24 Nisan gibi politik haber değeri taşıyan bir günü geride bıraktık. 1 Mayıs ise yakın.

KCK soruşturmasında tutuklu kalmadı.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça geriliyor ortalık.

Başbakan dört yıllık üniversite mezunu mu, değil mi?

Bunların hiçbirini yazmayacağım bağışlayın.

Yarın öbür gün hakikaten yazabilen adamlar var olsunlar diye akademide özgürlüğe dair yazacağım.

Kampüsteki hoşgörüsüz, yaptım oldu tavrına bir kaç laf edeceğim.

Malum, geçen haftalarda bir mail düştü Bilkent öğrencilerinin e-posta kutusuna. Yeni ulaşım çizelgesi saat başı şehirden okula ulaşım alışkanlığını değiştirmeyi talep ediyordu. Öyle ya, sabah ilk servisi kaçıran ikinci dersine yetişmek arzusunda ise kendi imkanları ile gidecekti.

Eleştiriler, tepkiler derken ulaşım çizelgesi eskisi gibi korunamasa da daha kabul edilebilir hale geldi. Tıpkı yemekhane boykotunda olduğu gibi haklı bir eleştiri yapabilmek adına biraz bekledim. Hani makul bir açıklama gelir, yüreklere su serper diye.  Geldi de…

Sayın rektörümüz bir öğrenci kulübünün düzenlediği bir hafta sonu etkinliğine iştirak etmiş. Konu ile ilgili bir soruya ise “Mazota değil bilime yatırıyoruz!” şeklinde bir cevap vermiş. Pek güzel.

Üniversiteye şehir dışından gelmiş, evini şehirde tutmuş, araç sahibi bir öğrenci olmama karşın eleştirimi yeni ulaşım çizelgesinin getirdiği zorluklar üzerine falan kurmayacağım.

Eleştirim okula geldiğim günden bu yana hüküm süren faşizme. Hatta bana dahi zorla solcu mottosu kullandırtan rektörümüze.

Hafıza tazeleyelim;

Okula ilk geldiğimde kampüste Sözeri Market aracılığı ile sigara satışı yapılıyordu. Yıllardan bu yana yapılan sigara satışı rektörümüz talimatı ile durdurulmuştu. Gerekçesi ise “Kampüste sigara satışı olmaz.” Yıllar yılı sorun olmayan bu satış birden sorun haline geldi anlayacağınız. Neyse, buraya kadar tamam. O dönem, özellikle sigara tüketenler, birçok eleştiri getirdiler yeni uygulamaya.

Örnek;

“Hocam yurtta kalan bunca insan sigara almak için Real’e mi insin? Hadi aracı olan indi, olmayan nasıl insin?”

“Aracı olanın mazotuna, olmayanın zamanına yazık değil mi Hocam? İçen yine içecek. Bu uygulama öğrenciye zaman ve mazot kaybından başka bir şey getirmez”

Ve daha niceleri…

Cevap ya da tavır diyeyim, şöyle olmuştu. “İçmeyin, zaten zararlı!”

Sonra Mayfest mevzusu patladı.

Bilkentliler tarafından bilinir ki yıllar evvel rektörümüz şenlikler için “Gereksiz masraf” fikrini beyan etmiştir.

Bütün bir yıl etkinlikler adına kulüp bazında çalışan, emek veren insanlara dolaylı yoldan saygısızlık etmiştir.

Hatta rahmetli Hoca Bey’in duyarlılığı ile kurulmuş ve yıllarca yatırım yapılmış, bir dönem benim de çalıştığım Radyo Bilkent’in geleneksel olarak sahip olduğu Mayfest son gün etkinlerini bu yolla gereksiz olarak nitelendirmiştir.

Bu örnekler hep geçmişten. Gelelim günümüze.

Dün, 24.04.2014, Mayfest etkinliklerinin ilk günü. Alanda bir tek toma yoktu maşallah. Etkinliğin gerçekleştiği çim alan karşısındaki otopark kapalı güvenlik sebebi ile. Çantalar aranıyor, her on kişiye bir güvenlik düşüyordu mübarek.

Bu sabah, 25.04.2014, otoparklar yine kapalı. Araç sahipleri yol kenarlarına, yaya geçiş noktalarına, kısaca normal günlerde parkın yasak olduğu her yere araç bırakıyor. Bırakmak zorunda. Henüz saat 10.30 iken kitap vb. değişimi için 2 defa aracıma gidip geldim. Kan ter!

Akademik personele uygulanmıyor bu dediklerim elbet. Maaşında tasarrufa gerek görülmemiş güvenlik, huninin başında dikiliyor akademik personel geldiğinde yardımcı olabilmek için.

Ben biraz içimi boşalttım affola. Gelelim sadede.

İçmeyin zararlı, tüketmeyin sarhoş ediyor, sabah ilk arabayı kaçırmayın, oraya değil buraya park edin gibi söylemler ile üniversite idare edilmez. Başka bir kariyer mümkün tabi.

Sigara satışını yasaklarken kulak kabartmadığınız mazot tasarrufu, ulaşım çizelgesinin açıklaması olamaz Hocam.

İlk ders saatini kaçırmış öğrenciyi özel araç kullanmaya mecbur etmek toplu taşımanın önemini vurgulamakla ters düşüyor. Bu işler Twitter’dan “birliktegit” kampanyasını paylaşmakla bitmiyor haberiniz olsun.

Demez mi vatandaş, “seninki mazot da benimki değil mi?” diye.

Nerden baksak mantıksız Hocam.

Okulda kariyerinizi, başarılarınızı bilmeyen yok. Hayatında ikincilik görmemiş adam olduğunuzu ilk hafta öğreniyor öğrenci.

Ama siz de şunu atlamayın Hocam.

Rahmetli Hoca Bey’in mirasını devraldınız. Gurur duyduğumuz bu okulu, otuz yıl önce başka kimsenin aklına gelmeyeni yapan ‘aklı’ devraldınız.

Hayatınızda ilk kez ikinciliği tadıyorsunuz. Tadını çıkarın Hocam. Bu ikincilik herkese nasip olmaz unutmayın. Akademik dünyada lezzetli tek ikinciliktir bu belki de.

Hoca Bey’in bir senfoni uğruna kurduğu heybetli MSSF’de piyano çalacak adam bulunmuyorsa bugün,

Okul dünya sıralamasında 300’lerde, Mühendislik Fakültesi ilk 100’de ise,

Mayfest için bu kadar güvelik önlemine gerek varsa,

İş, içmeyin-eğlenmeyin kıvamına geldiyse,

Sorun var Hocam.

Ve bu sorun, aynı yemeği daha güzel binada vermekle,

Tasarruf ediyoruz derken, çim alana öğrenciden çok güvenlik dikmekle,

Yaptım oldu anlayışı ile giderilemez.

Bunu herkes görüyor Hocam.

Okulun öğrenci profili öyle bir hal aldı ki bu kötü kampanya sebebi ile, kütüphane girişine kahve kontrolü yapan (maaşlı) bekçi koymak durumunda kalıyorsun.

Akademisyen istediği gün istediği yere giriyor, sen öğrencine bugün otopark kapatıyorsun.

Şahsım adına bu kararları sizin aldığınıza inanmak istemiyorum.

Kim ya da kimler tavsiye ediyorsa bu halleri Hocam, o akıldan vazgeçin.

Dışarı çıkın Hocam, Break’te kahve içelim.

Takım elbisenizi çıkarın Hocam, gelin bir çimlerde kaynatalım.

Unutmayın üniversite sadece derse girilen bir yer değildir Hocam.

Sevgilisi aklına düşmüş insana, bu saat servis yok sonraki ile git denmez Hocam.

İnsan bazen okuduğu kitabı evde değil de 76 çimlerinde okumak ister.

Yalnızca bir gün şu otoparkları akademisyene de kapatın Hocam. Siz de aracı bir durak önüne park edin.

O gün daha iyi anlaşırız Hocam.

Kelamım bu kadar.

Sıra sizin Hocam.

  575448_574474802597285_489320004_n

Leave a Reply

6 comments

  1. Semih Bir

    Doğruları çok nezih bir dille anlatmışsınız, gerçekten tebrik ediyorum. Çoğu arkadaşımız bu konuda sinirlerine hakim olamamakta.

  2. Ahmet

    “KCK soruşturmasında tutuklu kalmamış”mış… özgürlükten dem vuran bir yazıdan -ne yazık ki- zihniyet itibariyle beklenen bir cümle…

  3. Metehan Yurt

    Kalemine sağlık

  4. Orhan Kavas

    İstanbul 3.Ağır Ceza Mahkemesi’nde hafta içi görülen davada tutukluluk süreleri göz önünde bulunarak 33 kişi tahliye edildi. Aralarında Nihat Oğraş ve Kudbettin Yazbaşı da var. Böylece 204 sanıklı ana davada tutuklu kalmadı. Kastımız ana dava. Yanlış anlaşılmaya sebep olduysak affola.

  5. Susmamasi gereken bir kalem dusuncelerini ifade etmeyi birakmamasi gereken bir kisilik.

  6. Utku Soğukpınar

    bakınız: Üniversite yönetmek ile Holding yönetmek arasındaki 7 fark.