Gazi Üniversitesi Ticaret Turizm Eğitim Fakültesi, Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği Öğretmenliği, 4. Sınıf öğrencisi Aykut Çetin’le kısaca turizm ve turlar üzerine konuşma fırsatı yakaladık. Bize Turizm sektörünün iyi-kötü yönlerinden kısaca bahseden Çetin, bir Turizm Rehberliği Öğretmenliği öğrencisinin gözünden de deneyimlerini paylaşarak, bu sektörü meslek olarak düşünenlere birkaç tavsiyede bulundu.
Esin BATAK: Öncelikle teşekkür ederim vakit ayırdığın için. Bir rehberin aynı zamanda da bir öğrencinin gözünden bu sektörü öğrenmek; sıradanlıktan kurtulup, biraz daha özel bir yazı olur diye düşündük. Sorularımıza başlayalım o halde.
Aykut ÇETİN: Tabii.
EB: Neden turizm?
AÇ: (Gülüyor) Ben de ilk olarak bu soruyu bekliyordum zaten. Biraz istek dışı da gelişti aslında. Lisede meslek lisesine gittim. Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği, Acentacılığı bölümüydü. Oradan çıktıktan sonra 2 yıl staj yaptım. Bu stajın sonunda Gazi Üniversitesi’ne gelmeyi tercih ettim; çünkü turizm alanı çok zor bir meslek. İnsanın çok zorlandığı ve insana çok değer verilmeyen bir meslek. O yüzden öğretmenliği tercih etmeyi düşündüm. İstediğim yere de geldim, Gazi Üniversitesi Ticaret Turizm Eğitim Fakültesi’ndeyim şuan.
EB: Peki, karşılaştığın en büyük zorluk neydi, stajların esnasında?
AÇ: İlk stajımı Dedeman Otel’de yaptım Bodrum’da. Karşılaştığım en büyük zorluk, bizi çok fazla çalıştırmalarıydı. Çok aşırı yükleniyorlardı ve her şeyi bize yaptırıyorlardı. Şuanki stajımda çok fazla zorluk çekmiyorum, bu diğerlerine göre çok daha rahat.
EB: Kaç senedir turizm sektöründesin şimdi?
AÇ: Lise birden beri turizmin içindeyim. 8 yıldır bu işin içindeyim.
EB: Yeter dediğin anlar oldu mu?
AÇ: Oldu, herhalde ilk stajımda her gün demişimdir. (Gülüyor). 3 ay staj yaptım, 3 ay boyunca her gün “Yeter, artık bu işi yapmak istemiyorum” dediğim anlar olmuştur. Şuanda da oluyor bazen “Yeter, bu meslek yapılmaz” ya da “Belki bir yaşa kadar yapılabilir” diye bazen ılımlı baktığım da oluyor ama bu mesleği de yapmayı düşünmüyorum açıkçası.
EB: Ne düşünüyorsun peki?
AÇ: Benim bölümüm öğretmenlik olduğu için düşüncem, ilk başta üniversitede kalmayı hedefliyorum, öğretim üyesi olarak. Bu olmazsa KPSS gibi önümdeki büyük bir engeli geçip devlete atanmak istiyorum. O da olmazsa, en son tercihim rehberlik.
EB: Anladım, peki, insanlara “A, ne kadar güzel, rehber misin, sürekli tatil yapıyorsun” cümlesini duyduğunda verdiğin tepkiyi sormak istiyorum şimdi.
AÇ: Dışı seni yakar, içi beni.
EB: (Gülüyor) Biraz açar mısın?
AÇ: Şimdi, dışı seni yakar içi beni deyince; insanlara, dışarıdan baktıklarında bu meslek gerçekten çok güzel gözüküyor. Diyor ki, “Ya, hiç para vermeden geziyorsun, bir çok yer görüyorsun, bir çok insanla tanışıyorsun”. Tamam, iyi hoş, güzel ama bir de gelip bu işin içine girdiğin zaman, dışarıdan göründüğü gibi olmuyor. Tamam, gidiyorsun, geziyorsun ama bu gezip görmenin yanı sıra sen bir grubu taşıyorsun. Yani bu yeri geliyor 21 kişi oluyor, 17 kişi oluyor ya da maksimum 46-50 kişi oluyor ve sen bu kişilerin sorumluluğunu taşıyorsun. Sorumluluk çok yüksek olduğu için çok zorluklar çekiyorsun. Bir çok sorunla karşılaşıyorsun; otelde olsun, restoranda olsun, bu sorunları çözebilmen gerekiyor. Aynı zamanda, Türkiye’nin her yerini her insan bilemez. Bizim de bilmediğimiz yerler oluyor. bilmediğimiz yerler olduğu zaman yol karışıyor ve bazı misafirler senin açığını yakalamak ve bunu senin yüzüne vurmak için uğraşıyor. Bunlarla da karşılaşıyoruz. Bu işin de zorlukları bunlar.
EB: Peki, genç olduğun için karşılaştığın zorluklar var mı?
AÇ: Genç olduğum için karşılaştığım sorun olmadı, stajyer olduğum için çok fazla bir sorunla karşılaşmadım. Tabii genç rehberlerin karşılaşmış olduğu bir çok sorun var, kendim şahit olduğum bazı sorunlar var. Bazı misafirler, “Çok gençsin, yeteri kadar bilgin var mı?” diyorlar, sonra da rehbere güvenmeyip, onu dinlemiyorlar.
EB: Peki, bu meslekle alakalı en sevdiğin şey nedir bu meslekle alakalı?
AÇ: Şöyle söyleyeyim; beni en çok sevindiren şey, Dedeman’da konaklamak (Gülüyor); çünkü orada çalıştığım için, beni en çok sevindiren şey de bu oldu. En çok sevdiğim diğer bir şey de; bir çok insanla tanışmak, onları tanımak, onlarla konuşmak, onların bana karşı verdiği olumlu ya da olumsuz tepkiler, ‘kendimi görebilmem’ bu meslekte en çok sevdiğim yanlardan.
EB: Genç olmanın avantajı var mı peki?
AÇ: Tabii, genç olmanın çok büyük avantajı var. Bu tempoyu kaldırabilmek için belli bir yaşta olmak gerekiyor. Yani, 24-25-26 yaşlarından sonra gittikçe tempo düşüyor. Sabah saat 7’de kalkıyorsunuz, akşam 7’ye, 8’e kadar devam ediyorsunuz ama otele girdiğiniz an da işiniz bitmiyor. Yani “Ben misafirleri otele bıraktım, bundan sonra rehberin işi bitti” demek mümkün olmuyor. Otele girdiğiniz andan itibaren de odalarla, restoranla kısaca her şeyle ilgilenmek gerekiyor. Kısacası bu mesleğin aslında belli bir saati yok. Gün içinde 24 saat çalışıyorsunuz. Gece 1-2-3 gibi telefon çalabiliyor, insanlar biz şu sorunla karşılaştık diyebiliyor. Bir turdan geldikten sonra da en fazla 1 gün kalabiliyorsunuz, ertesi gün tekrar tura çıkıyorsunuz; hatta hiç kalmadan, gelip direk tura çıktığım da oldu. o yüzden genç olmak bu meslekte çok avantajlı.
EB: Peki, kardeşin var mı?
AÇ: Evet, var.
EB: Peki, kardeşin ben turizm sektörü seçmek istiyorum deseydi ne derdin?
AÇ: Bunu istemezdim.
EB: Neden?
AÇ: Çünkü bu mesleğin içindeyim, her şeyini görüp, biliyorum; kardeşimin bu zorlukları yaşamasını istemezdim.
EB: Buradan aslında şu soruya bağlayacağım, turizm seçmek isteyenlere ne söylemek istersin?
AÇ: Eğer, turizm seçmeyi çok istiyorlarsa ve bu mesleği gerçekten severek yapacaklarsa seçsinler ama sadece turizm okumak benim içimde bir heves, ben bunu okuyayım diyorlarsa; seçmesinler; çünkü bu işin altından kalkamazlar. Bu mesleğe girildiği an çıkışı yok.
EB: Peki, seni bu meslekte ya da öğrendiğin şeylerin içinde en çok şaşırtan şey nedir?
AÇ: Aslında her şey şaşırtıyor; çünkü bir çok yeni şey öğreniyorsunuz. Gittiğiniz her yerde, her turda yeni şey öğreniyorsunuz. Mesela insanların yapmış olduğu o yapılar, abideler, o zamanın şartlarına göre o tarihi eserleri dikmeleri insanı çok etkiliyor. Beni bu meslekte en çok etkileyen şey de, bir yere gittiğimde, o yerin tarihini bildiğim için, daha önce insanların o topraklara basarak yaşıyor, o toprakta savaşıyor olduklarını bilmek beni çok etkiliyor.
EB: Peki, hiç yurt dışı turuna çıktın mı?
AÇ: Hayır, hiç çıkmadım.
EB: Peki, çıkarsan ilk gitmek istediğin yer neresi?
AÇ: Yakın Yunan adaları.
EB: Neden peki?
AÇ: Bunun sebebi, bu adaların önceden bizim elimizde olması ve daha sonra onlara geçmesi. orayı çok görmek istiyorum. Bir de giden arkadaşlarım anlatıyorlar, Yunan adaları özellikle Midilli bu taraflara çok benziyormuş. Ben kendim de İzmirliyim zaten İzmir’e çok benziyormuş, o yüzden o tarafları görmeyi çok istiyorum.
EB: Bugüne kadar gittiğin turların içinde, hiç denemediğin bir yemek denediğin oldu mu?
AÇ: Denemediğim yemek… Tatlı oldu, Tire’deydi. Yöresel bir tatlıydı. Karadut reçelini bildiğimiz Lor peynirinin üzerine dökmüşler, güzel bir tatlıydı. Bir de yine o taraflarda, Ödemiş-Tire tarafında, tuzsuz lor peynirinden börek ve üzerine şerbet dökülmüş bir tatlı yemiştim. İkisi çok değişikti.
EB: Peki, gezdiğin yerlerin içinde en memnun kaldığın yer neresiydi?
AÇ: Antakya-Hatay.
EB: Neden?
AÇ: Hem tarih, hem doğa, hem medeniyetin beşiği olduğu için.
EB: “Defalarca gördüm, yeter artık gitmek istemiyorum” dediğin bir yer var mı?
AÇ: Henüz yok; bu meslekte çok yeni olduğum için, defalarca gidip de bıktım dediğim bir yer yok.
EB: En çok tercih ettiğin turlar neresi?
AÇ: Kendi bölgem, yani, İzmir, Ayvalık, Çeşme, Kuşadası. Bunun sebebini de o tarafı çok iyi bilmeme bağlıyorum.
EB: Az önce de yakın bir şey sormuştum ama, son olarak, şuan hali hazırda turizm okuyanlara söylemek istediğin bir şeyler var mı?
AÇ: Belki çok klişe bir söz olacak ama turizmde eğer rehberlik yapacaklarsa, kendilerini çok iyi geliştirsinler. Özellikle dil anlamında ve özellikle Türkiye tarih, mitoloji, coğrafya alanında çok geniş bir alan, kendilerini bu konularda çok iyi geliştirmeleri lazım. Geliştiremezlerse iş bulabileceklerini sanmıyorum.
Henüz kokartı olmadığını, bunun için mezun olmak gerektiğini de belirten Aykut ÇETİN’e, bize vakit ayırdığı için tekrar teşekkür ederiz. Ayrıca, Seyahat 53’ün gülen yüzü olduğu, turdaki mütemadi ilgisi ve tatlı sohbeti için de teşekkürler. Gelecekte her şeyin gönlünce olmasını GazeteBilkent ailesi olarak dilerken, rehber olmayı düşünmediği için de tur acentalarının çok değerli bir rehber kaybedeceğini söylemeden de geçemeyeceğiz.
Son olarak, turda misafirleri güler yüzüyle mest eden rehberimizden bir kare: