İtiraf etmeliyiz, futbolseverler olarak her ne kadar saha içine odaklanmak istersek de insan doğasının en derinden tetiklediği merak dürtüsü, en az sahanın içi kadar transfer söylentilerini de merak etmemize sebep oluyor. Hele ki bu kadar çok hakem konuşulurken, sahadan bu kadar uzaklaşmışken ligimiz için gerçeküstü bir durum var: Pek çok kişi için lig tam da bu dönemler için oynanıyor. Son iki-üç yılda harlanan ikili zirve rekabeti hem Fenerbahçe hem de Galatasaray için çok farklı profillerde kadroların oluşmasına ve transfer yaklaşımlarının değişmesine yol açtı. Doğal olarak, bu durum bütçeleri ölçüsünde diğer takımlara da yansıdı. Tabii ki bilinçsiz harcamaların bedelini ödeyip dibe vuranlar da oldu, yatırımlarını doğru yönlendirip meyvelerini alanlar da. Gelin, biz de bu hasat döneminde takımlarımızın neler yaptığına ve harlanan en ateşli söylentilere bir göz atalım.
Anderson Talisca

Hemen “odadaki fili” öldürerek başlamak istiyorum. Kasım ayından beri ismi yoğun şekilde Fenerbahçe ile anılan Brezilyalı hücumcunun transferine bitti gözüyle bakılıyor. Suudi kulübü Al-Nassr’ın oyuncudan memnun olmaması ve yerini doldurarak ayrılığına sıcak bakması bu transferi kolaylaştıracak gibi görünüyordu. Ancak, kulüp ile oyuncu arasında çıkan maaş polemiği transferi geciktirdi. Fenerbahçe cephesinde, özellikle yönetim kanadı transfere görece daha olumlu baksa da, ne Jose Mourinho ne de taraftar bu transferden çok etkilenmiş gibi görünüyor. Özellikle Beşiktaşlı olan ve Talisca’nın ayrılış sonrası yıllarına aşina olmayan seyirciler için şöyle diyebiliriz: Beşiktaş’tan ayrılırken Manchester United gibi kulüplerin dahi tekliflerini değerlendirmek yerine önce Çin’in, ardından Suudi Arabistan’ın yolunu tutan Talisca, milli takımda süre alan bir oyuncu olmadığından yıllardır Avrupa futbolundan uzak. Akıllarda kalan şut yeteneği gibi bireysel becerilerinin hâlâ korunduğuna inanılıyor, ancak temposuz bir görüntü çiziyor. Teknik ekip, taraftar ve yönetimin transferle ilgili tezat görüşlerinin, transferin gerçekleşmesi durumunda neler getireceği merak konusu.
Georges Mikautadze

Icardi sakatlığı sonrası Batshuayi’den de memnun olmayan Galatasaray için forvet rotasyonunda bir boşluk yaratmış ve sarı kırmızılılarda buna dair bir arayışın olduğu söylentilerini beraberinde getirmişti. Olympique Lyon’un yaşadığı mali krizle beraber bu arayış somutlaştı ve sonunda Mikautadze isimi açığa çıktı. Galatasaray’ın elindeki üç forvetten de farklı bir profile sahip olan Gürcü yıldız için girişimlerde sona gelindiği düşünülüyor. Geçtiğimiz sezon Metz’deki çıkışıyla Lyon’a transfer olan hücumcu için transfer mantıksız bir seçenek gibi gözükebilir ancak gerek Lyon’un mali çıkması gerekse Mikautadze’nin kulübünde istediği süreleri bulamaması henüz 24 yaşında olan ve çıkışını sürdürmek isteyen bir oyuncu için soru işaretlerini giderecek nedenler. Fransa ligi özellikle ülkemiz için gözden uzakta olduğundan oyuncu akıllarda pek yer etmemiş olabilir. Ancak kendini EURO 2024’te milli takımımız karşısında da gösteren Mikautadze’yi anlatmak gerekirse yaşının da gereği olacak şekilde ligimizin çok üzerinde bir tempoya sahip, top tekniği epey yüksek ve kanatta da rahatlıkla rol alabilecek hücumun her bölgesi için epey nitelikli bir ekleme denebilir.
Kevin Danso

Devre arasına kadar hem Jayden Oosterwolde’nin hem de Rodrigo Becão’nun sezonu kapattığı Fenerbahçe’de ilk rota, tabii ki stoper bölgesi. Mevcut stoperlerin güncel formu düşünüldüğünde, bölgeye kaliteli eklemeler yapmak isteyen sarı-lacivertli ekipte ilk hedef Danso. Avusturyalı stoper, özellikle son iki yılda Şampiyonlar Ligi’ne kadar yükselen ve ciddi bir çıkış içinde olan Lens kulübünde savunmanın baş mimarlarından biri. Daha önce sırasıyla Augsburg, Southampton ve Fortuna Düsseldorf formalarını giyen savunmacı, son sezonlarında öyle bir çıkış yakaladı ki, oyuncu satmak zorunda kalan Lens takımında talibi en çok olan isim Danso denebilir. Oldukça agresif, fiziksel ve mevkidaşlarına kıyasla hızlı bir stoper olan Danso’ya Premier Lig de dahil pek çok ligden talip var. Düşündürücü olan, Lens’in müşkül durumuna rağmen Danso’nun satışında oldukça tok bir satıcı rolü üstlenmesi. Danso’nun yetenekleri düşünüldüğünde, hemen her ligde oynayabilecek bir oyuncu olması nedeniyle Lens aceleci davranmıyor ve yüksek bonserviste ısrarcı. Fenerbahçe’yi değerlendirmek gerekirse, eğer oyun kurucu bir stoperle de tandem tamamlanırsa, ligdeki umutların tazelenmesi bir yana dursun, Avrupa Ligi’nde çok güçlü bir hamle olur ve Fenerbahçe taraftarı hayalinin ötesinde bir Avrupa sezonu takip eder.
Milan Skriniar

Okan Hoca’nın bu sezonki en net dokunuşlarından biriyle sezonun büyük bölümünü üçlü savunma oynayan Galatasaray’da da stoper gündemi hâkim. EURO 2024’te dikkat çeken performansına rağmen Luis Enrique’nin PSG’sinde süre alması zor gözüken Slovak savunmacı Milan Škriniar için işler radikal bir hal aldı. Škriniar, bu sezon yalnızca 5 maçta süre bulabildi. PSG’de geçirdiği önceki iki yılda 63 maçta süre bulan ve Inter’de ciddi bir çıkış yakalayan, henüz 29 yaşında olan Škriniar’ın yeni bir kariyer yolculuğuna başlayacağına kesin gözüyle bakılıyor. Enrique’nin pas odaklı oyununda Marquinhos-Beraldo-Pacho üçlüsünden formayı almak neden bu kadar zor oldu derseniz; oyuncunun noksan noktaları arasında ayak kalitesi bulunuyor. Geriden oyun kurmak isteyen takımlar için ideal bir stoper olmasa da, Škriniar’ın fark yarattığı alanlar başka. Ancak yaşadığı bel sakatlıkları, onun oyun kurulumundaki özgüvenini azaltmış gibi görünüyor. Galatasaray perspektifinden bakıldığında, Abdülkerim’in oyun kuruculuğu, Davinson’un temposu ve Škriniar’ın oyun bilgisi bir üçlü kurgusu için hiç de fena fikir değil gibi görünüyor.
İlkay Gündoğan

En büyük isim olsa da en zayıf ihtimal olarak İlkay Gündoğan’ı sona bıraktım. Manchester City’de geçirdiği istikrarlı yıllar ve iki sezon önce yaşadığı çıkışla İngiliz ekibi onu tutmakta çok ısrarcı olsa da, Barcelona’nın yolunu tutan Alman oyuncu, Xavi’nin “kayıp” sezonunda takımın ayakta kalan oyuncularından biriydi. Ancak Barcelona, yeni eklemeler için kadrodan oyuncu göndermek zorunda olduğundan, İlkay satılabilir bir varlık haline geldi. İlkay ise macera aramadan, iki yıl önce kaptanlık yaptığı kulübe bu kez bir rotasyon oyuncusu olarak döndü. Ancak önce Rodri’nin, ardından da Kovacic’in sakatlıkları nedeniyle tahmin ettiğinden çok daha fazla süre aldı. İlkay’ın bu sezonu maalesef korkunç geçiyor. Başta oyun temposu olmak üzere golcülük içgüdülerine kadar hemen her alanda geriye gitmiş bir görüntü çiziyor. Galatasaray için düşünürsek, ne bu temposuyla Torreira’nın ne de bu skor katkısıyla Mertens’in formasını alması mümkün görünüyor. Saracchi’den bahsetmeye bile gerek olmadığını düşünüyorum.
Öte yandan, City’de bu durumdayken İlkay’ı, hele ki devre arasında, kolay kolay göndermeye sıcak bakmayacaklardır. Son tahlilde, hiçbir zaman taraftarlığını saklamayan İlkay için artık şu söylenebilir: Bu birliktelik gerçekleşecekse, fedakârlık yapması gereken taraf Galatasaray değil, İlkay cephesi.
Görseller Yayla Haber, NTV, Al-Nassr, Fabrizo Romano, UEFA ve Manchester City sayfalarından alınmıştır.