Geçtiğimiz 3 gün neden Bilkent Üniversitesinde eğitim gördüğümüz için şanslı olduğumuzu bana hissettirdi. Uzun zamandır kampüsümüzde misafir ettiğimiz ünlü konukların söyleşilerine katılamıyordum. Bu etkinlikleri özlediğimi hatırlayıp, birkaç haftadır mümkün olduğunca söyleşiler ve konferanslara gitmeye başladım. Bilkent öğrencileri olarak hatırlamamız gerekiyor ki, artık bizim için sıradanlaşan bu söyleşiler aslında üniversite dışı insanların çok zor ulaşabileceği ayrıcalıklar. Sıradan bir insanın ancak ve ancak televizyonda veya sosyal medyada görebileceği bu şahıslar ile yüz yüze sohbet etmek bir ayrıcalık. Aklıma yerleşen bu fikrin tetiklemesiyle, son 3 günde 3 farklı söyleşiye katıldım. Kampüs birimi için yazacağım bu ilk yazımda size bu söyleşilerde edindiğim izlenimleri aktarmak istiyorum.

Konuşmalarını dinlediğim 3 isim Türkiye’de en tanınmış 20 siyasetçiyi saymaya çalışsak, pek çok kişinin listelerine rahatlıkla alacağı, tecrübeli politikacılardı. Bu isimler Milliyetçi Düşünce Topluluğunun konuğu olarak gelen İYİ parti İstanbul milletvekili Ümit Özdağ, Politik Düşünce Topluluğunun konuğu olarak gelen CHP İstanbul milletvekili Gürsel Tekin ve Bilkent Siyaset Platformu Kulübünün konuğu olarak gelen CHP İzmir milletvekili Selin Sayek Böke’ydi. Bu yazıyı bir politika yazısından çıkarıp Kampüs temasında tutabilmek için, mümkün olduğunca bu isimlerin siyasi duruşları ve politik söylevleri üzerinde durmak yerine, Bilkent öğrencileri üzerindeki tesirlerini kendi izlenimlerimle anlatmaya çalışacağım. Elbette bahsi geçen isimler politikacı oldukları için yazı bazı bölümlerde politikaya kayabilir ama genel olarak yazının merkezinin Bilkent öğrencilerinde kalması için uğraşacağım. Şimdi 3 söyleşiyi de ayrı ayrı değerlendirip ortak ve zıt yönleri üzerinden genel bir çerçeve oluşturmaya çalışalım.

 

 

Ümit Özdağ konferansı için 19 Kasım Pazartesi günü öğle arası, C blok amfiye gidiyoruz. Bilkent Milliyetçi Düşünce Topluluğunun başarılı organizasyonu ile sorunsuz bir söyleşi oldu. Fakat ilginç nokta Bilkent öğrencilerinin C blok amfinin ancak yarısını doldurabilmiş olmasıydı. Konferansa ilgi çok da büyük değildi. Ümit Özdağ konuşmasında kendi parti programından bahsedip, hükümete belli eleştirilerde bulundu ardından da sadece 5 dakikalık kısa bir sürede 2-3 soru alıp söyleşiyi sonlandırdı. Konuşması solonu o kadar da heyecanlandıramadı ve interaktifliği de oldukça zayıf bir söyleşiydi.

Gürsel Tekin konferansı için aynı günün akşam saatinde, Bilkent’in en büyük konferans salonlarından ee-01’de gidiyoruz. Aşağı yukarı aynı tablo ile karşılaştım. Politik Düşünce Topluluğu tarafından yine iyi organize edilmiş bir etkinlikti fakat Bilkent öğrencileri yine salonun ancak yarısını doldurabilmişti. Gürsel Tekin daha fazla zamanı olmasının avantajını da kullanarak soru-cevap bölümünü daha verimli kullandı. Yine de konferansın enerjisi bir öncekinden farksızdı. Enerjisi düşük, basmakalıp soru ve cevaplardan oluşan bir söyleşi oldu. Biraz acelem olduğu için konferansın sonuna kadar kalamadım ancak kaçırdığım bölümlerin de çok farklı olduğunu düşünmüyorum.

Selin Sayek Böke konferansı bunların içinde en fazla ilgimi çekendi doğrusu. Selin hocanın uzun yıllar Bilkent ekonomi bölümünde hocalık ve bölüm başkanlığı yapmış bir siyasetçi olarak gelmesi başlı başına ona ilgimi arttırıyordu. Aynı zamanda dersini almamış olmama rağmen bir kahvaltı organizasyonunda şahsen de tanışmıştım Selin hoca ile. Bu yüzden büyük bir heyecanla bekliyordum bu konferansı. Bütün kampüs genelinde de ilginin yüksek olacağı kanaatindeydim. Hatta biraz geç kalmıştım ve bu yüzden oturacak yer bulamayacağım yönünde kaygılarım vardı. Fakat Mithat Çoruh amfisine girdiğimde yine aynı tablo ile karşılaştım. İyi bir organizasyon, düşük ilgi. Mithat Çoruh da, aynı C amfi ve ee-01 gibi ancak yarı yarıya dolmuştu. Selin hocanın güzel üslubu ve enteresan sorular ile bu konferans diğerlerinden biraz ayrılıyordu. Yine de genel olarak Mithat Çoruh’un enerjisi de fazlasıyla düşüktü.

Selin Sayek Böke Konferansı

 

Bu 3 tablo beni fazlasıyla düşündürdü. Bilkent öğrencilerine ne olmuştu? Neden bu 3 isime de ilgi bu kadar düşüktü? Cevabı bulmak için biraz geçmişe de bakmak gerekiyor. Bundan yaklaşık 1 sene önce Selin Sayek Böke, ee-01 de bir konuşma daha yapmıştı. Konferans salonu öylesine doluydu ki, insanlar oturacak yer bulamayıp, merdiven basamaklarında kendilerine yer açmak zorunda kaldılar. Hatta hala daha gelmeye çalışan birçok öğrenci olduğu için Selin hoca bazı arkadaşları sahneye oturmaya çağırdı. Selin hoca endüstri 4.0 üzerine ilham verici muazzam bir konuşma yaptı. Soru-cevap bölümü çok verimliydi. Espriler, şakalar, kahkahalar ile çok keyifli bir söyleşiydi. Peki bu 1 senelik süreçte ne oldu da aynı konuşmacı ve aynı Bilkent çok daha pasif bir sohbet gerçekleştirdi…

Bunun açıklaması sığ bir tabanda sınav haftası olmasıyla açıklanabilir. Fakat 1 sene önceki buluşmanın da sınav haftası olduğu düşünülürse bunun doğru bir açıklama olmadığı anlaşılıyor. Bunun için aklıma ikna edici tek bir sebep geliyor. Bu süreçte geçirilen 2 seçim sonrasında Bilkent öğrencileri muhalif politikacılara ilgi ve güvenlerini kaybettiler. Artık siyasetçiler yeni bir vizyon arayan öğrencileri ikna edemiyorlar. Onlara yeni bir amaç ve güven sunmaktaki vasıflarını yitirmiş gözüküyorlar. Selin hoca 1 sene önce bize endüstri 4.0 anlatıp vizyonumuzu geliştirirken bu sunumunda bu konuda sadece 1-2 cümle edebildi. Konuşmasının neredeyse tamamı ekonomik problemler üzerineydi ve soru-cevap bölümü de basmakalıp politik tartışmaların ötesine geçemedi. Gürsel Tekin ve Ümit Özdağ söyleşileri de farklı değildi. Belki de artık gençler siyaset konuşmak istemiyorlardı. Bundan fazlasıyla yorulmuş ve sıkılmışlardı.

Bu konuyu tartışmak için son bir gözlemimi daha sunup yazıyı sonuca bağlayacağım. 1 hafta önce, Sosyalist Düşünce Topluluğunun organizasyonu ile İrfan Değirmenci okulumuza geldi. C blok amfi tamamen dolmuştu. İnsanlar oturacak yer kalmadığı için basamaklara yerleştiler. Bir grup sahneye çıkıp İrfan Değirmencinin önünde bağdaş kurdu. Buna rağmen pek çok öğrenci dışarıda kaldı. Söyleşi muazzam keyifli ve eğlenceliydi. Konu bir gazeteci penceresinden de olsa yine siyasetti ve yine muhalif bir konuşmacı vardı. Peki İrfan Değirmenci kim? Çalıştığı yayın organından kovulup, Youtube, Twitter gibi sosyal medya organlarından gazetecilik yapmaya çalışan bir adam. Ümit Özdağ, Gürsel Tekin ve Selin Sayek Böke’nin yanında sıfatları çok vasat kalıyor. Peki bu adamın konferansını tıka basa dolduran Bilkentliler, neden bu isimlere ilgi göstermedi. Bu bağlamda şu sonucu çıkarabiliriz. Bilkent öğrencileri siyasetten bıkmış ya da sinmiş değil. Sadece artık sorun olarak gördükleri konuların politikacılar tarafından çözülebileceğine inanmıyorlar ve başka yollar, başka insanlarda arıyorlar çözümü. Çalıştığı yayın organından kovulmuş bir gazeteci, Türkiye’nin büyük muhalefet partilerinin önde gelen isimlerinden daha fazla umudu sembolize ediyor Bilkentliler için. Bu gerçekten üzerine düşünülmesi gereken bir durum. Bunun Bilkent dışında ülke geneline yayılmış bir gerçeklik olup olmadığı daha fazla araştırma gerektiren bir soru. Fakat yine de, bize başlangıç için bir ipucu veriyor.

İrfan Değirmenci Söyleşisi

 

 

Leave a Reply

1 comment

  1. Furkan

    Çok güzel bir yazı olmuş, tebrik ederim.