Geri dönüşüm sanatı hakkında daha önce çok fazla şey duymadıysanız lodos odunlarından heykeller yaparak bu alanın en başarılı isimlerinden biri olan Durul Bakan’ın hikayesi ilginizi çekebilir. Kendisi uzun yıllar nakliye sektöründe çalışan ve zamanla hayatında bir şeylerin eksik olduğunu fark edip kendi arayışına başlayan bir sanatçı. Bu arayışın sonlanması ve kendini tam olarak mutlu hissetmeye başlaması ise deniz kenarlarında, zamanla doğadaki vazifesini bitirmiş olan lodos odunları ile karşılaşmasıyla olmuş. Genellikle yakacak olarak kullanılmak için toplanan bu odunlar, Durul Bakan için çok estetik parçalar olduklarından hepsini toplayıp atölyesine taşımış. Bu odun parçaları lodos rüzgarları ile birlikte deniz kenarlarına, sahillere taşındıkları için doğadaki döngüde kendilerine bir yer bulamadıklarını söylemek çok da zor olmaz. Yani bu parçalar toprağa karışamıyor, akarsular ile denizlere ulaşıyorlar ve denizler de kuvvetli rüzgarlarla birlikte onları sahillere geri getiriyor. Doğada devam eden bu sürecin hiçbir aşamasında bu parçalara yer verilmiyor oluşu Durul Bakan için onların vazgeçilmiş parçalar oldukları anlamına geliyor. Tam da bu noktada, hiçbir aşamaya dahil olamayan bu parçalarla sanatını icra etmesinin kendisini bu döngünün bir parçası gibi hissetmesine sebep olduğunu ve bundan çok fazla haz aldığını vurguluyor.
Bu parçalar birçok insan için atık ya da yakacak malzemesi iken heykeltıraş Durul Bakan’ın özgün yorumu ile onun heykellerinde kendi yerlerini buluyorlar. “O kadar çok zımparalanmışlar ki ırmaklarda, nehirlerde, rüzgarlarda, denizlerde, dalgalarda. Bu süreçler çok uzun ve ağaç bütün zayıf yönlerini yitirmiş oluyor ve en güçlü yönleriyle elimizde kalıyor” diyerek aslında kusurlu gibi görünen bu odun parçalarının kendisi için çok değerli olduğunu aktarıyor.
Odun parçalarının kendilerine bir yer bulamayıp doğada çok uzun zaman var olmaları farklı şekiller almalarını sağlıyor. Estetik açıdan değerlendirildiğinde gerçekten de bir tasarımcının ya da marangozun bile yapamayacağı şekillere sahip bu parçalar. Lodos odunlarının her birinin özgün şekli aslında heykellerin neye dönüşeceğini de belirliyor. Durul Bakan her parçanın vakti gelince “Ben buraya aitim” dediğini ve olmaları gereken yerleri bulduklarını söylüyor. Elbette her bir odun parçası heykelin bütünü için çok önemli, çünkü birbirlerine bağlı ve birbirlerinden sorumlular.
Kendi sanatının felsefesini “Hayat kusurlarla güzeldir, kusurlar kimlikleri oluşturur” diyerek açıklayan Bakan, aslında birçoğumuzun fark edemediği şeyleri sanatıyla yansıttığı için fazlasıyla değerli bir sanatçı. Doğanın bile vazgeçtiği ve kusurlu olarak algılanan bu odun parçalarını birer hazine olarak görüp onlardan özgün heykeller oluşturan Durul Bakan’ın eserlerini mutlaka incelemelisiniz.
Kaynakça: