2Bu konuda uzman olmayan bir çok kişinin yapacağı gibi ”kaliteli kitap nedir?’ sorusuyla karşılaştığımızda bir çoğumuz, cevabı kelimelerle anlatmakta zorlanırız. Ancak içten içe kalite derken neyden bahsedildiğini bilir, kaliteli kitapla kaliteli olmayanı tek okuyuşta bile ayırt edebiliriz.

Kaliteli kitabı tanımlamak ne kadar zorsa, kaliteli olmayan kitabı tanımlamak da o kadar kolaydır. Vakit geçirtecek, düşündürmeyecek, kalitesiz Hollywood filmlerinde olduğu gibi sadece aksiyonuyla kendine bağlayacak kitapları ‘kaliteli olmayan kitaplar’ diye sınıflandırmak pek de yanlış olmayacaktır.

‘Elli Tonu’ serisi, tüm dünyada uzun bir süre boyunca “çok satanlar” listelerinde yerini korumuş olmasına rağmen, pek de kaliteli olarak nitelendirilebilecek bir seri değil. Seri büyük ölçüde, bundan birkaç yıl önce ‘yakışıklı vampir Edward’ ve ‘kaslı kurt adam Jacob’ karakterleriyle, çoğu ortaokul ve lise çağlarındaki genç kızlardan oluşan okuyucuları sayesinde kitaplarını en çok satanlar listelerinin zirvesine çıkaran Stephenie Meyer’ın ‘Alacakaranlık’ serisini anımsatıyor. Ancak Elli Tonu serisinin hedef kitlesi ortaokul ve lise çağlarındaki kızlar değil, kitapların arkasında bir not var; ‘Erotik Romans- Yetişkin Okurlar İçin’. Seri, Edebiyat öğrencisi Ana Steele’in, genç girişimci, zeki ve sinir bozucu Christian Grey’e duyduğu arzuya yenik düşmesi ve onun sıra dışı erotik isteklerini kabul etmesini, Alacakaranlık tarzında konu alıyor. Aslına bakılırsa, Elli Tonu serisinin yazarı E.L. James, seriyi Alacakaranlık serisinin hayran kurgusu, yani orjinal ifadesiyle ‘fanfiction’ı olarak yazmaya başlamış ve bir sitede yayımlamış. Burada bilmeyenler için ‘hayran kurgu’ konusunu biraz daha açmak isterim; hayran kurgu ya da diğer adıyla ‘fanfiction’, bir kitabın, filmin ya da dizinin orjinal hikayesinin hayran kitleleri tarafından, çoğunlukla aynı karakterlerle ancak farklı bir hikayeyle oluşturulan kurgusudur.  Dolayısıyla serinin ilk -yani fanfiction sitesindeki halinde-, karakterlerin adları da Alacakaranlık serisindeki karakterlerin adlarıyla aynıymış. Hikaye sitede beğenilince, okurların da ekonomik desteğiyle, kitap olarak basılmasına ve yayınlanmasına karar verilmiş. Serinin orijinal yayınevi de fanfiction yayımlayan bir sitenin kurucuları tarafından kurulmuş, bu da yazarın işlerini büyük oranda kolaylaştırmış.

Kendi karakterlerini yaratamayıp, bir başkası tarafından yaratılmış karakterleri kullanan, kısa, basit ve ilk kelimesinden sonu tahmin edilebilen cümleler kuran bir yazarın, hiçbir düşündürücü değeri olmayan kitaplarının nasıl çok satanlar listelerinin zirvesinde olduğu, çoğumuz tarafından merak edilen bir soru. Bu sorunun cevabı büyük ölçüde yazarın henüz kitabını yayınlamadan bir hayran kitlesiyle yola çıkmış olmasından kaynaklanıyor. Ancak göz önünde bulundurmadığımız başka önemli bir gerçek de var. Tüm dünya için konuşamam ama Türkiye’de kitap okuma kültürü konusunda toplum olarak ciddi sıkıntılarımız var. Herkes çeşitli bahanelerle, özellikle de zaman sıkıntısıyla ilgili olanlarla, okumaktan köşe bucak kaçıyor. Okunduğu zaman da dilden dile dolaşıp ün salan bu tarz kalitesiz romanlar tercih ediliyor. Kalitesiz romanlar okunsa yine iyi, çoğu zaman onlar bile ‘filmi çıkınca izleriz’ yorumlarına maruz kalıyorlar.

Leave a Reply