Herkese selam! Bugün sizlerle başlıktan ve tasarladığım posterden de anladığınız üzere aşık olduğum sanat akımının, Sürrealizmin önemli ve değerli bir temsilcisi olan sanatçıdan, Joan Miró’dan bahsetmek istiyorum. Daha çok sanat yaşamına ve yaratmış olduğu spesifik bir esere deyineceğim bu yazımda, araştırmalarım ve kendi yorumlarımla keyifli bir içerik tasarladım. Umarım siz de zevkle okursunuz.
Joan Miró, 20 Nisan 1893’te Barcelona’ya yakın küçük bir kasaba olan Montroig’de dünyaya gelmiştir. Miró’nun katalan kökeni kariyerinde büyük bir rol oynamıştır ve başka hiçbir ilham kaynağı, kendi memleketinin Romanesk freskleri, müziği, dansları ve festivalleri kadar önemli olmamıştır. Ayrıca Kübizm’in gelişimi, Dadaizmin doğuşu ve ilerlemesi, Fovizm, Dışavurumculuk ve Bauhaus’un Almanya’daki nihai kendini göstermesi, Miró’nun sanatsal kişiliği üzerinde önemli etkiye sahip sanat akımlarıdır. Ailesinden destek görmeyen ve babası tarafından finansla ilgilenilmesi istenen Miró, her zaman sanatı ve resmi tercih etmiştir. Miró’nun eğitmenleri de onun yarattığı eserlerde ve sanatsal bakış açısında disiplinli ve kritik bir etki yaratmıştır. Urgell’in manzarasındaki ufkun ve romantik stilinin etkisi, Pasco’nun sanatında olabildiğince özgür olmayı, eğilimlerine ve ilhamlarına güvenmeyi öğretmesi, renklerin önemini ve kolaylığını, rengin forma göre şekillendiğinde zorlaşıyor olmasının felsefesini, akademinin müdürü Gali’nin disiplinli tavrı ve diğer sanat dallarının resime ne kadar etki edebileceğinin pratiğini yaptırması, hepsi Miró’nun sanatsal bakışında önemli rol oynar. Bahsettiğim her akımın ve değer verdiği bütün hocalarının esintilerini ruhunda barındıran Miró, hem kendisi hem de sanat tarihçileri tarafından Sürrealizm akımının önemli bir sanatçısı olarak kabul edilir.
Her eserde, sanatçının zihnine bu kadar temiz ama yoğun bir şekilde girilen belki de tek akım Sürrealizmdir. Freud’un bilinçaltı, rüyalar, ve insan zihinin gelişimi adına yaptığı çalışmaların önemli sanatsal temsilidir. Miró’nun Sürreal tonu, realizmden uzak ve daha soyut bir gerçeküstücülük yakarlar. Freud’un onda yarattığı etkileri şiirsel bir bakış açısıyla aktarır.
1924’te yaptığı en bilinen eserlerinden Catalan Landscape (The hunter)’dan size bahsetmek istiyorum. Miró’nun en kritik ve ünlü eserlerinden biridir. Şiirsel resimlere başladığı yıllarda farklı sanat formlarını ve bilinçaltını daha net kullanmaya başladığını görürüz. Öncelikle Catalan Landscape ismiyle geçmişine ve milletine atıfta bulunuyor. Katalonya’ya olan millet sevgisini ismin yanı sıra resmin sağ ve sol üst köşelerinden bayrağın dalgalanışıyla ifade ediyor ve resmin sağ üst tarafındaki bayrakla birlikte dalgaları ve martıları yani Katalonya’nın tabiat özelliklerini gösteriyor.
Ayrıca sol üst köşede Katalan bayrağına ek olarak, Fransız bayrağı da görüyoruz bu da Fransız köklerine de saygı duyduğunu ve onun için önemli olduğunu belirtiyor. Sol üst köşede bayrakların altında tekerlek ve uçak pervanesi çizilmiştir. Pervanenin ve tekerin özel bir seyahatine gönderme olduğunu okumuştum ama çok da emin değilim fakat Miró geometrik şekiller, spontane, ve katmanlı canlı çizgilerle ilginç bir kompozisyon oluşturuyor.
Resmin sol alt köşesinde canlı yeşil renkli bir üçgen ve kırmızı ile renklendirilmiş bir daire bulunmaktadır. Bu Katalan doğasının ve manzarasının farklılıklarını, çeşitliliğini gösteriyor.
Miró, sağ alt köşede yarı bölünmüş bir metin kullanıyor. Sard kelimesinin bütün hali, Katalan dansı anlamına gelen ‘sardine’ kelimesidir. Metnin yazı tipi ve bölünmüş olması Dadaizm’e, Sürrealist şiire ve ayrıca ‘less is more’ akımlarına atıfta bulunur. Less is More ’un önemini göstermek için size yaptığı taslağın resmini de ekledim oradan bakınca akımın ne denli etki yarattığını görebilirsiniz.
Yine resimde avcı ve av da çizgiler ve geometrik şekiller kullanılarak ifade ediliyor. Resmin sol tarafında üstte çizilmiş olan üçgen, avcı olan insan vücudunu temsil etmektedir. Kulak, göz, vücut ve pipo, her detay bir erkeğe aittir. Av ise avcının altında, yani orta kısımda alt tarafta çeşitli geometrik çizgilerden oluşan bir tavşandır. Miró kendi stiliyle büyük kulaklı ve bıyıklı bir tavşan görseli yaratarak, bir sinek yakalamaya çalışırken öldürüldüğünü vurguluyor. Adamın öldürürken kullandığı alet tavşanın kafasına girdiği için kan çıkıyor ve ölümün gerçekleştiğini bize gösteriyor. Arka planda, ‘Sard’ metninin hemen üzerinde ise alevleri çıkan ızgaranın tavşan için hazır olduğunu belirtiyor.
Resmin merkezi ise cinsellik için ayrılmış. Ortada üst tarafta bir göz görüyoruz, erkek bir cinsel ilişkiyi görüyor ve onu vücudunun merkezinde, yani kalbinde hissediyor. Siyah ve beyaz yansımaları olan kollu varlık ise kadın cinsel organını, uzun, ince konik yapı ise erkek cinsel organını temsil ediyor. Miró, alevi yine erkek cinsel organından çıkan sperm olarak ve kadının uyarıcı olarak görüldüğü bir an çiziyor. Bence sperm olarak alevi kullanması, fransız kökeninin bir yansıması olarak yorumlanabilir çünkü fransızlar orgazmı, özellikle aşık olduğu ve mutlulukla biten bir cinsel birliktelikte yaşanılan orgazmı, ‘Petite mort’ yani ‘küçük ölüm’ olarak adlandırır. Miró’da bu orgazmda kalbini de harekete geçiren bir ölüm yaşadığını anlatmak istiyor. Son olarak ise resmin renk paleti, sarının tonları, yeşil, kırmızının tonları ve toprak rengi fakat baskın bir yumuşak sarı rengi Katalonya güneşinin havasını ve sıcaklığını gösteriyor.
Araştırmalarım, kendi yorumlarım ve gözlemlerimle şu an bu kadar bilgiye sahibim. Umarım bir gün canlı canlı resmi görmek, saatlerce önünde oturup tekrar tekrar üzerine düşünmek gibi şanslarımız olur. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere sevgiyle kalın!
Kaynaklar:
Mink, Janis.“Miró.” Taschen, 2000.
Soby, Thrall James.“Joan Miró” The Museum of Modern Art, 1959.