankara.1990

 

Resim Kaynakçası:

  1. https://en.wikipedia.org
  2. https://www.ancient.eu
  3. https://archaeology-travel.com/news/temple-of-khonsu-at-karnak/

Leave a Reply