Kürt sorunu uzun yıllardır Türkiye’nin kanayan yarası. Öyle ki insanlar şehit haberi duymamak için televizyon izlemez, gazete okumaz olmuştu. Türkiye her gün bombaların patladığı kendi içinde savaşan , çözümsüz ve karanlıkta rotasını kaybetmiş bir ülke konumundaydı. Böyle umutsuz bir ortamda Akp taşın altına elini koyarak önemli ve büyük ölçüde desteklenen çözüm sürecini başlattı. Katkı verilmesi gereken bu süreçte Mhp ve Chp’nin ulusalcı kanadının verdiği tepkiler başlangıçta sert ve zarar verici olarak görülse de süreç ilerledikçe kafalardaki soru işaretleri giderek artmakta… Özellikle, Hükümet ve Bdp’nin mutabık ve karşıt oldukları noktalara bakarsak bu soruların nereden geldiğini anlayabiliriz.
Kürt sorununu oluşturan Kürt milliyetçilerinin büyük çoğunluğu Atatürk’e mesafelidir. Onun emperyalizme karşı verdiği bağımsızlık mücadelesine saygı duyarlar fakat Atatürk onlara göre bir Türk milliyetçisidir ve buna Kemalist olarak adlandırılan devlet ideolojisinin, asimilasyona varan baskıcı tutumu da eklenince bu mesafenin nedeni anlaşılabilir. Mustafa Kemal ve ‘laik’ Türkiye Cumhuriyeti ile arası açık olan başka bir parti de malesef Akp’dir. Onlarda ülkeyi yöneten resmi ideolojinin dindarlara yıllar boyunca baskı yaptığından, özgürlüklerinin kısıtlandığından ve horlandıklarından yakınırlar. O yüzdendir ki sayın Başbakan grup toplantısında Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan ve altında Kemal Atatürk imzası bulunan kafatası araştırmalarını göstererek, her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldığını haykırdı! Ardından ‘ Arabın aceme, acemin araba üstünlüğü yoktur’ hadis-i şerifine atıfta bulundu. Benim bu durumdan anladığım Erdoğan’ın açıkça İslam temelinde bir birliktelik çağrısı yaptığıdır. Anlamadığım ise Kürt sorununu bir din sorunu değil, milliyet sorunu olmasına rağmen yapılan çağrının gerçekte neyi ifade ettiği. Dün terörist, bebek katili denen insanlar, bugün Müslüman mı olacak? Bu şekilde Dindar Türk ve Kürtlerde yumuşama yapılması mı amaçlanıyor? ‘ Apo namazında niyazında çocuktu’ türünden açıklamalar yapan Bülent Arınç’ın yanında Bdp’li vekillerin her tartışma programında kullandıkları İslami dil dikkat çekici boyutlarda. Ümmetçilik eğer işe yarasaydı Osmanlı imparatorluğu onlarca parçaya ayrılmazdı. Bunun sonucu olan Türkiye Cumhuriyeti devleti de ulus-devlet kavramı üzerine kuruldu. Kürtlerin milliyetçi söylemlerine İslam temelli yanıt vermek büyük bir yanılgı ve yanlıştır. Akp’nin güneydoğudan aldığı oy zaten buna dayanmakta ve müzakereler kalan yarısı için yapılmaktadır. Önce ‘Müslümanım’ sonra ‘Türk veya Kürt’’ söylemi yerine , önce ‘insan’ sonra ‘yurttaş’ söylemi daha barışçıl, tüm kesimleri kucaklayan bir dil olacaktır. Anadolu kültüründeki hümanist söylemi kullanmak ise sürece en büyük katkıyı sağlar.
Diğer yandan Kürt sorununun çözümünde Akp iktidarının büyük bir güce sahip oldu. Resmi ideolojinin en güçlü temsilcisi olan askeri, kışlada ya da cezaevi sınırları içerisinde tutabilmek ne Chp ne de Mhp’nin yapabileceği bir işti. Vicdanım sızlasa da, yapılan onca hukuksuzluk tüylerimi ürpertse de, Kürt sorununun çözüm aşamasında askerin saf dışı bırakılması etkin rol oynamıştır. Eskiden devlet yönetimini askerin gölgesindeki hükümetler sağladığı için Kürt sorunun çözümü veya çözümsüzlüğü de ona bağlıydı. Terör örgütünün de askerden hesap sorma çabası vardı fakat bunu onların yerine başkaları içeriden yaptı! Son olarak Laiklik, Atatürk ,Cumhuriyet, asker ! Unutulmamalıdır ki bazı kesimlerin ayrışma sebebi olarak gördükleri bu kavramlar halen ülkenin çok büyük bir kısmını bir arada tutmaktadır. İntikam duygusuyla hareket etmek evet belli bir kesimi müzakere masasına oturtabilir ancak masadan nasıl kalkılacağı neyin pazarlığının yapıldığına bağlıdır.