Dünyada hızla gelişen inşaat sektörü, aslında pek kayda değer bulmasak da büyüklerimizin “Ah, eskiden elimiz toprağa değerdi” şeklindeki veryansınlarının haklılığını doğruluyor. Şu anki dünyada, insanlar neredeyse toprağı, güneşi ve doğayı göremeyecek; görse bile hissedemeyecek hale geldi. Zamanının büyük bir bölümünü bina içlerinde geçiren, dört duvar arasında hareket ve düşünce özgürlüğü kısıtlanmış, bir grup “doğada hayatta kalmayı başaran” bir tür olup çıktık. Buna birçok şey neden olarak gösterilebilir; öncelikli olarak önüne geçilmesi imkânsız nüfus artışları, ekonomik nedenler ve bunlardan doğan sayısız neden… Ancak bunların hiçbiri aslında, bizim bu şekilde davranmamız gerektiğini haklı bulmuyor. Bizler, sadece işin kolayına ve “rant payına” bakıyoruz.

8 Ekim’de Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleşen TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Atatürk Orman Çiftliği ve Ankara’nın Geleceği Sempozyumu’nda; genel olarak Ankara ve AOÇ üzerinden bu konu gündeme geldi. Sempozyumda, Ankara’dan ve diğer illerden gelen konuşmacılar, genel olarak Ankara ve AOÇ için kentsel düzeyde koruma ve kurtarma çalışmalarından söz ettiler. Benim dikkatimi çekense; Prof. Dr. Kongjian Yu’nun (Pekin Üniversitesi Mimarlık ve Peyzaj Mimarlığı Fakültesi Dekanı) yapmış olduğu “Beautiful Big Feet: High Performance and Low Maintenance Landscape” adlı sunumuydu.

Dr. Yu’ya göre, “Küçük Ayak Devrimi” ve “Büyük Ayak Devrimi” adlı iki kavram, şu anda kentlerimizin içinde bulunduğu durumu ve kentler konusunda ne yapılabileceğini net bir şekilde açıklıyor. Küçük Ayak Devrimi, Uzak Doğu’da kadınlarının ayaklarının geleneklere göre çok küçük ayakkabıların içerisinde yeniden şekillendirilmesi ve doğallığının bozulması, ayağın tüm estetiğini yapay yöntemlerle kaybetmesinden türeyen bir kavram. Büyük Ayak Devrimi ise, küçük ayak devriminin yerine geçmesi gereken, tümüyle doğallığı ve bütünselliği savunan; doğaya en az dokunuşlarla doğanın kullanılabilirliğini artırabilen hareketler ve yöntemler anlamına geliyor.

Aslında Dünya’da gerçekleşen hızlı kentleşme ve buna oranla hızla yok olan doğal döngü, tüm insanlığın gözünün önünde gerçekleşen bir değişim. Ancak nedense, kimse bu sorumluluğu üstlenmek istemiyor. Ne ülkelerin başında, her gün milyon dolarlarla pazarlık yapan yöneticiler ya da zenginler; ne de dünyanın kaderinde en ufak bir değişimin parçası olabileceğine inanmayan, sözde “halk”ı oluşturan insanlar… Yolda yürürken yeni dikilen ve sadece bir kaç ayda tamamlanan, imar planlarını tümüyle alt üst eden binaları sadece arka belleğimize atıyor ve belki de her gün yanından geçip gidiyoruz; hiçbir gün de bunların sonucunun ne olacağını düşünmüyoruz. Düşünsek bile, düşüncelerimizi de arka belleğimize, o binanın gözlemlendiği bölgeye atıyoruz. Peki, bunun sonucu ne olacak? Tüm dünyada sayısı hızla artan binalar, güzelliği sadece sahip olduğu gökdelen sayısından ve şekillerinden ibaret olan şehirler, günden güne gözümüzün içine baka baka yok olan doğal hayat; bizleri günün birinde olduğumuzdan daha zengin yapacak mı? Her yıl, sadece Çin’de 18 milyon insan köylerinden kentlere göç ediyor, bunun sonucunda onlar istediklerini elde edebilecek mi?

Tahmin edilebileceği gibi, bunun sonucu şimdilik, dünya nüfusuna oranla “Küçük ve zengin kesim”i mutlu edecek ve kalan insanlar arasında açlık seviyesinde olmayan insanlar için pek bir şey ifade etmeyecek. Açlık seviyesinde olan insanlarsa, zaten gelecekte insanlığın başına gelme ihtimali yüksek olan o korkunç senaryoyu bugünden yaşadıkları için, onlar bizlerin yerine şimdiden kaygı içerisindeler.

Tüm bu sorunlara çözüm olarak görülen “Büyük Ayak Devrimi: Yüksek Verimli ve Düşük Onarımlı Peyzaj” kavramı, şu anda Dr. Yu’nun hazırladığı beş kentsel projede gerçekleşmiş ve maliyeti düşük, verimi yüksek olan bu projeler; hem proje sahibi firmaların yüzünü güldürmüş, hem de çevrede yaşayan insanlar rahat bir nefes olmuştur. Bu projelerde temel olarak tasarlanacak alanın doğal peyzajını koruma amacı güdülmüş, sadece insanların alanı gerektiği gibi kullanabilmeleri için bazı kentsel mobilyalar eklenmiş; gezinme planları oluşturulmuştur. Suyu ve toprağı sıkıştırmamış, bastırmamış; aksine onların sürdürülebilirliğini amaçlamıştır. Peki, tüm bunlar nasıl sağlanabilir?

Ekolojik kentleşmeyi sağlamak için önerilen beş projede, beş ayrı strateji benimsenmiş ve gelecekte de bunların kullanılması halinde doğal yaşama katkıda bulunmayı hedeflemiştir:

-Yogning Park’ın su yüzeyinde duran bahçeleri: Irmakla arkadaş olun.

-Shenyang Mimarlık Okulu’nun Pirinç Kampüsü: Üretici olun.

-Zhongshan Shipyard Parkı: Sıradana değer verin ve var olanı değerlendirin.

-Qiaoyuan Parkı: Doğanın çalışmasına izin verin.

-Tanghe Irmağı Parkı’nın kırmızı kordonu: Doğaya olabildiğince az müdahale edin.

 

Dr. Yu’nun söylediği gibi: “Artık değişim zamanı. Ekolojik kentleşme, bir kurtuluş sanatıdır.”

 

Leave a Reply