Zamanlama manidar, Şehitler ölmez vatan bölünmez, Halkların kardeşliği… Kimilerinin artık duymak istemediği kimilerinin de duymaktan son derece memnun olduğu siyasetimizin klişeleşmiş kalıpları bunlar. Son zamanlarda Cumhurbaşkanlarından milletvekillerine, siyasi parti liderlerinden gazetecilere kadar, hatta kahvehanelerimizde okey oynayan dayı/emmilerimizin bile ağzından düşürmediği belli başlı kalıplar var. Bu kelimelere kısaca bir bakalım istedim.

batman

Zamanlama Manidar söylemi artık her siyasetçinin ağzında, daha yaratıcı olun lütfen.

“Zamanlama Manidar”: Kelime anlamı olarak “anlamlı, anlamı olan, manalı” olan bu manidar özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından ve diğer Ak Partili kurmaylar tarafından sıkça kullanılan bir kelime. “Zamanlama açısından çok manidar” cümlesi ise birçok kişi için mazlum edebiyatında kullanılan cümleler  arasında yerini aldı bile. Genelkurmay Başkanlığı’nın Sözde Değil, Özde Cumhurbaşkanı” istiyoruz açıklamasını darbe olarak nitelendirenler, bu cümleyi sıkça kullandılar. Özellikle Bülent Arınç, bunun demokrasiye ve seçimlere açıkça müdahale olduğunu vurguladı ve zamanlamanın bu açıdan düşündürücü, manalı olduğunu belirtti. Daha sonrasında Gezi Parkı gösterilerinde de “Zamanlama Manidardır” cümlesini sıkça duyduk. Genellikle Ak Partili yetkililer bu cümleyi seçimleri işaret ederek söylerler. Seçimler yaklaştığı için bazıları böyle şeyler ortaya çıkarıyor diyerek. Ancak Gezi Olayları sırasında yaklaşan bir seçim yoktu. Gezi Olayları için bu cümle, “Zamanlama Manidar”, TL’nin döviz karşısında değer kaybetmesine, faizlerin hala yüksek olmasına, OECD verilerinde Yunanistan’dan sonra en berbat performansı sergilememize rağmen, büyüdüğü iddia edilen Türkiye’nin hızını azaltmaya yönelik bir hamle olarak nitelendirildiği için zamanlama yine manidar oldu. 17 Aralık Operasyonları sırasında da tekrar mazlum edebiyatına geri dönüldü ve seçimlere işaret edilerek muhabirler ve Ak Partili milletvekilleri arasındaki o artık duymak istemediğimiz kelimelerin duyulmasında tekrar sebep oldu.

 

– Efendim rüşvet, yolsuzluk hakkında ne diyeceksiniz?

+Zamanlaması manidar!!!

Ama artık bu cümleye muhalefet de alıştı ve Kemal Kılıçdaroğlu’ndan Oktay Vural’a kadar her temsilci kullanmakta, bakalım bu akım nereye kadar devam edecek.

bicak-kemige-dayandi--32913

Çok genel bir söylem halini aldı “Bıçak Kemiğe Dayandı”

“Bıçak Kemiğe Dayandı”: Çekilen sıkıntının artık katlanılamayacak bir hal alması, dayanılamayacak kerteye ulaşması anlamında kullanılmaktadır. Sadece günümüz siyasetçilerinin değil, Özal’dan Demirel’e Çiller’den Ecevit’e kadar çoğu ismin kullandığı bir cümle bu artık söylemekten usanılmayan “Bıçak kemiğe dayandı.” Özellikle PKK ile mücadelede sıkça dile getirilen bu cümle kabaca tabirle KABAK TADI veriyor. Samimiyetsiz, hatta vatansever olmayan danışmanların hazırladığı metinler içerisinde yer alan bu deyim, halk arasında da yayılıyor. Hastalık gibi bir anlamda. Vizeye çalışan arkadaşım çektiği çileyi, artık isyan edeceğini belirtirken bıçak kemiğe dayandı diyor. Siyasetimizde nerelerde kullanılmış bunlara da birkaç örnek vermek istiyorum. Özal, 1988 yılında PKK’ya karşı “Bu devlet, haince kan döken teröriste bedelini ödetecek güçtedir. Bıçak kemiğe dayandı.” dedi. O zamanlarda heyecan veriyordu belki bu cümle daha yeni yeni kullanıldığı için. Hatta eminim kimileri de Özal’ın hesap soracağını düşünerek kendini sınırdaki asker yerine koymadan Lord hissetmiştir. 1996 yılında Çiller’in o meşhur konuşmalarından birinde “Kimseye çakıl taşımızı vermeyiz… Bıçak kemiğe dayanmıştır.” cümlesi de yıllar sonrasında bu sorunu çözemeyenlerin yegane tesellisi olmuştur. Gelelim günümüze 2011, Tayyip Erdoğan, “… Ama sabrımız tükeniyor. Bıçak kemiğe dayandı.” Hala devam eden bu söylem gösteriyor ki terör yıllar içerisinde de bitmemiş ve devlet başları, sadece lafla yetinmişler. Eminim bu cümle artık şehit yakınlarının, gazilerin ve diğer mağdurların duymak istemediği bir cümledir.

Isparta

Isparta-Şehit Anası

“Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez”: Türkiye Cumhuriyeti vatanının bölünmez bir bütün olduğunu, şehit olan Mehmetçiğin ise ölmediğini, Bakara 154’e işaret edilerek Tanrı yolunda öldürülenlere ölü denmemesi gerektiğini açıklayan bir cümledir. Ülkücüler ve milliyetçiler tarafından sıkça kullanılan bu cümle, artık diğer grupların klavye kahramanları tarafından da internette yapmacık olarak kullanılmaktadır. Şehit cenazelerinin arkasından, terörü lanetleyen protestoların akabinde kullanılan bu cümle benim görüşüme göre samimiyetini büyük ölçüde yitirmiştir. Daha önceki yıllarda Türkiye’nin bölünmesi konusu açıldığında toplumun bazı mekanizmaları harekete geçerek görüş ayrımı yapmadan tepki gösterirken, günümüzde neredeyse “bölünsün, bitsin de kurtulalım.” naraları kulaklarımızı çınlatmaktadır. Bunun yanı sıra şehitlere olan saygı da toplum içinde devlet eliyle azaltılmaktadır. Hatta devlet tarafından resmi şehit olarak bile kabul edilmemektedir bazıları. Bunu belirleyecek olan vicdanlardır, devletler değil. Siz önce kelle ve yan gelip yatanlar olarak nitelendirin, bunu diyenlere perdelerinize bürünerek yoluna ölürüz diyin daha sonra da Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez diyerek bağırın. Samimiyetinize zerre inanmıyorum. Elinde bozkurt yapan gencin, şehit cenazesi sırasında gülerek bu aslen anlamlı olan mottoyu şımarıklığı ile heba etmesi can yakmaktadır. Dahası bu millet Habur’u unuttu, katliamları, öğretmenleri unuttu, bu sloganı atmanız bize gösteriyor ki yaptıklarınız ve söylemleriniz uyuşmuyor. Hatta ağzınıza yakışmıyor, söylemeyin daha iyi!

“Türkiye Laiktir, Laik Kalacak”: Bu cümle CHP’li, Kemalist grupların sıkça meydanlarda, alakasız olaylardan sonra da dile getirdiği yine kendimce anlamını yitirdiğini düşündüğüm bir cümledir. Rejim düşmanlarının kulaklarına küpe olması gereken bir söz diye nitelendirilen bu cümle, Ak Parti iktidarından tutun da normal bir devlet memurunun dahi tecavüzüne maruz kalmış bir cümledir. Laikliğin anlamına burada girmek istemiyorum. Ancak kendini halktan soyutlayan, devletin milletin üstünde gören insanların sloganlaştırdıkları, aynı eleştirdikleri iktidar gibi, öğrencilerle konuşmaya, bir toplantıda karşıt görüşlerle bir arada bulunmaya tırsan malum saçma sapan haber yapan gazetelerin yazarlarının ağzına dolanan bir cümledir bu. Yanlış anlamayın da siz dağların arkasına saklanırken, şehit düşen başçavuşu, madenciyi es geçip laikliği güzel İzmir’imizde içmekten ibaret sandığınızdan, gelen iktidarlar bu mottonuzu 4+4+4 ile, cemaat yapılarına izin vererek, camilere siyaset sokarak delik deşik etti. Ama siz egonuzun tatmini için diyorsanız ona bir şey diyemem!

“Halkların Kardeşliği”: Halk anlam itibari ile belli bir bölgede veya çevrede yaşayanların bütünüdür. Dolayısıyla soy anlamını taşıdığına inanmıyorum. Özellikle solcu arkadaşlarımız tarafından sıkça kullanılan bu terim, Anadolu coğrafyasına çok uzak olmasa gerek. Hacı Bektaş-ı Velileri, Mevlanaları, Pir Sultan Abdalları bize  veren bu coğrafya sanırım Dünya’ya bu konuda ders verebilecek kapasiteye sahiptir. Bu motto, ayrımcılığın dışında bütün insanlara eşitlik getirmeyi amaçlayan bir öğretinin ürünüdür, toplumsal barışın kaynağıdır belki de. Ama Marx’ı, Engel’i, Gramsci’yi, Cox’u  Avrupa coğrafyasında içselleştirmeden, ülke içinde kırmızılı sarılı bayraklar altındaki odalarda öğrenen zavallı Türkiye gençleri(ya da sizin deyişinizle değişik halkların gençleri-Cumhurbaşkanı’nın deyişiyle 32 etnik kökenin gençleri) bu söylemi birleşmeden ziyade ayrışma olarak algılamaktadır ve bu kadar güzel anlamı olan kardeşlik zaman zaman toplumda gençlerin ölmesine değecek kadar toplumun sinir uçlarını tahrip etmektedir.

Bu haftaki yazımda, bana göre değerini yitirmiş, kabak tadı veren, anlamını bilen bilmeyen herkesin dilinde dolaşan sloganlara, klişelere, mottolara kısaca yer vermek istedim. Gelecek yazımda da ömrüm olursa devam etmek istiyorum. Selametle…

Leave a Reply