Özellikle üniversitenin son yılında ortamlarda hep duyduğumuz, bize lise sonda üniversiteye girmeye çabalarken yaşadığımız terörü anımsatan bir kısaltma aslında YDS. Hemen hemen yüksek lisans, lisans, doçentlik yapmak isteyen, yurt dışı üniversitelerde okuyup Türkiye’de denklik almaya çalışan ve memur olup daha yüklü maaş almak isteyen herkesin çekmek zorunda olduğu bir çile. Sizlerle önce internet sayfasında da bulabileceğiniz birkaç temel bilgiyi paylaşıp daha sonra sınavdaki kendi deneyimimi aktaracağım.
Açılımı Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı olan YDS, ÖSYM’nin gerçekleştirdiği merkezi bir dil sınavı. 5 yıl geçerliliği var ve yazılı girerseniz 95TL, elektronik girerseniz 200TL ücreti var. Elektroniğin avantajı yıl boyu pek çok oturumu olması. Yani kaçırırsanız veya kötü not alırsanız canınızı sıkmanıza gerek yok. Staj başvurumda acilen lazım olduğu için e-YDS’yi tercih ettim. Son dakika başvurmama ragmen Ankara oturumunda kolayca yer buldum. İstanbul gibi diğer şehirlerdeki oturumlar daha kalabalık olduğundan, yer bulamayıp Ankara oturumuna şehir dışından gelen çok kişi olmuş. Dolayısıyla benim gibi son dakikaya bırakmayın, mutlaka erkenden kontrol edin.
Asıl bahsetmek istediğim ise sınavın nasıl hissettirdiği. Şehir merkezinden çok uzak, havaalanı yakınında olan sınav merkezine giderken kendinizi yavaş yavaş toplumdan ayrılmış hissediyorsunuz. Önce trafik yok oluyor, sonra insanlar sonunda ise evler ve diğer binalar. Yol kenarında kocaman, beton bir bina size karşılıyor. Yanında 5 tane daha küçük, kare bina var. Tüm bunların etrafı polis bariyerleri, polis köpekleri ve kimi silahlı polislerle çevrilmiş. Etraftaki herkes ya sınavın ya da ortamın Nazi dönemi toplama kampına benzemesinin etkisiyle gergin.
İçeri girmek için uzun bir sıraya giriyorsunuz. Herkes tek tek x-ray cihazından geçiyor. Bu sırada, pek çok polis sırayı, sizi, eşyalarınızı gözetliyor. Kimse konuşmuyor, gülmüyor. “Günaydın!”, “Teşekkür ederim” gibi denemeler polislerin tebessüm etmesini bile sağlamıyor. Kafanızı kaldırıp bakarsanız hem yuvarlak, 360 derece görüşlü hem de sıradan hep karşılaştığımız kameralarla da izlenmekte olduğunuzu anlıyorsunuz. Hoparlörlerle tekrar edilen anonsu duyuyorsunuz: “Sınav için yerlerinize geçin.” Söyleyiş tarzı bunun rica olmadığı izlenimi yaratıyor. Kontrolden geçince büyük binayı küçük binalara bağlayan bir avluda buluyorsunuz kendinizi. Burası hapishanelerin serbest zaman geçirme kısımlarını andırıyor. Burada da polisler var ve anons duyuluyor. Herkes hızlı adımlarla, sanki avluda durmak suçmuşcasına binasına yürüyor. Konumlandırıldığım D binasına geldiğimde etraftaki kameraların sayısı o kadar artıyor ki “Biri Bizi gözetliyor” evinde gibi hissediyorum. Talimat üzerine yeşil bir çizgiden yürüyorum ve önümdeki televizyon kimliğimi eşleştirip yansıtıyor. Pasaport kontrolünden bile daha rahat geçildiğine eminim. Bir kez daha üzerimiz aranıyor ve üst kata gönderiliyoruz.
Tüm binayı bir küp olarak hayal edersek, üst katta küpler daha küçük küplere ayrılıyor. Etraf camla kaplı, her küpün içi net bir şekilde görülüyor. Küplerin girişinde güvenlik masası var. Masanın üzerindeki bilgisayar küpün içindeki 100’den fazla minik odacığın tamamını gösteriyor. Benim odacık numaram 99. Odamda bilgisayar, masa, sandalye ve tam önümde bana bakan kamera dışında hiçbir şey yok.
Kamera gözümü bile kırpsam farkedilecek şekilde konumlandırılmış.Tuvalete gitmek ise başlı başına bir kriz. Bilgisayar ekranındaki tuştan tuvalet sırası alıp bekliyorsun. Tuvalet boşaldığı zaman sana haber geliyor ve sen yerine geçip tekrar oturup düğmeye basana kadar başka kimseye sıra verilmiyor. Bu şekilde zaten camlı küpün içinde her seferinde 1 kişiden fazlasının yürümesine engel olunuyor. Kopya çekmeyi geçtim, sınav öncesi diğer insanlara iyi şanslar dilemek bile mümkün değil. Sınav bitince uslu uslu önce odacığımızı, sonra küpümüzü, sonra ana küpü geride bırakıp kameralardan, polislerden ve bu denli sıkı gözetim ve kontrol altında tutulduğumuz e-YDS merkezinden ayrılıyoruz.
Herkesin aklında aynı soru: Cidden gerekli mi? 1984 romanında gibi kısıtlanmış, engellenmiş, suçlu hissetmemiz gerekli m? Sınav esnasında akan burnumu silerken kameradan utanmam, tuvalete gideceğimi herkese ilan etmem ya da kimseye selam veremediğim, polis dolu bir ortamda olmam gerekli mi? Bu kadar mı güvensiz, tehlikeli, sinsi bir toplumuz? Yıllarca aldığımız eğitim, bildiğimiz yabancı diller hiç mi katkıda bulunmadı bize?
Kararı size bırakıyorum ve YDS yolculuğunuzda başarılar diliyorum. Korkmayın, öyle hissettirmese de eninde sonunda hapishaneye değil; sınava giriyorsunuz.
Kaynakça:
https://www.dunya.com/egitim/5-bin-kapasiteli-elektronik-sinav-merkezi-acildi-haberi-331805
https://www.osym.gov.tr/TR,12944/elektronik-ortamlarda-sinavlar-nasil-yapiliyor-20012017.html
https://www.teepublic.com/kids-hoodie/299018-big-brother-is-watching-you
https://www.google.com/url?sa=i&source=images&cd=&ved=2ahUKEwiphqbb5tLgAhXJGuwKHY_FDoAQjhx6BAgBEAM&url=https%3A%2F%2Fwww.redbubble.com%2Fpeople%2Fgalaxysalvo%2Fworks%2F16066035-big-brother-is-watching-you%3Fp%3Dt-shirt&psig=AOvVaw0ZNzsk1-pwafn3F9tGDQan&ust=1551043354614615
http://www.akordiyonbariyeri.com/bariyerlerimiz/polis-bariyeri.html