Hoca ve Transferler

Hoca ve Transferler

Aykut Hoca Fenerbahçe’de göreve başladığından beri, o eski yaşı geçmiş ‘yıldız sıfatlı’ topçuların(R.Carlos, Kezman, Guiza) yerine her zaman  daha genç ve kadro yapısı içerisinde faydalı olacak topçuları takımın bünyesine katmayı tercih etti. Son olarak sezon başında Buca’dan transfer edilen Salih; altyapıdan A takıma dâhil edilen Recep Niyaz ve Beykan bu durumun en somut göstergeleri.

Bu transfer döneminde de Fenerbahçe ‘yıldız sıfatlı’ ya da ‘bomba transfer’ adıyla anılan futbolculardan kaçınarak yine takımın eksik bölgelerini dolduracak, kısa vadede takıma uyum sağlayabilecek transferler yapmayı tercih etti. Devre arası transferlerinin amacının da bir nevi bu olduğunu varsayarsak bu dönemde büyük, isimli futbolcu almanın çok akıl kârı bir iş olmadığı ortada. Kısaca Fenerbahçe’nin bu transfer politikasını doğru bulduğumu söylemeliyim.

Fenerbahçe kimleri kadroya dâhil etti, kısa kısa değinelim.

Reto Ziegler: 2011-12 sezonu başında Juventus’tan Fenerbahçe’ye kiralık olarak geldi Ziegler. O Fener’i, Fener de onu çok sevdi. Hiç tanımadığı Lefter’in cenazesinde sanki 40 yıllık Fenerliymiş gibi göz yaşı dökmesi, Kadıköy’de şampiyonluğun kaybedildiği maçtan sonraki hüznü onu Fenerli yaptı. Ama Fenerbahçe ile Ziegler sezon sonu ayrılmak zorunda kaldı. Juventus, Ziegler’i bu kez Lokomotiv Moskova’ya kiraladı. 2012-13 sezonunun ilk yarısını Moskova’da geçiren Ziegler bu transfer döneminde Fener’e geri döndü.

Ziegler derli toplu bir sol bek. Bir görev adamı. Ofans yönü eksik ama mücadeleci. Fenerbahçe’yi seviyor. Ofans yönünün eksikliğine rağmen serbest vuruşlardan attığı gollerle dikkat çekiyor. Ziegler sağlık kontrolünden sonra yaptığı basın toplantısında şöyle söyledi: ‘Kalbim ve ruhum Fenerbahçe’ye ait.’ 

Pierre Webó: 2011-12 sezonu başında La Liga takımlarından Mallorca’dan İ.B.B’ye transfer oldu. Artık Fenerbahçe’de. Belediye ile çıktığı 53 maçta 24 gol attı. Süper Lig’deki ilk golünü Galatasaray’a, ikincisi de Trabzonspor’a attı. Güçlü bir forvet. Fizik olarak çok iyi. Süper Lig’i biliyor. Fenerbahçe’nin forvet ihtiyacı için uygun bir topçu. Sow’un alternatifi olarak da 4-4-2 düzeninde Sow’la partner olarak da iyi goller izlettireceğini düşünüyorum.

emre-b

Emre Belözoğlu: Galatasaray ile 16 yaşında Avrupa arenasına çıkmış, Türkiye’nin Maradona arayışında ilk duraklarından birisi Emre. Galatasaray’dan 500 bin dolar yüzünden ayrılırken ‘Sağlık için spor yapmıyoruz.’ demişti. Doğru da söylemişti aslında. Sonra İnter’e gitti. Maestro Emre İnter’de önce orta sahanın solunda sonra sol bek olarak görev yaptı. Türkiye’nin Maradonası olacak çocuk, git gide Maradona olmaktan uzaklaşıyordu. Sonraki durağı Newcastle United oldu. İnter’den Newcastle’a geçerken Aziz Yıldırım yine istedi onu. İçinde hala ‘büyük topçu’ olabilme umudunu koruduğundan olsa gerek dönmeyi kabul etmedi. Newcastle’da oynarken birçok kez gündeme geldi. Ama oynadığı futbol değil; saha içerisindeki saldırgan hareketleri, Yobo’ya yaptığı ırkçılık ile gündeme geliyordu. Milli takımın kaptanlığını yaptı. Kaptanlığın ona yakışıp yakışmadığının tartışıldığı bir dönemde Mehmet Demirkol’a kolunu gösterdi. İngiltere’de de tutunamayan Emre, ‘Maradona’ olmak için gittiği Avrupa’dan Türkiye’ye dönmeye karar verdi 2008’de. Ufak bir farkla bu defa giyeceği formada sarının yanındaki renk kırmızı değil lacivertti. Aziz Yıldırım çok istediği Emre’yi sonunda almıştı. Fener taraftarı Galatasaray geçmişinden dolayı Emre’ye kuşkuyla yaklaştı. Emre Fenerli olduğunu söylemeye başladı: ‘Zeytinburnuspor’da antremanlara Fener formasıyla giderdim. Babam koyu Fenerbahçeli.’ Fener’deki ilk sezonunda pek varlık gösteremedi. Sonra sonra açılmaya başladı. Bir Kayseri maçında rakip oyuncuya ‘boğazını keserim.’ gibisinden bir hareket yaptı. Galatasaray maçında Sabri ile birbirlerine girdiler. Aykut Hoca döneminde Baroni ile iyi bir ikili oldular. Çok mücadele etti. 3 Temmuz’da Volkan ve Alex’le birlikte takıma sahip çıktılar. Sonra Trabzon maçında Zokora, Emre bana ırkçılık yaptı dedi. Bu iddiaya karşı Emre şöyle dedi: ‘Irkçılık besliyorsam, Allah kalbimi yerinden çıkarsın!’ Kalbi hala yerinde olduğuna göre yapmadı(.) Taraftarın çoğunluğu mücadelesini çok sevdi. Sonra takım arkadaşlarıyla da sorunlar yaşadı. Aykut Hoca’nın onun topçuluğundan değil; ama davranışlarından rahatsızlık duyduğu her halinden belliydi. Sonra rotası İspanya oldu Emre’nin. Arda’nın takımı Atletico Madrid’e transfer oldu. Frikikten çok güzel bir gol attı orada. Fener’de biraz kötü gitti bu ara. Taraftar onu özledi. Yönetim, kelle kurtarma telaşesinden de olsa gerek taraftarın sözünü dinledi. Bir dönem önce sattığı Emre’yi geri aldı. Aykut Hoca ‘sıkıntı yok’ açıklaması yapmak zorunda kaldı. Ve Emre Fener’e geri döndü.

Sonuç olarak Emre’nin ‘Maradona’ olmak için gittiği Avrupa’dan ‘düz Emre’ olarak dönmesi ve Türk Basınına bir türlü alışamaması onu saldırgan, hırçın, terbiyesiz, bazen de ırkçı yaptı. Fener’e geri dönmesi konusunda Fenerbahçe’nin ihtiyacı olduğuna ya da mücadeleci yapısına diyecek söz yok. Ancak Aykut Hoca’nın kafasındaki Salih’li, Recep’li Fenerbahçe’de Emre’ye ne kadar yer var? Tartışması konusu.

Başarının bu kadar fetişleştirildiği, taraftarın müşterileştirildiği bu düzende ‘başarıya giden her yol mübah’ başarıdan sonra yine İslam Çupi’nin sözleri çıkar meydana nasılsa, dert etmeye gerek yok. Sanırım artık Aykut Hoca da alıştı bu kokuşmuşluğa!

 

Leave a Reply