Başbakan Erdoğan bir üniversitenin 2012-2013 eğitim ve öğretim yılı açılışındaki konuşmasında seçilme yaşının 18’e indirilmesi gerektiğini söyledi ve bu konuda çalışmalar yapılacağı bilgisini kamuoyuyla paylaştı. Türkiye’de yapılan veya yapılması planlayan her yeniliğe istisnasız karşı çıkan çeşitli guruplar ve siyasi partiler elbette ki bu olayı da es geçmediler ve mükemmel bir istikrar ve kararlılık örneği göstererek bu konuda da hükümete destek vermeyeceklerini açıkladılar. Fikirlerini desteklemek için bazen iki genç kameralar önünde küçük düşürüldü bazen de olgunlaşmak için kişinin askere gitmesi gerekir dolayısıyla 21 yaş olursa destek veririz gibi üzerinde konuşmaya değmeyecek cevaplar verildi. Peki gerçekten seçilme yaşının 18′ e indirilmesi Türkiye için faydalı olacak mı? Bu sorunun cevabını, diğer ülkelerdeki seçilme yaşlarını inceleyerek, Türkiye’nin siyasi tarihini analiz ederek ve Türkiye gençliği adına yapacağı olumlu ya da olumsuz katkıları göz önünde bulundurarak incelemeye çalışalım.
Yapılan araştırmalar sonucunda Dünya genelinde tam 45 ülkede seçilme yaşı 18 olarak belirlenmiş. Avrupa Birliği’ndeki ülkeler ve birliğe aday olan ülkeler ele alındığında ise sonuç daha da çarpıcı; 29 ülke arasında seçilme yaşı Türkiye’den daha yüksek belirlenmiş bir ülke yok. Ayrıca aralarında Almanya, Hollanda, Danimarka, İspanya, Portekiz, İsveç’in de bulunduğu tam 19 ülke seçilme yaşını 18 olarak belirlemiş durumda. Türkiye ise 30 olan seçilme yaşını henüz 2006 yılında 25′ e indirmeyi başarmış! bir ülke. Türkiye gençlerinin de en az Avrupa’daki ve Dünya’daki akranları kadar bu hakka sahip olduğunu düşünüyor ve bundan dolayı Erdoğan’ın bu düşüncesini destekliyorum
Seçilme yaşının indirilmesiyle ilgili görüşe karşı çıkılan noktalardan bir tanesi de gençlerin mecliste yeteri sayıya ulaşamayacağı ve milletvekili olmayı başarmış gençlerin de önemli görevlere verilmeyeceği noktasında yoğunlaşıyor. “Hatta 18 yaşındaki çocuktan anayasa komisyonu başkanı olur mu?” şeklinde sadece siyasi kazanım elde etmek için dile getirilen afaki açıklamarla da karşı karşıya geleblirsiniz. Ama bu düşüncelerin ve açıklamaların maksatlı olduğu ve ülke yararına olmadığı kanısını taşıyanlardan biriyim.Siyasi konuların tarih bilgisinden noksan şekilde ele alınmasının çeşitli sorunlara yol açtığı aşikardır. Bu hatadan kurtulabilmek adına Mustafa Kemal’in döneminde yapılmış olan bazı siyasi yeniliklerden bahsetmek gerektiğine inanıyorum. Mustafa Kemal, 1930 yılında Türkiye Kadını’na belediye başkanlığı seçimlerine aday olarak katılma hakkını vermiştir. Ancak ilk kadın belediye başkanımız olan Müfide İlhan ancak 20 yıl sonra seçilebilmiştir. Keza 1934 yılında milletvekili seçilme hakkı kazanan kadınlarımız 1935’deki seçimlerde ancak 17 koltuk sahibi olabilmişlerdir. Bu tarihi bilgiler ışığında diyebilir miyiz ki kadınlara seçilme hakkı verilmesi yanlış bir siyasi karardı çünkü kadınlar siyasette yeterince rol alamamıştır. Akl-ı selim her kişi böyle bir yargıya varılmaması gerektiğinin farkındadır. Bu tarihi gerçekleri de göz önünde bulundurarak şunu söyleyebiliriz ki seçilme yaşının 18’e indirilmesi elbette Türkiye demokrasisinin bütün sorunlarını çözmeyecektir ama eski durumdan daha iyi bir yere getireceği de yadsınmaması gereken bir gerçektir.
Türkiye’de seçilme yaşının indirilmesinin gençlere ne gibi faydalar sağlayacağından bahsetmek doğru olacaktır. Yeterince politikadan uzaklaştırılmış, siyasetin kirli oyunların döndüğü pis ve girilmemesi gereken bir dünya olduğuna inanmış gençlerimiz birazcık da olsa siyasi konularla ilgilenir hale gelmelerini, onların siyasete olan ilgilerinin artmasını sağlayacak bir adım olacağını öngörüyorum. Gençler kendi seslerini ve isteklerini bir gencin ağzından duyma imkanına sahip olacaklardır. Siyasi oluşumların içinde daha fazla bulunmaya başlayacak ve parti gençlik kollarının tek ve asli görevinin miting öncesinde alanın bayraklarla donatılması olmadığının farkına varmalarını sağlayacak ve gençlerin de karar organında yer almasını sağlayacaktır. Tüm bunlar düşünüldüğünde seçilme yaşının 18’e indirilmesinin haklı gerekçeleri olduğu ortaya çıkmaktadır.
Son olarak, seçilme yaşının 18’e çekilmesini her ne kadar gönülden destekliyor olsam da bunun sadece bir başlangıç olduğunu da belirtmeden geçemeyiz. Gençlerin aileleriyle siyaset konuşmaktan çekindiği, okullarda en ufak bir siyasi faaliyette bulunmalarına fırsat verilmediği hatta siyasi faaliyette bulunanların cezaya maruz bırakıldığı bir sistemde ileri demokrasiye geçmek ve ileri demokrasi normlarından bahsetmek çok da gerçekçi olmayacaktır. Lakin üzücü olan, demokrasimizin gelişmesi adına atılan böylesi bir adımın dahi hem muhalefetten hem de belirli çevrelerden destek göremiyor oluşudur.