En sevdiğimiz şeylerden biri gece çalışma odamıza girmekti. Duvar dibindeki masanın üzerinde duran şişelerden yayılan soluk yeşil parıltıyı görmeye bayılıyorduk. Bu, bizim için yepyeni ve müthiş bir şeydi… Sanki karanlıktaki periler gibiydiler.
Nobel Fizik ve Nobel Kimya ödüllü Marie Curie, otobiyografisine bu cümleleri yazdığında buzdağının sadece görünen yüzünü keşfettiğinden haberi yoktu. Karanlıktaki periler o dönemde sayısı net olarak bilinmeyen yüzlerce insanın ölümüne sebep olacaktı. Öncelikle kaşifimizden bahsedecek, sonra bilimsel keşiflerin insan çıkarları için nasıl manipüle edilebileceğini ve modern felaketlere sebep olabileceğinin üzerinde duracağım.
Madam Curie, radyoaktivite üzerine yaptığı çalışmalarla iki Nobel Ödülü kazanan nadide bir insan. Hayatını uranyum ve radyum gibi elementlerle yaptığı deneylerle yaşayan ve radyoaktivitenin sözlük tanımını yapan Polonyalı bir kimyager ve fizikçi. Çalışmalarında kullandığı, uranyum ve radyum birer radyoaktif madde.
Bunları radyoaktif yapan özellikleri ışın yayan maddeler olmaları. Radyoaktif bir madde ışınım olarak alfa, beta ve gama parçacıklarının ya birkaçını ya da hepsini yayma özelliğine sahip olur. Radyum ise yoğun oranda alfa parçacıkları yayıyor. Vücuda girdiği zaman bozunuma uğrayıp radon gazına dönüşüyor ve solunum yoluyla atılıyor ama eser miktarda bile olsa vücut içinde kaldığı zaman bütün kemik dokularını alfa parçacıklarıyla tam anlamıyla bombardımana uğratıp, tahrip etme gücüne sahip.
EUREKA!
1898 yılında Marie Curie ve eşi Pierre Curie on iki yıllık büyük bir azmin ve sabrın meyvesini görmeyi başardılar. Gecelerini gündüzlerine katarak o dönemde farklı radyoaktif maddeler üzerinde deneyler yapıyorlardı, bu deneylerin ana maddesi bir çeşit uranyum filizi olan uranitti. Bu filizden önceden de radyoaktif olduğunu bildikleri uranyumu izole ettiler, fakat ellerinde kalan madde hâlâ ışınım yapıyordu. Ve bu noktada günümüzün element tablosunu şekillendirecek bir soru ortaya çıktı: Yeni bir element mi? Bulgularını Fransa Bilim akademisine sunmadan önce, Curieler keşiflerinden dolayı büyülenmişlerdi. Bu öyle bir büyü oldu ki çocukların en sevdikleri oyuncaklarını yanlarından ayırmamaları gibi, Marie Curie’de radyum elementiyle çok yakın bir ilişki kurmuştu, gece lambası olarak radyum kullanıyor, hatta gün içerisinde kollarına radyum bağlayıp geziyordu, yazının girişindeki alıntı da bu dönemde günlüğünde yerini aldı fakat radyoaktiviteyle iç içe yaşamak onun kan kanserine yakalanmasına ve 1934 yılında “bilim için ölen kadın” denilerek vefatına neden oldu.
RADYUM ÇILGINLIĞI
Fakat o dönemde böylesine bir keşfin tabiri caizse üzerine atlamak kaçınılmazdı. Herkesi bir merak sarmıştı, her yerde yeni keşfedilen bu madde konuşuluyordu. Radyum çılgınlığı diyebileceğimiz bu olay, hem Avrupa’yı hem Amerika’yı kasıp kavurdu. Çeşitli sektörlerden birçok firma ürünlerine ucundan bile olsa, bu maddeyi katabilmek için kıyasıya bir yarış içine girdiler. Kozmetik ürünler, diş macunları, sigaralar, hepsi “radyumlu” denilerek üretilmeye ve satılmaya başlandı. Firmaların satışta en çok kullandığı sloganlar “Sağlık Kaynağı”, “Ölümden Başka Her Derde Deva”, “Yaşayan Ölüleri Bile Diriltir” ve “Ebedi Işıma” gibi beylik laflar oldu.
İşin en acı yanı bu sloganların tıp ile uzaktan yakından ilgisi olmayan kişilere ait olmaları ama iddialarının radyumun romatizma, kas ağrısı, grip, hipertansiyon, kanser ve hatta körlüğe bile iyi geldiğini bildikleri(!) üzerineydi. Avusturya’da radyum suyu içeren kaplıcalar (normal kaplıcalara göre giriş ücretleri 3 kat fazla), radyum içeren “parıldayan dişler” sloganıyla piyasaya sürülen diş macunları ve “içilen sağlık” denilen seramikten radyoaktif su damacanaları üretildi. Sektör o kadar canlı bir hal almıştı ki radyum içeren ne varsa binlerce satıyor ve firmalar talebe yetişemiyordu.
PARILDAYAN KIZLAR
Radyum kızlarının hikayesi de radyum çılgınlığıyla aynı dönemde başlıyor. ABD Radyum Şirketi (U.S. Radium), New Jersey’de bulunan fabrikalarında bir Alman bilim insanının ürettiği radyum boyasını kullanarak ışıl ışıl parlayan kadranlı saat üretme işine girmeyi planlıyordu. Böylece o dönemde iş arayan yüzlerce genç kız ismine “Undark” adını verdikleri özel boya ile saatin rakamlarını, akrep ve yelkovanını boyamaları için işe alındı. Waterbury Saat Fabrikası’nda çalışan yirmili yaşlardaki bu kızlar tadı ve kokusu olmayan radyum boyasını saat kadranındaki rakamlara süreceklerdi ama müşterilerine birinci sınıf kalite sunmak isteyen şirket, kızlardan radyumlu fırçalarını ağzıyla sivriltip öyle kullanmalarını istiyordu. Genç kızlar da söylenenleri harfiyen yerine getirdiler, ne de olsa ücreti de fena sayılmazdı, haftada 40 saat için o dönemin parasıyla 18 dolarlık bir kazançları vardı. O dönemde böyle bir fabrikada çalışmak da büyük avantajdı, çünkü mesai bitiminde bu olağanüstü boyayı saçlarına, tırnaklarına ve dişlerine sürme avantajı yakalıyorlardı. Daha ışıltılı, daha güzel olmak için…
Fakat her hikâyede istisnalar olduğu gibi burada da bir istisna vardı. Genç kızımız Mae Keane işinden pek memnun değildi. Radyum boyasının tadını acı, kıvamını pütürlü buluyordu ve ilk denemesinden sonra fırçasını ağzına bir daha sürmedi. Tabii, fırçasının ucunu sivriltmemesi saatlerin hem birinci sınıf kalitesini bozuyordu hem de çalışma hızını azaltıyordu.
Böyle davranmasının en büyük açıklaması kendi cümlelerinde saklı.
En ufak bir tereddütün varsa yapma.
Mae’de yaşının üstünde bir bilinçlilik göstererek işinden kovulma pahasına fırçaları ağzına götürmedi. İçindeki sese güvendi. Fabrika çalışanları Mae’in performansındaki düşüşü fark edip kendisiyle konuştular. Diğer çalışanlar günde 100 kadar saat boyayabilirken Mae’in saat sayısı iki elin parmaklarını geçmiyordu ve zaten işini sevmemiş olan Mae işinden istifa etti. Kararının etkisini onu bekleyen 107 yıllık ömrünün her günü hissedecekti…
RADYUM İÇEREN BOYALAR VE KANSER
Ancak önlerindeki 5-10 yıllık süre zarfında fabrikada çalışanlar hızla kansere yakalanmaya başladılar. Çağın mucizesi olan radyumun buna sebep olduğu düşünülemedi, fakat hastalıkların boyutu da gitgide artıyordu. Doktorlar kızlara normal hastalık teşhisleri koymaya devam ederken, vaka sayısı da artmaya devam ediyordu. U.S. Radium şirketi Harvard Üniversitesi’ne ölümlerin sebeplerini araştırma izni vermeden önce 9 kişi çoktan hayatını kaybetmişti ve ölümlerin ardı arkası da kesilmiyordu.
Araştırmacılar durumu inceledikten sonra, işçilerin radyum içeren boyalardan hastalandıklarını belirledi. Fabrikada çalışan kızların hem kanında hem ciltlerinde çok yüksek oranda radyuma rastlandı ve yarılanma ömrü 1600 yıl olan radyumun bu kızların sadece yaşamlarında değil, öldükten yıllar sonra bile kemiklerinde olacağının kanıtıydı. Böyle bir tabloda genç kızların çenelerinde devasa tümörlerin gelişmesi, kemiklerinin en ufak bir darbede kırılmaları, kan ve kemik kanserlerine yakalanmaları normal karşılanabilir.
Araştırmayı sürdüren Harrison Stanford Martland kızların ölümünün radyumdan kaynaklandığını bilimsel açıdan kanıtladı ve bulgularını 1925 yılında yayınladı. Radyumun ne kadar zararlı olduğu kamuoyu ile paylaşıldı paylaşılmasına ama radyumun kullanımı azalarak da olsa 1960 yıllarına kadar sürecekti.
AST-ÜST ÇEKİŞMESİ
Bulgular yayınlandı ve bu 4 yıl sürecek davaların başlangıcı oldu. “Radyum Kızları” olarak adlandırılan beş genç kız U.S. Radium şirketini dava ettiler. Her ne kadar kızların bu hale gelmesine radyumun sebep olduğu kanıtlansa da şirket dönemin en varlıklı kişilerine aitti ve kanıtları manipüle ederek, yalanla, iftirayla davayı olabildiğince uzatıyordu, bunlara sağlık müfettişlerine rüşvet vermek de dahil… Dava sürecinde beş kız da artık yürüyemez hale gelmiş ve bütün vücutlarında oluşan yanık ve kırıklarla uğraşıyorlardı. 1929 yılı sonbaharında dava sonuçlandığında toplam 14 kız yüksek dozda radyasyona maruz kaldıkları için hayatını kaybetmişti. Davacıların talep ettikleri 250 bin dolara karşı mahkeme her bir davalıya 10 bin dolar tazminat ödenmesine, ölene kadar 600 dolar aylık bağlanmasına ve tüm tıbbi bakım ücretlerinin U.S. Radium şirketi tarafından karşılanmasına hükmetti.
Gelelim hikayemizin ana karakteri olan, çalışma performansı yetersiz olduğu için işten atılan Mae Kaene’ye… Mae işe girdiğinde sadece 18 yaşındaydı, birkaç hafta sonra işinden istifa etti, buna rağmen 30’lu yaşlara geldiğinde sağlığını yitirip, meme ve kalın bağırsak kanserlerine yakalandı. Bunlara rağmen bir asrı devirip 107 yaşına dek yaşadı ve 1 Mayıs 2014 tarihinde vefat etti.
SON NOT:
2018 Haziran’ında editör arkadaşım Uğur Başçı ile beraber yaptığım Paris gezimde Fransa’nın ulusal anıt mezarı olan Pantheon’a da gitme şansını yakaladım. Zamanının çoğunu pozitif bilimler ile geçiren bir kişi olarak, Rönesans’ın buram buram koktuğu bu yeri ziyaret etmek benim için çok anlamlıydı. Burada birçok tanıdık yüzü görme fırsatı yakaladım ve bu yüzlerden iki tanesi Marie Curie ve Pierre Curie çiftiydi. Marie Curie bu anıt mezarda başarılarından dolayı yer bulan ilk kadın. Benim için üzücü olan mezarlarının restorasyondan dolayı kapalı olmalarıydı ama kapının dışından içerideki mükemmeliyeti hissedebilmek zor değildi. Gittiğim vakit radyum kızlarının hikayelerinden bihaberdim ve o gözle bakamadım oraya. Neyse ki mezarları kapalıydı, çünkü şimdi gitmek için birçok sebebim, onlara daha dolu dolu gözlerle bakabilme fırsatım var.
Teşekkürler Bay ve Bayan Curie zengin olmayı değil de bilimi seçtiğiniz için, şahsi çıkarları değil de kimsesizleri, çaresizleri seçtiğiniz için… Bizler sadece bilime duyduğunuz ilgiyi ve merakı değil, hayat görüşlerinizi de izleyecek bir nesiliz. İzlememiz gereken yol Madam Curie’nin şu sözlerinde saklı:
Bunlar benim insanlık adına yaptığım buluşlardır. Zerresinden menfaat sağlasam, bu benim bilimsel manevî şahsiyetimi zedeler. Hastalık tedavisinde kullanılan bir maddeden faydalanarak zengin olmak istemem.
Kaynakça:
- https://www.nytimes.com/1998/10/06/science/a-glow-in-the-dark-and-a-lesson-in-scientific-peril.html
- http://www.dissident-media.org/infonucleaire/radieux.html
- https://www.wired.com/2011/03/the-radium-girls/
- http://bilimvebilimadami.com/radyum-kizlari/
- https://www.buzzfeed.com/authorkatemoore/the-light-that-does-not-lie?utm_term=.yfVKKYZQg#.tfeqqYLl4
- https://www.ranker.com/list/horrifying-facts-about-the-radium-girls/laura-allan
- https://www.wired.com/2011/03/a-dazzle-in-the-bones/