Geçtiğimiz gün TBMM’de ‘Anadilde Savunma’yı düzenleyen yasa görüşülürken önce BDP’li Hasip Kaplan söz aldı ve CHP’ye yönelik şu sözleri söyledi: “Militarist bir zihniyeti sosyal demokrasiyi savunanlarda görmek utanç vericidir.

814176_detay

Buna karşılık CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan: “Neo-faşistlerle işbirliği yapanlar bize militarist diyemez. ” dedi ve Grup adına Birgül Ayman Güler’in cevap vereceğini söyledi.

Kürsüye çıkan Güler de şu sözleri söyledi: “…Sosyal demokrasiye ‘militarizm’ demek ha? Kürt milliyetçiliğini bana ilericilik ve bağımsızcılık diye yutturamazsınız. Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eşdeğerde gördüremezsiniz.” 

 

CHP’nin militarist bir parti olmadığını anlatmak ve ‘neo-faşistlere’ cevap vermek için kürsüye çıkan bir milletvekili, aynızamanda siyaset bilimci bir profesör, kalkıp ırk hiyerarşisi yapıyor ve Türk ulusuyla Kürt Milliyetinin eşit olmadığını söylüyor. Kürsüde anlattıkları ile partisinin ya da kendisinin militarist olup olmadığını anlayamadık; ama kendisinin ırkçı  bir zihniyete sahip olduğunu gayet iyi anladık.

321057_448385795233651_874720781_n

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Aslında bu konuda şaşırtıcı olan/şaşkınlığa sebep olan nokta bu sözleri bir CHP milletvekilinin hem de ‘Yeni CHP’ söylemi içerisindeki bir milletvekilinin söylemiş olması. CHP, bundan önceki dönemlerde de her ne kadar sosyal demokratlık kisvesi altına girmeye çalıştıysa da tabanındaki güçlü ulusalcılık ve Kemalizm’in etkileri çok ciddi şekilde hissediliyordu. Deniz Baykal’dan sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderlik koltuğuna oturmasıyla CHP içersinde yeni bir söylem gelişmeye başladı. Bu yeni söylem ulusalcılığı geri plana atarken özgürlükçü ve sosyal demokrat bir çizgide ilerliyordu. Ancak gerek Dersim mevzuunda gerekse Kürt sorunun çözümünde attığı adımlar CHP’nin yıllardan beri süre getirdiği ve tabanındaki söylemden vazgeçmediğini/vazgeçemeyeceğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Mecliste ana muhalefet partisi konumunda bulunan CHP içerisindeki bu ikilik, partinin kendi içindeki uzlaşamama durumundan dolayı en başta ‘muhalefet olma’ görevini icra etmesini engellemekte. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da partideki bu ikiliğe gerekli reaksiyonu gösterememesi ya da iki söylemden birinin tarafında yer almanın oy kaybettireceği düşüncesi çatlağı daha da derinleştirmekte. Bu sebepten ötürü CHP bir an önce kendi içerisindeki sorunları aşmanın yoluna bakmalı, Tabandan getirdiği ulusalcı ve Kemalist söylemi mi devam ettireceğine yoksa‘Yeni CHP’ olarak adlandırılan özgürlükçü ve sosyal demokrat çizgide ilerleyen bir parti olacağına mı karar vermeli. Kısaca CHP artık ‘Hangi CHP?’ olacağını belirlemeli.

 

 

Leave a Reply