TABLO İNCELEMESİ: “THE BLIND GIRL”

“Ön-Raffaeloculuk” akımının bir parçası sayılan John Everett Millais’in, “The Blind Girl” adlı eserini tanıyalım! Bu akımın yön verdiği ölçüde gelişen resim anlayışının en belirgin özelliği sanatçıların eserlerini canlı kılan “ışık” faktörüdür. Akımı benimseyenler, eserlerinde toplumsal gerçeklerden, şiirden ya da dini inançlardan  beslendikleri ana fikirlerini bu aydınlık ışık ve ayrıntılı arka plan çalışmalarıyla desteklemişlerdir. Eser sahibi Millais’in, tablonun bir karakterinde varolan bir eksikliği keskin çizimleriyle değil de, arka plandaki gizli dokunuşlarla bize nasıl hissettirdiğine bakalım.

Soluk, yırtık ve yer yer sökük kıyafetlere sahip olarak resmedilmiş iki kız kardeşin varlıklı olmadıkları ilk bakışta bile anlaşılabilir. Toprak rengi kıyafetler giydirilmiş büyük kızın gözlerinin görmediğini hissettirmek için sanatçının pembe yanakları ve kırmızı dudakları öne çıkardığı görülebilir.

Bir fotoğraf gibi tüm ayrıntıların kolaylıkla seçilebildiği tablodaki peyzaj çalışması,  yağmuru yeni dinen bir havanın varlığını bizlere göstermeyi başarıyor. Çimlerin yeşilliği, doğal hayatın bir parçası olan hayvanlar ve dikkat çeken bir gökkuşağı henüz geçmeyen yağmur kokusunun habercisi durumunda. Büyük kızın gözlerinin görmediği sağ eliyle sımsıkı kavradığı çiçek dalı ve sol eliyle kardeşinin ellerini bırakmamış olmasıyla güçlendirilmiş. Ayrıca, boynundaki kağıtta yazılı olan “Pity the Blind” yazısı da kızın gözlerinin görmediğinin bir kanıtı. Bu yazıyı destekler nitelikte büyük kızın kucağında duran akordeon ise bu iki kız kardeşin yaşamlarını bu şekilde kazandıklarını destekliyor. 

Duyu organlarından biri eksik olan kişinin, diğer duyu organlarının daha güçlü olduğu gerçeğini göz önüne aldığımızda, büyük kızın yüzendeki ifadeyle tanışmamız daha kolay olacaktır. Arka plandaki hayvanların sesini duyduğunu, güneşe hafifçe dönük yüzüyle sıcaklığı hissedebildiğini ve henüz yeni dinen yağmurun kokusunu alabildiğini hayal ettiğimiz kızın yüzü şimdi daha tanıdık gelebilir. 

Kahve tonlarında kıyafetinin üzerine resmedilen kelebek figürü, kızın uzun süredir hareketsiz kaldığını kanıtlar nitelikte. Bu huzurlu doğanın sakin enerjisine kendisini bırakmış olan kız, gözleriyle göremediklerini tüm içtenliğiyle hissetmeye çalışıyor gibi. 

Arka planda kalan en belirgin ayrıntının “çifte gökkuşağı” olduğu söylenebilir. Büyük kızın gökkuşağını görmemekle birlikte diğer duyu organlarıyla yapabildiği gibi hissedememesi, sanatçının bize göstermek istediği “hüzün” duygusunun temelini oluşturuyor. Kızın sarışın kardeşinin merakla izlediği gökkuşağı figürü, büyük kızın bunu göremeyeceğini fark etmemizle birlikte bizi “umut” kavramına ulaştırıyor. Gökkuşağının bazı yerlerde “umut”un temsilcisi olarak varsayıldığı ve bunu gören kişilerin o gün şanslı sayıldığı olasılıkları göz önüne alındığında, büyük kız için “umut” sözcüğünün “görme” duyusu için çok uzak olduğu çarpıcı bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. 

Kaynakça:

https://artsandculture.google.com/asset/the-blind-girl/kAF2cbM1fB9Hzw

https://en.wikipedia.org/wiki/The_Blind_Girl

Leave a Reply