“Öteki” adlı tiyatro oyunu Ekim itibari ile Ankara Devlet Tiyatrosu – Cüneyt Gökçer Sahnesi’nde seyirciyle buluştu. Şimdilik 17 Kasım’a kadar on üç kez sahnelenmesi planlanan oyun, iki perdeden oluşan ve yaklaşık iki saate yayılan bir seyir deneyimi sunuyor. Ankara’nın ayazıyla yeniden buluştuğumuz, çoğu Bilkentlinin ise vizelerle boğuştuğu bu günlerde; boş bir akşamınızı sıcacık tiyatro salonunda arkadaşlarınızla bu güzel oyunu izleyerek geçirmeyi düşünebilirsiniz. Zira oyun hikâyesi, oyuncuları, dansçıları, ışık tasarımı, ses kalitesi ve dekoruyla tatmin edici; iki saatin nasıl geçtiğini anlayamadığımız bir biçimde akıcıydı.

Oyun, ismiyle bize hikâyesi hakkında ilk ipucunu zaten veriyor. “Öteki” ismini duyduğunuz, afişi gördüğünüz zaman hüzünle sarmalanmış bir yalnızlık, ötede kalmışlık hikâyesi izleyeceğinizi anlıyorsunuz.

Kısa bir zaman önce, Emin Alper’in Dostoyevski’nin aynı adlı eserinden uyarladığı başka bir “Öteki” oyunu izlemiştik. Aynı ismi paylaşsalar ve benzer sayılabilecek temalara sahip olsalar da Emir Alper insanın kendine, kişiliğine ötekileşmesini anlatırken; Ayşegül Çelik toplumda ötekileştirilmiş olanların penceresinden bakıyor. Toplum dediğimiz şeyin; çoğu zaman bize kucak açmasını beklediğimiz, parçası olmak için can attığımız, kişiliğimizi bulmak için önce içinde kaybolmamız gereken insanlar birliğinin karanlık yüzünü bize göstermiş. Eğer herkes gibi değilsen, hele ki “ilk bakışta” herkes gibi değilsen; insanın insana ev, yuva, sığınak ve biricik korunak olmasını umduğumuz ideal dünyanın bir anda bir hapis, kaçılması gereken bir tehdit ve korkuların en büyüğüne dönüşümünü bize göstermek istemiş. Çoğu zaman hiçbir sorgulama yapılmadan söylenen sözler, yüzeyden derine inmeye zahmet etmeden çabucak yapıştırılan etiketler; bilmeye, anlamaya, tanımaya, hatta tanışmaya dahi tenezzül etmeyişler… Kısaca insanın yeni ve farklı olandan durmadan kaçışının bir gösterimi, sayısız örnekten yalnızca biri.

Hikâyesinin yanı sıra, oyunun en keyif veren parçalarından biri şüphesiz profesyonelce yapılan ışık ve ses şovuydu. Özellikle cadı karakterlerin bembeyaz dolunay altında sahneye çıktığı anlarda gördüğümüz danslar, tül perdelerin sisler ardında süzülüşü ve mistik bir ezginin sahneye yavaşça dahil oluşu Macbeth’ten bir sahne izliyormuşuz hissi uyandırıyordu. Yalnızca ışık ve ses değil, sahne dekoru ve kostümler, özellikle de “Öteki” karakterinin tüm yüzünü kaplayan maskeli kostümü bizi oyuna daha da çeken elementler oldu.

Bizce Ankara’nın en iyi sonbahar etkinliklerinden bir; bekleme salonunda çayınızla ısınmaya çalışırken başlayıveren muhabbetleri, içinizi ısıtan ortamı ve biz öğrenciler için bütçe dostu olması sebebiyle tiyatroya gitmek. “Öteki” oyunu Kasım sonuna kadar Cüneyt Gökçer Sahnesi’nde izleyenlerini bekliyor olacak, eğer ilginizi çektiyse şimdiden iyi seyirler dileriz!

Kaynak

Fotoğraflar Ankara Devlet Tiyatrosu resmi websitesinden alınmıştır. https://www.devtiyatro.gov.tr/DevletTiyatro/tr/oyundetay/4121?a=oteki

Leave a Reply