“Ben bu bahar çok değiştim be anne

Yüreğim durup durup rüzgârlanıyor
Ben bu bahar bir tiryaki gibi aydınlık içtim
Unutmak istedim ama olmuyor”

Bu dizeler, Ezginin Günlüğü ile kulaklarımızda yer edinen Hüsnü Arkan’ın 5 Mayıs isimli, Deniz Gezmiş’e ithaf ettiği şarkısından.

Aynı zamanda Arkan’ın “Mino’nun Siyah Gülü” isimli kitabının arka kapağında   hediye edilen tek şarkı…

Bir infazın gölgesinde başlıyor hikâye: İnfazının ardından bir gencin geride bıraktıklarıyla…

Hikaye, altmışlarda geçiyor ve yasak bir aşkı besliyor. 12 Eylüllere götürüyor bizi: Aşk; soluyor, siliniyor ve adeta darbenin gölgesinde siniyor.

Ege’nin kendine has bir kasabasında her bireyinin kendi yitik hikâyesi olan bir aile… Bu ailenin kadınlarının gözünden, parça parça bir ömür anlatıyor Hüsnü Arkan.

Mino’nun Siyah Gülü altmışlı yıllarda, 2007’de ve 1972’de olmak üzere üç farklı dönemde, dört farklı kişinin ağzından anlatılıyor. Her bölümün başında Mino ve yengesinin (Mino’nun yengeç burcu olan yengesine hitabıyla, yengecim) mektuplarından parçalar yer alıyor.

Romandaki çok katmanlılığa alıştıktan sonra Arkan’ın sade ve akıcı diline hayran kalıyorsunuz. Ege’de bir bağ evinde, bir aile sıcaklığındaki kahvaltı sofrasından kalkıp, kendinizi kasabada soğuk bir otel odasında yapayalnız buluyorsunuz…

Roman sizi yavaş yavaş 12 Eylül’e hazırlıyor. Siyasetin en ateşli doruklarında tüm bunlardan uzakta kalan ama yine de tutunamayan bir aşka.

2011 yılının başarılı romanlarından Mino’nun Siyah Gülü, Hüsnü Arkan’ın Kırmızı Kedi yayınevinden çıkan ilk kitabı, ancak yazarın daha önce Ölü Kelebeklerin Dansı, Menekşeler Atlar Oburlar, Uzun Bir Yolculuğun Bittiği Yer, Hiçe Doğru ve Uyku isimli yayımlanmış kitapları da var.

Müziğinin yanı sıra, edebiyatta da başarılı bir üsluba sahip olduğunu düşündüğüm Hüsnü Arkan’ı, Mino’nun Siyah Gülü ile tanımaya başlayabilirsiniz.

İyi okumalar…

 

 

 

 

Leave a Reply