Şirketlerin iflas etmesi, yalnızca bireysel yöneticilerin hatalarından kaynaklanmaz; aksine, ekonomik dalgalanmalar, piyasa dinamikleri ve finansal yönetim stratejileri gibi birçok faktör bu süreci etkiler. Günümüz iş dünyasında, firmalar rekabet avantajı elde etmek için risk alırken, bazen bu risklerin yanlış yönetilmesi yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Bu yazıda, şirketlerin neden battığını belirleyen temel sebepler ele alınarak iş dünyasında sürdürülebilirliği sağlamak adına dikkat edilmesi gereken noktalar vurgulanmıştır.
- Şirketler batar çünkü vade-kârlılık ödünleşmesini yanlış yorumlarlar.
Bir şirktin sağlığı söz konusu olduğunda akla ilk gelen rasyolardan bir tanesi de likidasyondur. Paranın hızlı nakitleştirilebilmesi(Hot Money) bir şirketin dayanıklılığını ölçen en önemli parametrelerden bir tanesidir. Bir ticari işletme her ne kadar kağıt üzerinde kârlı olarak gözükse bile likidasyonu düşükse işler yolunda gitmiyor demektir.

İşletmelerin en büyük yükümlülüğü ticari borçlarının kapanmasıdır(Çalışan maaşları, Ürün maaliyetleri, Kira, Kredi borçları, vb.). Aksi takdirde bu şirket her ne kadar inovatif veya kârlı olsa bile kepenkleri kapatmaya mecburdur. Ticari müesseslerin borç mükellifliğinden kolayca kurtulabilmeleri için ödeme prensiplerinde daha muhafazakar metotlar uygulamaları gerekmektedir. Bu noktada peşinata dayalı bir tahsilat sistemi daha güvencelidir.
Basit bir örnekle:
İki tane borç yükümlülüğü konusunda eş değer şirketimiz olsun, A ve B. Şirket A’nın karlılığı yüzde on altı ve Şirket B’nin karlılığıysa yüzde sekiz olarak belirleyelim.
Şirketlerimizin alacaklarını tahsilatlandırma metotları farklılaşsın. Şirket A daha yüksek bir kârlılığa sahipken alacaklarını çek ve vadeli bir şekilde tahakkuk etsin. Şirket B’yse düşük karlılığına rağmen peşin çalıştığını varsayalım.
Şirket A Gider Tablosu | Şirket B Gider Tablosu |
Kira: 100.000 ₺ | Kira: 100.000 ₺ |
Maaş: 100.000 ₺ | Maaş: 100.000 ₺ |
Operasyon Giderleri: 100.000 ₺ | Operasyon Giderleri: 100.000 ₺ |
Toplam Giderler: 300.000 ₺ | Toplam Giderler: 300.000 ₺ |
Her ay bu iki şirketimizinde 300.000 Try borçla mükellef olduğunu belirleyelim. Şirketler, bu borçlarını yaptıkları tahsilat sonucunda ödemeyi hedeflemektedir.
Şirket A’nın ödemelerini 4 ay vadeli olarak tahsil alacağını varsayalım, Şirket B’ninse peşin çalıştığını varsayalım.
Tahsilat ve Satış Tablosu | |||
Şirket A (%16 Kâr / Vadeli Çalışır) | Şirket B (%8 Kâr / Peşin Çalışır) | ||
1. Ay Satış: 300.000 ₺ | 1. Ay Kar: 0 ₺ | 1. Ay Satış: 300.000 ₺ | 1. Ay Kar: 24.000 ₺ |
2. Ay Satış: 300.000 ₺ | 2. Ay Kar: 0 ₺ | 2. Ay Satış: 300.000 ₺ | 2. Ay Kar: 24.000 ₺ |
3. Ay Satış: 300.000 ₺ | 3. Ay Kar: 0 ₺ | 3. Ay Satış: 300.000 ₺ | 3. Ay Kar: 24.000 ₺ |
4. Ay Satış: 300.000 ₺ | 4. Ay Kar: 0 ₺ | 4. Ay Satış: 300.000 ₺ | 4. Ay Kar: 24.000 ₺ |
6. Ay Kar(1’): 48.000 ₺ | |||
7. Ay Kar(2’): 48.000 ₺ | |||
8. Ay Kar(3’): 48.000 ₺ | |||
9. Ay Kar(4’): 48.000 ₺ |
Tablo’da gösterildiği üzere Şirket A’nın ilk dört ayda kasasına giren para miktarı sıfırdır. Şirket yüksek karlılığına rağmen ilk dört ayındaki borçlarını kendi öz sermayesinden finanse ederek kapatmayı hedefler. Bu süre zarfında kendi öz sermayesinden 1.200.000 ₺ para kaybolmuştur. Yani, Şirket ilk dört ayın sonunda net 1.200.000 ₺ zarardadır.
4 x -300.000 ₺ = -1.200.000 ₺
Öte yandan Şirket B, düşük karlılığına rağmen peşin çalışmaktan faydalanarak ilk dört ayını 96.000 ₺ net kârla kapatmıştır.
4 x +24.000 ₺ = +96.000 ₺
Ticaretin en büyük ödünleşmesi(Trade-off) vade ve karlılık arasında gerçekleşir. Daha yüksek karlılıktan vazgeçen bir esnaf güveni ve istikrarı kazanır. Kârlılığını artırmak isteyen bir esnafsa vadeli çalışarak ticaretini riske atar. Şirket B kârlılıktan fedakarlık göstererek daha temkinli ve güvenceli bir ödeme yöntemi tercih etmiştir. Öte yandan Şirket A bu ödünleşmeden faydalanarak birazcık bir riskle pastadan daha büyük bir dilim almayı tercih etmiştir. Şirket A altıncı ve dokuzuncu ay arasında 192.000 ₺ kâr kaydetmiştir(Şirket B’yi ikiye katlamıştır).
4 x +48.000 ₺ = +192.000 ₺
Yüksek gelire rağmen Şirket A’nın likidasyonu düşüktür, ilk dört ay içerisinde herhangi bir krize veya ticari bir probleme nakitsizlikten dolayı reaksiyon gösteremez. Öte yandan Şirket B daha kolay bir şekilde likidite olabilmektedir, ticari olarak esnekliği daha yüksektir(Elasticity). Bu zaviyede Şirket B değişen piyasa şartlarına daha kolay uyum sağlayabilir.

2. Şirketler batar çünkü fiyat istikrarını yakalayamazlar.
Şirketlerin ticari aktivitelerini devam ettirememelerinin en büyük sebeplerinden bir tanesi de açıklanan enflasyona uyum sağlayamamalarındandır. Bazı firmalar enflasyonu sattıkları ürünlerin fiyatına entegre edemezler. Örneğin: enflasyonun %50 açıklandığı bir ülkede, Batı standartlarında çalışan maaşlarının açıklanan enflasyon kadar artırılması beklenir. Bunun yanında diğer ticari giderlerde de enflasyonla doğru orantıda bir yükseliş gözlemlenir(Kira, Operasyon Giderleri, Ürün Maaliyetleri, vb.). Şirketler artan rekabet ve piyasa şartlarından dolayı artan giderlere karşı ihtiyaç duyulan yeni fiyatlandırmaya geçemezler. Kısacası giderlere yansıyan enflasyonu gelirlerine yansıtamazlar. Firmalar oluşan pazar şartlarından dolayı arzu ettikleri zam miktarını fiyatlandıramazalar ve bu da bir çok ticari müessese için bir çıkmaz sokaktır. Özetle, esnaf ürettiği mamulün fiyatını giderine yansıyan miktar kadar artıramaz. Bu kısır fiyatlandırma kimi zaman öz sermayenin erimesine kimi zamanda konkordato ilan etmeye sebebiyet verebilir.

3. Şirketler batar çünkü piyasa şartları ticaretin önüne set çeker.
Geçtiğimiz senelerde yükselen enflasyon ve yanlış faiz politikaları sonucunda ticaretin çivisi çıkmıştır. Gün geçtikçe kararan konjonktürün sonucunda esnaf kan kusmaktadır. Artan maliyetlere karşı siper alamayan esnaf, çözümü kolay likidite olabilmekte bulmuştur. Kolay likidasyon bir nevi günü kurtarma yöntemidir. Esnaf ticari borçlarını kapatabilmesi için malını aldığı fiyata kimi zaman da aldığı fiyatın da altında zararına satar(Fast-track liquidation). Bu hızlı alım satım işlemiyle kısa dönemlik borçlar kapanmayı hedeflenir. Örnek: Personel Maaşları ve Kira gibi. Öz sermayeyi günden güne eriten “Kolay Likidasyon” piyasadaki rekabeti de öldürmektedir. Günü kurtarmak adına yapılan bu hızlı satım işlemi piyasadaki yüksek rekabetten ve dönemin finansal zorluklarından dolayı oluşur. “Kolay likidasyon” çevredeki esnafı da beraberinde batırır.
Örnek:
Ülker Çikolatalı Gofretin bir kolisinin 100 ₺’den fabrikadan alıcıya satıldığını varsayalım.
Alıcı Grubu: Toptancı, Gross, Market veya Bakkal.
Alıcıların piyasa şartları altında bu malı 110 ₺’den satışa sunacağı beklenir. Arz-talep dengesi içerisinde bu üründen 10 ₺ net kar beklenilebilir.
110 ₺ = Denge Noktası(Equilibrium Point)
Alıcıların ve satıcıların bu fiyata endekslendiği bu pazarda koli başına yüz 110 ₺ denge noktasıdır. Arz ve talebin kesiştiği bu fiyat, bütün partiler için en optimal çizergedir.

Finansal olarak buhranda olan bir alıcı(Gross, Süpermarket veya Toptancı), borç batağından hızlıca kurtulabilmek için bu malın kolisini 100 ₺’ye veya daha düşük bir fiyattan satışa sunabilir.
Fiyatı düşüren bu alıcı, hali hazırdaki dengeyi de bozmaktadır. Denge noktasından ucuza satılan bütün fiyatlar, tüketici nezdinde cazip görünür ve tüketicinin alışkanlıklarını değiştirir. Bu fiyat indiriminden yeni müşteriler kazanan esnaf, çevresindeki esnafın cirosunu da büyük ölçüde baltalar. Rakiplerinin işine taş koyan bu esnaf diğer esnaflarında benzer bir senaryoda rol almasına yol açabilir. Bu şekilde borçlarını kapatmak için ucuza satış yapan esnaf diğer işletmelerin müşterilerini çalarak onları da benzer bir duruma düşürmektedir. Esnaf dilinde bu olaya “malı bozmak” denir.

Sonuç olarak, şirketlerin iflas etmesi sadece mali başarısızlıkla değil, aynı zamanda stratejik hatalar, piyasa dinamiklerindeki değişimler ve yönetim becerilerindeki eksikliklerle de doğrudan ilişkilidir. Şirketler için sürdürülebilir büyüme sağlamak, doğru finansal stratejileri uygulamak ve değişen ekonomik koşullara uyum sağlamak kritik öneme sahiptir. Başarılı bir işletme yönetimi, hem kısa vadeli finansal istikrarı koruyarak hem de uzun vadeli rekabet avantajını göz önünde bulundurarak riskleri minimize etmelidir. Bu nedenle, şirketlerin batmasını önlemek için güçlü bir finansal yapı, esnek iş modelleri ve etkin kriz yönetimi stratejileri geliştirilmelidir.
Kaynakça:
https://www.bddk.org.tr/Content/docs/bddkDergiTr/dergi_0032_03.pdf