Bugün üniversitemizde  Sosyalist  Düşünce Topluluğu tarafından, 9 Kasım’da Türkiye’nin dört bir yanından öğrencilerin katılımıyla Ankara’da gerçekleşecek öğrenci yürüyüşü öncesi anlamlı bir etkinlik gerçekleştirdi.İki Kuşaktan Öğrenci Eylemleri adlı seminere 68 kuşağının bir üyesi olan Tuncay Çelen ile 90 harekatlarının içinde yer alan Kurtuluş Kılıçer katılarak bizlerle yaşadıklarını,deneyimlerini ve  görüşlerini  paylaştı.

İlk olarak söze  idam edilen,ölümsüzleşen, devrimci kardeşlerini selamlayarak Tuncay Çelen başladı.Konuşmasının başında  dönemin koşullarını,  ülkedeki atmosferi açıklayan Çelen gençlik ile ilgili düşüncelerini şu sözlerle ifade etti.

‘Gençlik gelecektir, bir ülkedeki en büyük enerji kaynağı ve itici güçtür.Aynı zamanda pek çok kişi ve işbirlikçi için potansiyel düşmandır.’

                68 Kuşağı’nın ilk başta kendi başına, kendi sorunlarını (eğitim gibi) sorgulamak,çözmek için bir araya geldiğini vurgulayan Çelen, daha sonra bu sorunların ülkenin sorunlarıyla bağlantılı olduğunu, aynı olduğunu görmeleriyle kitle hareketlerinin başlatıldığını  ifade etti.

ODTÜ’de ki ilk boykotun hikayesi ise benim en çok ilgimi çeken kısımlarından biriydi Çelen’in konuşmasının. ODTÜ’de İngilizce hazırlık eğitimi, Barış Gönüllüleri tarafından verilirmiş ilk zamanlar. Bir gün öğrencilerden biri derste huzursuzluk çıkardığı gerekçesiyle tek ayak üstünde durmakla cezalandırılıyor. Öğrencinin bu cezaya karşı çıkması üzerine yaşanan tartışmada son olarak öğretmenin söylediği bir cümle her şeyi fitilleyen şey olmuş. Barış Gönüllüsü ‘ Burası Türkiye değil, Burası Küçük Amerika ‘ diyerek büyük bir öğrenci boykotunu başlatmış. ABD sömürüsünü boyutlarını bu olayla kavrayan gençler o andan itibaren mücadelelerine sımsıkı sarılmış.

Halkı bilinçlendirmek için yaz tatillerinde köy köy, fabrika fabrika gezdiklerini anlatan Tuncay Çelen, 68 kuşağının diğer ülkelerdeki akımlardan farkını şu şekilde vurguluyor.

Biz farklıydık. Çünkü  bizde akım 68 ‘de başlamadı, kökenlerimiz çok öncelerine dayanıyordu. Biz özgürlüğü için canını ortaya koymuş bir neslin çocuklarıydık. Biz diğer ülkelerdeki gibi sadece ABD karşıtı bir tutum sergilemiyorduk. Biz düzeni, sistemi sorguluyorduk’

 

KOMMER’IN ARABASI

                                        

ODTÜ’de yakılan ABD Büyükelçisi Kommer’in arabası o zamanların en büyük olaylarından biriydi. Bu olayın baş aktörlerinden biri olan,olay sonrası gözaltı ve tutuklu süreci yaşayan Çelen olayları şu şekilde anlatıyor.

‘ Çok plansız bir şekilde gerçekleşti. Kommer’in arabasının okulda görüldüğünü duyunca hemen oraya gittik. İlk başta ne yapacağımızı bilemedik. Şoförü indirip yemekhaneye götürdük. Önce taş attık arabaya. Ama baktık bir zarar veremiyoruz bizde ters cevirdik. O sırada Mahir’in (Çayan) gördüğü benzin sızıntısı her şeyi başlattı.’

Sözlerini Devrim ve Sosyalizmin bir gün geri geleceğine, bu ülkenin gençlerine olan inancıyla bitiren Çelen, 68 Kuşağı’nın ruhunu bize o salonda hissettirmeyi çok iyi başardı.

APOLİTİK NESLİN ÇOCUKLARI

                Sözü daha sonra 90’lı yılların öğrenci harekatlarında yer alan Kurtuluş Kılıçer devraldı. 10 yıllık AKP iktidarı dönemini Fetret Dönemi olarak tanımlayan Kılıçer, kavramların nasıl içlerinin boşaltıldığından bahsetti.Üniversite yıllarında yayınladıkları ‘Türban Neyi Örtüyor?’ başlıklı broşürlerinde de bu sorgulamayı başlatmış Kılıçer ve arkadaşları. Ancak son dönemlerde gerçekleşen kitle harekatlarının AKP için bir çöküşün başlangıcı olduğunu da vurguladı.

Marks’ın da dediği gibi gençler çabuk parlar, çabuk söner ama işçi sınıfı farklıdır. İşçi sınıfı çok zor ayaklanır ama ayaklandığında da kolay kolay kovuğuna geri dönmez.’

                İstanbul Üniversitesi’nde yapılan, büyük kitlelerin dikkatini çeken, 90’ların en büyük en ses getiren eyleminde de bulunan Kılıçer eylemle ilgili bir anekdotunu bizlerle paylaştı.

‘ Eylem boyunca kantinde her şeyi tüketmiştik. Yiyecek, içecek … Eylemden  sonraki günlerde arkadaşlarla aramızda para topladık, kantin sahibi ağabeyimize vermiştik. Çok duygulanmıştı’

                Seminerin sonunda seyircilerin sorularını yanıtlayan Kılıçer ve Çelen’e yöneltilen bir soruya Kılıçer’in cevabı sırasında yaptığı bir tespit ise bizleri düşünmeye teşvik etmeli.

                ‘Bize köfteyi bile unutturdular. Mc Donalds’lara gidip yediğimiz şey köfte değil mi? Halbuki bir düşünün kaç çeşit köftemiz var bizim. İzmir, İnegöl, Bursa, Kasap… Siz düşünün daha neleri unuttuk.’

                Türkiye’nin 2 adet kırılma dönemini yaşamış canlı tanıkları dinlemek onların değişime olan inancını gözlemlemek bizler için hem umut hem de örnek teşkil etmeli. Ne demişti  Tuncay Çelen;

Gençlik gelecektir.

Leave a Reply