Geçtiğimiz ay Rusya’ya gerçekleştirdiğim seyahat sırasında, Moskova’da bulunan Tarih Müzesi’nin içerisinde ayrı bir müze olarak tasarlanan 1812 Savaşı Müzesi’ni gezerken büyük keyif aldım. Napoleon Bonaparte’ın 1812’deki Rusya Seferi üzerine yoğunlaşmış bir müzeydi ve Napoleon’a olan özel ilgimden ötürü; sergilenen tablo, kıyafet ve silahları dikkatle inceledim. Bu yazımda, müzeden edindiğim izlenimler ve çektiğim fotoğraflar eşliğinde, Napoleon Bonaparte’ın sonunu getiren ünlü Rusya Seferi’ni anlatacağım.
19. yüzyılın başında Avrupa’ya damga vuran devlet hiç şüphesiz İhtilal sonrası kaosa sahne olduktan sonra Napoleon Bonaparte’ın liderliğiyle egemen güç haline gelen Fransa’ydı. Kendini imparator ilan eden Napoleon, 1812 yılına kadar İngiltere hariç Avrupa’nın kendisine karşı birleşen bütün devletlerini dize getirmeyi başardı. Rusya da bu devletlerden biriydi.
Napoleon’un İngiltere’ye uyguladığı Kıta Ablukası (Continental Blockade) gereği, 1812 itibariyle Avrupa’da Napoleon’un kontrolü altındaki bütün devletler, İngiltere ile ticaretini kesmiş durumdaydı. Rusya’nın Napoleon’a karşı harekete geçme içgüdüsü bu ambargo sebebiyle başladı. Ekonomisi Kıta Ablukası’ndan ötürü zarar gören Rusya, İngiltere ile ticaretine devam etti.
Ayrıca, Napoleon’un Prusya’ya ait olan toprakları işgal ederek kurduğu Polonya, Rus Çarı I. Alexander’ın gözünde gelecek için tehdit oluşturuyordu. Fransa ve Polonya ezelden beri birbirinin yakın dostuydu ve Rus topraklarına sıçrayacak olası bir Polonya milliyetçi isyanı Rusya için sorun demekti. Çar, Polonya’nın var olmasını istemiyordu.
Napoleon, Çar Alexander’ın İngiltere’yle ticaretini devam ettirmesini ve Polonya’ya karşı harekete geçmesini hazmedemedi ve Avrupa’da o güne kadar bir araya getirilmiş en büyük orduyu kurdu. Orduda Fransızların yanısıra Avusturya, Prusya ve Alman şehir devletlerinin askerlerinden müteşekkil yaklaşık 615,000 asker bulunuyordu. Ordu, Napoleon’un emriyle 24 Haziran 1812’de Niemen Nehri’nin doğusuna yöneldi.
Napoleon Rus ordusunu hızlı bir şekilde mağlup ederek Moskova’ya yürümek ve Rus Çarı I. Alexander’ı koşulsuz barışa zorlamak istiyordu. Asıl amacı, Hindistan’da bulunan İngiliz altınlarına ulaşmak ve İngiltere’nin kendisine karşı oluşturduğu koalisyonları bitirmekti. İngiltere o dönemde denizlerin tek hakimi olduğundan, Napoleon karadan gitmek zorundaydı; bunun yolu da Rusya’nın dize getirilmesiydi. Ancak olaylar Napoleon’un istediği gibi cereyan etmedi.
Rus ordularının başında bulunan Mareşal Mikhail Kutuzov askeri bir dehaydı. 200,000 kişilik ordusunun Napoleon’un “Grande Armée”siyle boy ölçüşemeyeceğinin farkındaydı. Bu nedenle geri çekilme taktiğini uyguladı.
Napoleon Litvanya’da Vilnius önlerine geldiğinde savaşacak bir Rus ordusu bulamadı. Şehre girdi ancak şehir çoktan yakılmış, bütün yiyecek ve değerli eşya götürülmüştü. Napoleon büyük bir ordu kurmuştu ancak o ordunun bakımı oldukça zordu. Küçük çarpışmalar sonucu art arda ele geçirilen Vitebsk ve Smolensk de benzer şekilde Ruslar tarafından terk edilmişti. Askerlerin ve atların konaklaması için gerekli kaynakların bulunamaması seri ölümleri beraberinde getirdi. Açlık, yorgunluk ve aşırı sıcak, orduyu eritmeye başladı.
Öte yandan Rus Çarı I. Alexander, Napoleon’a karşı koymadığı için Rus elitlerinden baskı görüyordu. Elitler ordudan kahramanca bir direniş bekliyorlardı. Çar baskılara boyun eğdi ve halihazırda taktiğinin meyvelerini yemeye başlayan Mareşal Kutuzov’u Napoleon’la savaşmaya zorladı.
Kutuzov bu emri reddedemezdi. Ordusunu savaşa hazırladı ve iki ordu Borodino’da, Moskova’ya 120 km uzaklıkta karşı karşıya geldi. Bu, Napoleon için bulunmaz fırsattı. Rus ordusunu yok edebilir ve amacına bir adım daha yaklaşabilirdi.
Ancak işler yine İmparator’un istediği gibi gitmedi. Kutuzov karşı tarafa büyük zayiat verdirerek geri çekilmeyi başardı. Rus ordusu da büyük zarar görmüştü ancak Napoleon ve ordusu, Rusları ellerinden kaçırdıkları için moral olarak daha da zayıfladılar. Şimdi Rusya’daki vahşi doğa şartlarında yeniden kovalamaca oynamak zorundaydılar.
Napoleon Moskova’ya geldiğinde bir hayal kırıklığı daha yaşadı. Rus ordusu, en önemli şehrini de yakıp yıkmıştı. Napoleon’un ordusunun ihtiyacı olan erzak ve barınaktan eser yoktu. Kutuzov’un taktiği Napoleon’u çileden çıkarıyordu.
Grande Armée zaman geçtikçe tükeniyordu. Askerler ölüyor, hayatta kalanlar atlarını ve hatta ölü arkadaşlarını yiyerek yaşam mücadelesi veriyordu. Napoleon için Rusya Seferi tam bir faciaya dönüşmüştü.
Tifüs ve dizanteri büyük bir hızla şehre ve ordunun tamamına yayılmıştı. Yaz bitiyor ve o meşhur Rusya soğuğu yaklaşıyordu. Napoleon Moskova’da beklerken Çar Alexander’ın anlaşma yapmaya gelmemesi de bu yüzdendi. Çar, “General Kış tarafından yönetilen seferini şimdi başlıyor.” sözlerini sarf ettiğinde St. Petersburg’daydı.
Çar’ın öngördüğü gibi, Napoleon’un ordusu Rus ordusuyla değil, doğa şartlarıyla savaşıyordu. Ordudan geriye yalnızca 100,000 asker kalmıştı. Napoleon’un ilerlemek gibi bir seçeneği yoktu. Orduya Fransa’ya geri dönüş emri verildi.
Ordunun geri dönüşü de en az gelişi kadar sancılı oldu. Maloyaroslavets’te Rus köylüler ve Rusya’nın sınırlarını korumakla görevli Kosaklar (Cossacks)’la karşılaşan yorgun düşmüş Grande Armée önemli kayıplar verdi.
Napoleon Bonaparte kendi canını düşünmek zorundaydı. Aynı anda İspanya’da kendisine karşı ayaklanan gerillalar zafer kazanıyordu. Üst üste gelen başarısızlıkların ardından Fransa’da Napoleon’a darbe yapılacağı dedikoduları yayılıyordu.
Napoleon, ordusunu geride bırakmaya karar verdi ve önemli generalleriyle birlikte hızla Fransa’nın yolunu tuttu. Altı ay süren Rusya Seferi’nde yalnızca bir büyük savaş gerçekleşmiş, ancak Grande Armée Rusya’nın derinliklerinde açlık, hastalık ve soğukla pençeleşerek neredeyse yok olmuştu.
Napoleon Bonaparte artık bir askeri deha, ya da büyük bir imparator olarak anılmıyordu. Rus ordusuna meydanda hiç yenilmemesine rağmen savaşı kaybetmişti. Kontrolü altında tuttuğu Avusturya, Prusya ve İsveç gibi güçlü Avrupa devletleri bu hezimetin hemen ardından ona sırtını döndü ve İngiltere-Rusya ikilisinin saflarına katıldı. Napoleon artık bütün dünyaya karşı tek başınaydı.
İmparator’un en büyük hatası, Rusya Seferi’ne çıkarken İspanya’daki ordusunu geri çekmemesiydi. Napoleon’dan yoksun Fransız ordusu İspanya’da moral olarak yetersiz kalmış ve sonunda İngiliz destekli İspanyol gerillalarına yenilmeye mahkum olmuştu. İki cephede de kaybetmesi Napoleon’u sona daha hızlı yaklaştırdı.
Napoleon yaşadığı hezimete rağmen pes etmedi, sıfırdan 400,000 kişilik büyük bir ordu daha kurmayı başardı. Alman topraklarında tek başına büyük bir Avrupa koalisyonuna karşı direndi. Ancak sonunun gelmesi artık çok yakındı. Direnişi uzun sürmedi ve 1814’te Paris’in koalisyon tarafından ele geçirilmesinin ardından Elbe Adası’na sürgüne gönderildi.
Bir kez daha denedi Napoleon. 1815’te ünlü Waterloo Savaşı’nda son direnişini sergiledi. Ancak buraya kadardı.
Rusya’ya gelince… 1812 Savaşı Rusya için büyük bir zafer olarak tarihteki yerini aldı.
Büyük İskender’in seferlerini okuyarak büyüyen Napoleon, gelecekte kendisinin Rusya Seferi’ni okuyan Adolf Hitler tarafından takip edilecek, ancak Alman Führeri de benzer bir son yaşamaktan kurtulamayacaktı.
Rusya, fethedilemeyen bir girdap olmaya ve savaş çanlarının çalındığı şu günlerde yine dünya siyasetinin odağında kalmaya devam ediyor.
KAYNAKÇA
http://entomology.montana.edu/historybug/napoleon/typhus_russia.htm
http://library.brown.edu/cds/napoleon/time6.html
http://www.bbc.co.uk/history/ancient/archaeology/napoleon_army_01.shtml
http://www.history.com/news/napoleons-disastrous-invasion-of-russia-200-years-ago
Eren Aktaş
Teşekkürler hocam elinize sağlık…