Çoğumuzun işleri yoğunlaştı. Sıkılmaya, kafamızı zor kaldırmaya başladık. Ben böyle durumlarda, sınav aralarında özellikle, ilk bulduğum boşluğu klasik müzik konseriyle doldurmayı çok severim ve bunu şiddetle de tavsiye ederim. Çünkü klasik müzik hem gevşemenin hem de eğlencenin anahtarı benim için, sizin için de öyle olacağını garanti edebilirim… Tam sınavların ve projelerin arasında bir günlük boşluğu farkedince BSO`nun programına baktım ve şansıma “Meksika Gecesi” vardı. Her türlü sanatsal etkinliği çok sevmemin yanı sıra, kültür tanımanın bende ayrı bir yeri vardır ve bir kültürü tanımak için müzikten daha iyi ne olabilir diye düşünerek hemen bir bilet aldım.
Arkadaşımla yarım saat erken gittik ve girmeden önce bir bardak kahve içelim dedik, kokteyl masalarından birine geçtik. İki güzel giyinimli hanımla karşılıklı duruyoruz, İspanyolca konuştuklarını fark ettim, selamlaştık ve konuşmaya başladık.Öğrendim ki, biri Fransa Büyükelçiliği’nde diğeri Meksika Büyükelçiliği’nde çalışıyorlarmış, ikisi de yabancı ve BSO`yu çok seviyorlar. Meksika gecesi olduğunu duyunca da gelmişler. Sonra yerimize oturduk ve fark ettim ki önümüzde oturan çift Fransız, bir yanımızdakiler Amerikalı, diğer yanımızdakiler Türk… Bilkent Senfoni Orkestrası’nın bu kadar kozmopolit bir kitleye hitap edebilmesi beni çok sevindirdi.Sonra konser başladı.
Sanatçılar yerlerini almaya başladı, akort kontrolleri yapıldı. Toğrul Ganiyev yerini aldı ve ayakta beklemeye başladı. Ardından Dağhan Doğu içeri girdi, tokalaştılar ve ilk eser başladı: “U.C. Erkin Senfoni No.1”. Yumuşak bir giriş için ideal ve Meksika`nın o hafif ezgisini aşılamak için mükemmeldi. “Adagio” bu eserin ikinci bölümüydü ve özellikle beklediğim yeriydi, havayı biraz ağırlaştırsa da güzeldi, çok sakinleştiriciydi. Bilkent Senfoni Orkestrası, özellikle ilk kısımda çok iyi bir iş çıkardı kesinlikle. Ben daha önce Dağhan Doğu`yu şef olarak dinlememiştim ve daha ilk bölümden hayran kaldığımı söylemeliyim.
İkinci eser, “M.M. Ponce Keman ve Orkestra için Konçerto” idi. Aradan sonra, ancak bu kadar güzel başlanabilirdi. Roman Revueltas kesinlikle harikaydı, özellikle ikinci kısım olan “Andante espressivo” öyle güzeldi ki kendimi bir süre alamadım. Sayfalar çevrildi ve “vivo giocosso” bölümü geldi, ilk bölümün ağır havasını alıp yumuşattı, hareketlendirdi. Tekrar alkışlar duyuldu.
Üçüncü eser, “A. Marquez Danzon No.2”, bence konserin en güzel kısmıydı. İkinci eserin yumuşattığı ama tam açmadığı sisi tamamen dağıttı ve dansı içimizde hissettirdi. Bu kısmın da sonuna geldiğimizde alkışlar susmadı ve bu sefer senkronize şekilde kısa alkışlara dönüştü. Dağhan Doğu geri geldi ve “Bir kez daha istiyorsunuz gibi anladım ama.” dedi, daha yüksek bir alkış koptu. Tekrar çalınacak eser belliydi, “A. Marquez Danzon no.2”. Burada Toğrul Ganiyev`i ve tüm flüt çalanları özellikle tebrik etmek istiyorum, yükselen veya alçalan dalgalı bir dans melodisinde, sakin kıyıları çok iyi ortaya çıkardılar.
Yazımın sonuna gelirken Dağhan Doğu`yu da tebrik etmeden geçmek istemiyorum. Tüm geceyi çok iyi yönetti. Konserlerin, benim en sevdiğim kısmı çok sevilen bir parçanın ikinci kez çalınmasıdır. Seyirci ve orkestra arasındaki uyumu anlatır çünkü, şef bilir neyi bir daha çalması gerektiğini. Alkış çok olur ama her alkışın kendi içinde anlamı vardır. Bu konserde de vardı ve şefle seyircinin arasındaki uyum çok yerindeydi.
Benim konserde tek eksik bulduğum kısım şarkıların sıralamasıyla ilgiliydi. Bu düzende yavaştan başlayıp hareketliye gidilmişti, bense Meksika daha canlı kısmını önce hissedip sonra dinginleşmesini tercih ederdim.
Bilkent Senfoni Orkestrası`nın gelecek programı 5 Kasım 20.00`da,teması”Bach`tan günümüze”:
Başak Zengin Kayabınar, soprano.
Ömür Munzur, bariton.
Elif Önal, piano.
Kaan Civelek, obua.
Kerem Tuncer, keman.
Anıl Gelenler, gitar.
Arman Attar, vurmalı çalgılar.
Kaçırmamanız ve çok güzel, müzik dolu bir hafta geçirmeniz dileğiyle.
NOT: BSO konserlerini Pazartesi günleri 22.00-24.00 arası RadyoBilkent klasik müzik kuşağında da dinleyebilirsiniz.