Roboski Katliamı

Kamuoyunda Roboski katliamı veya Uludere operasyonu olarak bilinen olay, 28 Aralık 2011 akşamı Türk Hava Kuvvetlerinin, Şırnak’ın Uludere ilçesi yakınlarındaki Irak topraklarında F-16 savaş uçaklarıyla yaptığı bombardıman sonucunda, çoğu çocuklardan oluşan 34 Kürd’ün hayatını kaybetmesi olayıdır.  Olaydan yalnızca bir kişi yaralı olarak kurtulmuştur. Operasyonda hayatını kaybedenlerin, yapay sınırları aşarak,  mazot ve sigara getirmek için halkın oluşturduğu bir kaçakçı kafilesi olduğu anlaşıldı. Bu güne kadar hükumetin ve yerel güçlerin bilgisi dahilinde gerçekleştirilen sınır ticareti, o gün bir terör faaliyeti gibi gösterilmiş ve bu insanların parçalanarak katledilmesi meşru kılınmıştır. Kaçakçılığın cezasının ölüm olarak değerlendirilmesinin yanında, Kürt halkına göz dağı vermek amacıyla çoğu çocuk olan 34 vatandaşın katli gerçekleştirilmiştir. Emir-komuta zinciri içerisinde ve bilinçli olarak gerçekleşen bu katliamı aydınlatmaya çalışmak bir yana, vur emri verenleri aklamaya yönelik girişimlerde bulunulmuştur. HükUmet, TSK ve işbirlikçi medya, katliamı ahlaka, hukuka ve adalete uymayan bir yaklaşımla unutturmaya çalışmıştır. Roboski katliamı AKP hükUmeti ve Genelkurmay başkanlığınca “savaş zayiatı”  olarak değerlendirilmiştir. Çoğu 12-20 yaşları arasında olan insanların ölümü “yasadışı iş yapıyorlardı” gerekçesiyle meşrulaştırılmıştır. Daha önce Dersim’de, Zilan’da, Sivas’ta, Çorum’da, Maraş’ta, Ağrı’da gerçekleşen katliamların bir benzeri 3 yıl önce Roboskide de  yapılmış ve katledilen insanların ailelerine -dalga geçercesine- kan parası teklif edilmiştir. Kayıplarının parayla satın alınmaya çalışıldığı anlayışa karşı çıkan ailelere dava açılmış ve göç etmeye zorlanmışlardır. Aralarında İnsan hakları heyetinin de bulunduğu çeşitli heyetler, Uludere’de 34 insanın öldürülmesini yargısız infaz olarak değerlendirdi ve olayı toplu katliam olarak nitelendirdi.

roboski

Yüzyıllardır, iktidarların bu coğrafya üzerinde red ve yok sayma temelinde uyguladığı ekonomik, askeri, siyasi ve kültürel politikaları, bir taraftan halkı aç bırakıp kendisine muhtaç hale getirmiş, öbür yandan milyonlarca insan zorla ya da zorunluluktan topraklarından göç ettirilerek metropollere ve yurtdışına sürülmüştür. Geriye kalanları ise sırf yaşamını sürdürmek için adına sınır kaçakçılığı denilen  -büyük tehlikeleri göze alarak- sınır ticaretini yapmak zorunda bırakmıştır. Yaşamı idame ettirmek için yapılan kaçakçılık, çoğu kez yaşamlara mâl olmuştur. 34 Kürdün Roboski’de bomba yağdırılarak katledilmesi de bu temeldedir. Uygulanan ekonomik politikalar okulda olması gereken bu çocukları birer kaçakçı haline getirmiştir. Talan ve yağma sistemi olan kapitalizm, her yerde olduğu gibi Kürdistan coğrafyasında da kendini en vahşi şekilde göstermiştir. İktidarlar sadece egemenlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin çıkarlarını korumanın ötesinde bir işlev gösterememiştir. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarının kullanımında, yaratılan artı değerde halkın payına bir şeyin düşmemesi; halkı yeni arayışlara itmiştir. İnsanlar göç sonrası inşaat işçileri ve tarımda ucuz emek gücü haline getirilirken, sınır bölgelerinde yaşayanlar ise kaçakçılığa itilmiştir.  Yıllardır devletin ve yerel yetkililerin bilgisi olduğu halde göz yumulan kaçakçılığın, bu kez bir gözdağı vermek amacı taşıdığı bir gerçektir. Kürt sorununun demokratik çözümü tıkandığında ya da iktidarın adım atması gereken durumlarda iktidar, bu tür provokasyonlarla ayak diremeyi, süreci sabote etmenin yollarını seçiyor. İktidar çözüm yerine süreci seçimlerde oya tahvil etmeyi alışkanlık haline getirmiştir. Toplumun beklentileri boşa çıkarılmıştır. Roboski katliamı toplumlar arasında duygu kırılması yaratmıştır.

Roboskî Katliamı’nın üzerinden tam üç yıl geçmesine rağmen bu vahşi katliamın acısı, halen bugün yaşanmış gibi çok canlı ve diridir. Katliamı yapan devlet ve dönemin hükümeti şimdiye kadar da bu katliamın hesabını vermiş değildir. Katliamın emrini verenin, uygulayanın kimler olduğu herkes tarafından bilinmesine rağmen adalet önüne çıkarılmamıştır.

Genelkurmay yaptığı açıklamada olayın kaçınılmaz hata olarak ifade etmiş, kendisini aklama yoluna gitmiştir. Siyasi iktidarın tutumu, sorumluları adalet önüne çıkarmak yerine genelkurmayı aklama yolundadır. Siyasal sorumluluk ve verilen emrin bizzat dönemin başbakanına ait olduğu gerçeğini toplumdan kaçırmak için bilinçli çarpıtma yapılmıştır. Katliamı gündemleştiren, sorumlulardan hesap sorulmasını isteyenlere yönelik baskı oluşturarak suçluları koruma yoluna gitmiştir. Bu bir zihniyet sorunudur. Devletin vatandaşa yaklaşımını göstermektedir. İnsan yaşamının bir önemi olmadığı, kendi bekaaları için her türlü katliamı gerçekleştirebileceklerinin en somut örneği Roboskidir.

Roboski katliamı aydınlatılmadan, suçlular cezalandırılmadan toplumsal barış ve demokrasi adına hiçbir adım atılamaz. Bunun sorumluluğu ise toplumun bilincindedir. Devletten kendi yaptığı katliamla yüzleşmesini bekleyemeyiz.

Leave a Reply