Son zamanlarda medyada çokça bahsedilen “kaya gazı, kamuoyunun gündemine büyük petrol devlerinden Shell’in Diyarbakır’da arama yapmaya başlaması ile girdi. Kaya gazı (şeyl gazı) teknik dilde; şeyl yani ‘organik malzeme yönünden zengin tortulu kayaların’ gözeneklerinde yer alan ve yeraltında seyrek bulunan doğal gazlar olarak tanımlanıyor. Henüz kesin olmamakla birlikte Türkiye’nin, kaya gazı potansiyeli açısından dünyada önemli ülkeler arasında olduğu belirtiliyor. Konya, Ankara ve Kırşehir’de kaya gazına rastlandığı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Trakya’da kaya gazı aramaları yapıldığı da söyleniyor. Araştırmalarda Diyarbakır, Trakya ve Erzurum’da 20 trilyon metreküp doğalgaz ve 500 milyar varil petrol rezervi taşıyabilecek kaya yapıları olduğu tahmin edilmekteymiş.
Özellikle doğal gaz fiyatlarının vatandaşımız açısından el yaktığı ve bunun da esas nedeninin ülkemizin doğalgazda dışa bağımlılığı olduğu düşünüldüğünde, yeni ve alternatif bir enerji kaynağı ülkemiz için her zaman önemli. Ancak, kaş yaparken, göz de çıkarmamak lazım.
Ülkemizin değerli uzmanlarından, Karbon-İklim Değişikliği Danışmanı ve Aktivisti olan Önder Algedik, kaya gazının aslında metan gazı olduğunu söylüyor. Kaya gazı çıkarılırken ortaya çıkan metan gazının havayı kirleteceğini ve iklimi, karbondioksite göre daha fazla değiştireceğinin kesin olduğunu belirtiyor. Algedik, iklim değişikliğine neden olan kömür, petrol ve doğalgaza bir de kaya gazı eklenirse, enerji elde edeceğiz derken iklim felaketlerine davetiye çıkaracağımızı da değerlendirmelerinde dile getiriyor. Üstelik kaya gazını çıkarırken yeryüzünün, toprağın bozulması, yer altı ve yer üstü sularımızın kirlenmesi de önemli bir başka risk.
Kömür, petrol ve doğalgaz gibi ‘fosil yakıt’ dediğimiz bu yakıtların iklim değişikliğine neden olduğunu konuyla özellikle ilgilenenler bilirler. Onun için bu alanda çalışan ve çevreci olan herkes, Türkiye’nin yüksek oranlardaki enerji ithalatından kurtulmasının yollarını yenilenebilir enerji kaynaklarında arıyor. Ülkemizde uzun süredir rüzgar, güneş, jeotermal gibi temiz enerji kaynaklarının kullanılmasından yana çalışmalar yapılıyor. Zaten Türkiye’nin imzaladığı uluslararası çevre anlaşmalarının, özellikle Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü’nün gerekleri açısından da bunları yapmamız lazım.
Uzmanlar kaya gazının bir fosil yakıt olduğunu ve yüksek oranda karbondioksit içerdiğini söylerken, yani iklim değişikliği ile mücadele açısından olumsuz bir enerji kaynağı olduğu vurgusunu yaparken, üstelik Avrupa’da, doğa bozulmaları ve deprem riskleri açısından, kaya gazının çıkarılması konusundaki endişeler sürmekte iken, neden çevre ile dost enerji kaynaklarımıza değil de, illaki doğa ve insan için zararlı olan bir kaynağa yöneliyoruz? Bol güneşli ülkemizin doğudan batıya hala niye güneş panelleriyle süslenmediğini merak eden gönüllü bir çevreciyim ben.
Zeynep Talu
1 Mart 2013, Gazete Bilkent
Kullandığım Kaynaklar:
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1122664&CategoryID=80
http://www.dailymotion.com/video/xxpg2y_yeni-enerji-gundemi-kaya-gazy_news