Bitki ağırlıklı beslenmenin insan türüne çeşitli faydaları ve riskleri bulunmaktadır.
Vejetaryen diyet, az doymuş veya hiç doymamış yağ, az kolestrol içeriğine sahip olmasından ötürü kalp-damar hastalıklarına yakalanma riskini büyük oranda düşürmektedir. Vejetaryenlerde, koroner kalp rahatsızlığı riski et yiyenlere göre %30 daha düşüktür. Potasyum, magnezyum ve kalsiyum içeriği daha yüksek ve tuz miktarının daha az olmasından dolayı vejetaryen diyet, hipertansiyon ve yüksek kan basıncı riskini azaltır. Kolestrol ve doymuş yağ miktarının az olması, diyabet ve obeziteye yakalanma oranını da düşürür.
Antioksidan özelliği taşıyan besinler (kurubaklagil, tahıl, taze sebze, meyve, sert kabuklu yemişler) içerebilecek bir vejetaryen diyeti, et yiyenlere nazaran kansere yatkınlığı azaltabilir. Az yağlı süt ürünlerini barındıran etsiz bir diyet, osteoporoz (kemik erimesi) hastalığını engelleme özelliğine sahiptir; çünkü yüksek oranda et içeren bir diyet, kalsiyum emilimini azaltabilir.
Bunca faydasının yanında vejetaryenlik, dengeli izlenmezse bazı besin maddelerinden mahrum kalmaya sebep olur. Risk taşıyan besin maddelerinin başında protein, B12 ve demir gelmektedir.
Bitki içerikli yiyecekler genellikle zorunlu aminoasit çeşitliliği tam anlamıyla karşılamaz. Bu nedenle, kombine biçimde (örn: kurufasulye/nohut-pilav, türlü) alınmaları önerilir. Bunun yanında, protein miktarı yüksek olan fıstık, fındık, brokoli, karnabahar, tahıl, baklagil gibi besinlerin tüketimi de önemlidir. Vejetaryenlerde genellikle protein eksikliği görülmese de, yeterli miktarda protein içerikli gıdaların tüketilmesine dikkat etmek sağlık riskini azaltacaktır.
B12 (kobalamin), sinir sisteminin düzenlenmesi, yağ asitleri metabolizması ve kan hücrelerinin gelişimi için gerekli bir vitamin türüdür. Genellikle hayvansal gıdalarda bulunması sebebiyle eksikliği, dengeli beslenmeyen bir vejetaryen için tehdit olabilir. Ancak, genellikle bağırsağın bu vitaminin normal emilimini sağlayamaması sonucu eksiklik oluşur. B12 eksikliğinden kaçınmak için yumurtanın ve süt ürünlerinin tüketilmesi ya da tablet olarak B12 alınması tavsiye edilir.
Demir, vejetaryenler için bir diğer tehdit edici besin maddesidir. B12 ile birlikte eksikliği, kansızlığa (anemi) sebebiyet verebilir. Köri, tahıllar, pekmez(özellikle keçiboynuzu pekmezi), ekmek, kuru kayısı, yumurta ve süt ürünleri, demir içeren besinlerin alınması; demir eksikliği riskini minimuma çekebilir. Bunun yanında, demir emilimini kolaylaştırmak için demir içerikli gıdaların yanında C vitamini içeren biber, turunçgiller gibi besinlerin tüketilmesi faydalı olacaktır. Kola, çay ve kahve gibi içecekler de demir emilimini azaltacağı için, yemeklerin yanında tüketilmesi pek tavsiye edilmez.
Bunlara ek olarak, tüm vejetaryen bireyler için geçerli olmasa da, yağ dengesinin korunması için ayçiçek yağını az, soya yağı, kanola yağı, ceviz ve yeşil yapraklı sebzeleri bol tüketmeleri gerekir. Omega-3, omega-6 ve doymamış yağ ihtiyacı bu şekilde karşılanmış olur. Undan yapılan çoğu gıda, çikolata, bisküvi gibi ürünler de doymuş yağ içermektedir.
Et tüketmemenin getirdiği riskler, dengeli ve düzenli bir vejetaryen diyetiyle ortadan kaldırılabilir. Hatta, insan sağlığı için pek çok getirisi de olabilir.
4.Vejetaryenizm ve Çevre
Hayvan tüketimi, hızla artan insan nüfusunu doyurmak için dünyanın her tarafına yayılmış olmasından ötürü çevre için de açık bir zarar haline dönüşebiliyor. Şuan yeryüzünde yaşadığı tahmin edilen 7 milyar insanın çoğunu beslemek için yıllık toplam 1 trilyon dolar harcanan tavuk, sığır, domuz ve koyun endüstrisi bulunmakta. Balıkçılık ile birlikte bu endüstrinin ne kadar büyük olabileceği az çok öngörülebilir.
İnsanlığı doyurmak için, her saniye yaklaşık 1.600 adet kuş ve memeli öldürülüyor. Yeryüzünün %4’ü tarım alanı olarak kullanılırken; bu alanın toplam %30’u hayvan endüstrisindeki hayvanları beslemek için kullanılıyor. Bu da tarım ürünlerinin ciddi bir bölümünün, hayvansal ürün sağlamak için kullanılıyor olduğu anlamına geliyor.
Et tüketimi, aynı zamanda küresel iklim değişikliğinin ana sebeplerinden biri. Yıllık karbon salınımının %5’i, metan salınımının %40’ı ve çeşitli nitrojen oksitlerinin salınımının %40’ı et endüstrisi tarafından gerçekleştiriliyor. Bu gaz salınımları, azot ve karbon döngüsünün zedelenmesi ile birlikte, ozon tabakasının delinmesi riskini artırıyor.
Hayvan endüstrisi, biokütlenin, tarımsal alanların azalmasının yanı sıra küresel iklim değişikliğinin önemli bir sorumlusu olarak gözükmekte. Bu yüzden, günümüzde vejetaryenliğe yönelen ekolojistler ve çevreciler var.
5. Vejetaryenizmin ve Et Tüketiminin Geleceği
Kök hücre teknolojisi, gelecekte hiçbir hayvan endüstrisine gerek kalmadan et üretmek için yeni fırsatlar sunuyor. Laboratuvar ortamında iskelet kas dokusundan üretilen in vitro/yapay et, gelecekte bazı vejetaryenlerin, veganların ve hatta et yiyenlerin çekinmeden tüketebileceği bir gıda olabilir; çünkü doymuş yağ ve kolestrol miktarı az ve antibiyotik içeren besinlerle beslenen sığır ve koyunlara nazaran daha sağlıklı.
Şu an, normal kas dokusu kadar renkli ve kanlı gözükmese de, tadının gerçeğine yakın olduğu iddia ediliyor (Prof. Patrick Brown, Prof. Mark Post). Yapay etin, henüz maliyeti oldukça pahalı, ancak yakın bir gelecekte ciddi bir düşüş yaşanırsa, normal et fiyatına erişilebileceği ya da daha düşük bir fiyatta kalacağı düşünülüyor.
Harvard Koleji Psikoloji Bölümü’nden ünlü evrimsel psikoloji profesörü Steven Pinker, böylesi büyük araştırmalara rağmen vejetaryen idealine erişilemeyeceğini düşünüyor. Ancak, özellikle Amerika ve Avrupa’daki in vitro et üzerine yapılan çalışmalar sayesinde endüstriyel hayvancılık, ciddi bir darbe yiyebilir. Tabii, endüstriyel hayvancılık tekellerinin, buna onay verip vermeyeceği de tartışma konusu.
Yapay et, dini açıdan da bazı kuşkuları yok edebilir. “Haram olduğu varsayıldığı için Müslüman ve Museviler tarafından tüketilmeyen domuz eti, kök hücre teknolojisi ile yapay olarak üretilirse yenilebilir mi?”, “Yapay et, İslam’ın helal ve Museviler’in kosher koşullarına uygun olabilir mi?” gibi sorular da dini çevreler tarafından kayda alınmaya değer.
Yakın gelecekte, moleküler biyolojideki ilerlemelerin, vejetaryenliğe ve et tüketimine yeni bir anlam kazandırması bekleniyor. Belki, daha yeşil, sağlıklı ve hayvan yaşamına saygılı bir nesil türeyebilir. Hatta belki de, Einstein’ın büyük ölçüde haklı olduğunu anlamış olacağız.
Science
Çok güzel ve bilgilendirici bir yazıydı. Çok teşekkürler.