EĞER GELİRİNİZ GARANTİ ALTINA ALINSAYDI NE YAPARDINIZ?

‘WHAT WOULD YOU DO İF YOUR INCOME WERE TAKEN CARE OF?’ 

Yukarıdaki poster İsviçre’nin Cenevre kentinde sergilenen ve Guinness rekoru kazanan Dünyanın en büyük posteri olarak tanımlanıyor. Bu soruyu ilk duyduğunuzda gerçekten gelirim garanti altına alınsaydı ne yapardım diye düşündünüz mü? Sadece temel ihtiyaçlarınızı karşılayacak kadar bir paranın her ay banka hesabınıza yattığını düşünün. Sosyoekonomik durumunuza ya da bir meslek sahibi olup olmamanıza da bakılmaksızın bu ödemenin siz ölene kadar yattığını hayal edin. Bu durumda ne yapardınız? Yine de çalışır mıydınız? Gelişmiş ekonomiler de demografik ve teknolojik gelişmelerin getirdiği zorluklarla baş etmenin bir yolu olarak kullanılmaktadır. Yani bir ülkenin vatandaşlarına nakit ya da eşdeğeri şekilde, geri ödeme olmaksızın, düzenli şekilde destek sağlanmasıdır. Bu tanıma da ‘Evrensel Temel Gelir’ denir. En basit tanımıyla da nüfusun tamamına ya da çok büyük bir kısmına hiçbir koşul olmadan ulaşmayı amaçlayan bir gelir destek mekanizmasıdır. Bu fikrin tarihine bakıldığında ise ilk defa 16.yüzyılda Thomas Moore‘un Ütopyasında karşımıza çıkıyor. Thomas Moore Ütopyası’nda bir ada tasarlar ve herkesin emeğine bağlı olmaksızın yaşayabildiği bir toplum tanımlar. Thomas Moore’un Ütopyası’nda bunun doğrudan ‘haklar’ biçimde yapılması da bir temel gelir güvencesidir. On dokuzuncu yüzyıldan beri süregelen ve tartışılan bu düşünce şimdilerde covid pandemisiyle birlikte gündemde daha çok konuşulmaya başlandı. Pandemide insanların çoğunun işini kaybetmesi nedeni ile insanların temel bir geliri olsaydı ne olurdu tartışmaları ile gündemde yerini aldı. Katolik kilisesinin lideri Papa Francis’in bile pandeminin pek çok insanı maddi yönden hırpaladığı gerekçesiyle ‘Evrensel Temel Gelir’ konusunu yeniden düşünmenin vaktidir demesiyle birlikte tartışmaların daha çok alevlendiği ETK (Evrensel Temel Gelir) fikrini ;Basic Income Earth Network (Temel Gelir Dünya Ağı), Evrensel Temel Gelir’in beş özelliğini şöyle sıralıyor:

  • Aylık ya da yıllık gibi belli periyotlarla ödenmesi. Bir kere yapılan ve biten bir ödeme olmaması
.
  • Nakit olması. Gıda gibi ayni yardım olmaması. 
  • Bireysel ödeme olması. Yani, hane ya da aile başına ödeme yapılmaması. 
  • Kişinin çalışması, çalışmaması gibi bir şartın olmaması ya da “çalışmaya istekli olduğunu” gösteren bir belge ibraz etmek zorunda olmaması.
  • Kişinin mali durumunu gösteren herhangi bir araştırmaya ya da teste tâbi olmaması. 

Bunun sonucunda ETG’yi eleştirenler ,mevcut dengeleri değiştireceğinden korkanlar işgücü arzının azalacağını öne sürenlerde yok değil. Fakat çoğu ülkenin pilot ETG uygulamaları  pozitif yönde sonuç verdi. Örneğin; Kanada,Kenya,Finlandiya,Amerika gibi ülkelerde yapılan araştırmaya göre ; eleştirilerin aksine işsizlik oranının düştüğü ETG ‘nin üretkenliği negatif etkilemediğini gösterdi. Yani eleştirilerin aksine insanların hayat güvencesine kavuşunca bütün gün evde televizyon seyretmediği ya da bomboş bir gün geçirmediği gözlemlendi.Örneğin; Finlandiya’da  yapılan bir çalışmada katılımcıların kaygı ve depresyonlarının azaldığı bunun sonucunda daha verimli bir iş hayatına sahip oldukları görüldü.

Peki ya temel gelir gerçekten mümkün mü? ETG ekstra maliyet oluşturmayacak mı? Bu soru için birçok görüş mevcut bu görüşlerden en çok önerilen ilk görüş artan oranlı gelir vergisi yani ultra zenginlerden alıp toplumun bireylerine dağıtmak. Bu sayede toplumdaki eşitsizlik azalmış olacak. Fakat bunun için bir ülkenin durumuna bakmak gereklidir. Ülkenin durumu nasıl? Toplumun değer yargıları nelerdir? Yüksek vergi oranı veya savunma bütçesinin azaltılması kabul edilebilir mi? (Amerikan politikasında dönen sorular bunlar.) Daha önceden kurulan etkili bir sosyal sistem var mı? Bu sorular her ülke için farklılık gösterdiği gibi her ülkenin temel gelire giden yolu da farklıdır.

KAYNAKÇA:

Leave a Reply