Görünmeyen Bir Noktaya Değinelim: Aşağılık Kompleksinin Yararları
Belirli bir noktaya kadar aşağılık kompleksi bütün insanlarda aynıdır. Kontrol altındaki aşağılık kompleksi üstünlük için bir arzu doğurur. Aşağılık hissi ve üstünlük hissi arasındaki köprü, başarı için çabalamaya ve çok çalışmayla var olur. Nitelikli eğitim ve yaşam olanaklarının çok kısıtlı olmasına rağmen, dünya, şimdiye dek aşağı tabakalardan gelen çok sayıda başarı sembolleri ve idolleriyle karşılaşmıştır. Marie Beynon Ray bu gerçekliği açıklayıcı olabilecek şu örneğiyle ifade eder:
“Hayvan olarak insan, diğer hayvanlardan daha aşağıdır. Burada aşağılığın sebebi güçtür. Bu yüzden insan, bütün hayvanlar tarafından sahip olunmuş en güçlü silahı işledi. Aşağılık hissinin dışında, insan, doğadaki en güçlü olguyu geliştirdi. İnsan beynini… Bu yarış, tıpkı bireyin kendisi gibi, aşağılık hissine karşı hayatta kalmasına borçludur. İnsan, bütün hayvanlar içerisinde kendi yetersizliğinin farkında olan tek hayvandır. İnsan kendi başına, aşağılık kompleksine sahiptir. Sadece o, bu histen kurtulmaya çalışır.”
İnsan, organ bakımından diğer hayvanlardan daha aşağıdır. Bireysel psikolojiye göre, organ bakımından eksiklik ve aşağılık, aşağılık kompleksinin ortaya çıkmasındaki ana temeldir. Organ bakımından eksiklik ve aşağılık Adler’e göre bu zayıflıktan kurtulma isteğini doğurur. Olanakların yetersizliği de, uygulamada, aşağılık kompleksinin ortaya çıkışında aynı şekilde etkilidir tıpkı organsal yetersizlikte olduğu gibi. Olanakların yetersizliği; eğitimde, mülkte, kısacası yaşamın tümünde yetersizlik yaratıyor. Bu zor yaşam koşullarından dolayı insanoğlu, mental yönden rahatsız edici bu koşulları yok etme uğruna bu olumsuz durumları yok etmeye çaba gösterir. Benjamin Franklin, bu durum için güzel bir örnek olabilir. Yoksul, eğitimsiz bir aileden gelmesine rağmen ve haliyle eğitim olarak kendisinin de yetersiz olmasına rağmen, kendisi çok çalışarak Yale, Harvard, William, Mary ve Oxford Üniversitelerinden etkileyici yüksek dereceler elde etti ve bunların yanında; Fransızca, İspanyolca, Latince ve İtalyanca öğrendi. Aritmetik ve resmi yazıda genç yaşlarda başarılı oldu. Tüm olanaksızlıklarına rağmen, tüm bu zorluklar Franklin’i, bilgi ve parasal yönde kendisini geliştirmek için daha çok tetikledi. Çabası sayesinde, çok çalışma ve yoğun itici güç ile Birleşik Devletler’in ilk Fransa Büyükelçisi oldu ve sonrasında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı sıfatını elde etti. Franklin’in şu sözlerine kulak vermemiz yararlı olur:
“Ahlaki mükemmeliyete ulaşmanın cesaret isteyen çetin projelerini kavradım. Her zaman kabahat işlemeden yaşamayı diledim. Bunların hepsini ya doğal bir eğilimle, gelenekle ya da şirketin bana verdiği görevle elde edecektim. Fakat en sonunda hayal ettiğimden daha zor bir işi üstlendiğimi fark ettim. Bir tane bile hata yapmamaya özen göstermeye çalışırken, bir diğer hata beni hep şaşırtırdı, doğal eğilim bazen mantık için aşırı güçlü. Toparlarsak, mükemmelliyete hiçbir zaman ulaşmamama, ama hep yetersiz hissetmeme rağmen; yine de, tersine olmam gerektiğini düşündüğüm adamdan daha iyi ve daha mutlu bir insandım.”
Mükemmel olmaya çalıştı ve mükemmel olamadı Franklin; ama mükemmel olmaya çabalaması ve hata yapmamaya çalışması aslında aşağılık hissini yenmek için var olan itici güçten ileri geliyordu. Kendisini yetersiz ve aşağılık hissettikçe çabalamakla hata yapmamaya çalışmanın, mutlak hatasızlıktan daha iyi olduğunu Franklin sözlerinde ifade etmiş. Mükemmel değildi ama önemli olan gösterilen çabaydı, mükemmel olmak yerine. O, kendi rahatsiz edici ve yokluk içindeki koşullarından sıyrılmayı büyük bir başarıyla elde etti. Yaşamın bir alanının oldukça olumsuz bir durumunu yaşadı, sonra çabası ve itici güçle bu durumdan kurtuldu ve önceki koşullarının tersine, bu yaşam alanında hayranlık uyandıran bir itici güç ile başarılı oldu. Kısacası, zorluk ve yoksulluk içindeki yaşam, mutlak bir itici güce ve azme dönüştü bu kötü koşulları ortadan kaldırmak adına. Bir diğer deyişle; zorluk, zorluğun kendisine aşağılık hislerden doğan itici bir güç olarak zarar verip yıktı. Buradan şu anlaşılır ki; aşağılık hisleri, aşağılığın kaynağını -Franklin örneğindeki olanakların yetersizliği gibi- yok etmek için büyük arzu yaratır.