8 Mart 1857 tarihinde New York’ta daha iyi çalışma koşulları elde edebilmek için dokuma işçisi kadınların yaptığı grevde, polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenerek çıkan yangında işçilerin kaçamaması sonucunda bu kadın işçilerden çoğu ölmüştür. Bundan yaklaşık 53 yıl sonra ise, 1910 tarihinde Kopenhag’daki bir uluslararası kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) 1857’de hayatını kaybeden kadın işçilerin anısına 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılması önerisi oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Bilkent Senfoni Orkestrası (BSO) bu özel günde, çok özel bir konuğa yer verdi: dünyanın önde gelen piyanistlerinden, Angela Hewitt… İngiliz asıllı ancak Kanada doğumlu Hewitt, küçük yaşta başladığı piyano tutkusunu takip etmiş ve son zamanlarda dünyanın önemli Bach yorumcularından biri haline gelmiştir. Onu dinleyebilmek Ankara seyircisi için gerçekten iyi bir fırsattı. Bu konuda BSO’ya ne kadar teşekkür etsek azdır.
Ankara’daki klasik müzik severler bu fırsatı iyi değerlendirmişti. Kapıda bilet almak için uzun bir süre bekledikten sonra içeri girildiğinde salonun ne kadar kalabalık olduğu görülecekti. Konserde yaşları ne olursa olsun, sevgilisine veya eşine sürpriz yapan birçok kişi vardı. Onun haricinde benim gibi bazı annesine sürpriz yapanlar da mevcuttu. Ancak genel anlamda bakıldığında, yaş bakımından çok mozaik bir katılım olduğunu söyleyebiliriz.
Hewitt sahneye çok şık mor bir tuvaletle çıktı. Sahneyi selamladıktan sonra konzertmeister yardımcısı ve I. Keman Irina Nikoti’nayla el şıkıştı. Ardından bütün orkestrayı ayağa kalkmaya davet etti. Çevresine gülücükler saçan sanatçı eleştirel yönüyle bilinen Ankara seyircisi/dinleyicisinin gözüne girdi.
Program genellikle Allegro bölümler içeren konçertolardan oluşuyordu. Bach’ın meşhur eseri Brandenburg konçertosuna da bir yer verilmişti, tabii. Çeşitli bölümlerdeki flüt soloları ve keman solosu ile kulağa çok hoş gelen yorumlar dinlenildi.
Konser esnasında Hewitt piyanodaki yeteneklerini sergilerken bir yandan da orkestrayı yönettiği için konzertmeister yardımcısı ile sürekli iletişim kurmaya veya salt orkestradaki belli kişilere yönelerek onlara direktif vermeye çalıştı. Gerçekten normal şeflikten biraz daha zorlayıcı bir iş ama üstesinde çok rahatlıkla geldiğini söylemeliyiz.
Konserdeki bir başka ilginç nokta ise Hewitt’in notalarına bir iPad’den bakmasıydı. Gerçekten aralarda bir asistan gelip piyanonun üstüne bir iPad koyup yerine dönmekteydi. Klasik müzikte bir çağdaş innovasyon diyebiliriz.
Programın sonunda, Hewitt’e BSO adına bir buket takdim edildi. Ayrıca salonun performanstan gayet memnun kaldığı ortadaydı. Alkış sesleri hiç kesilmedi. Ardından üç dört kez gidip geldikten sonra Hewitt bis yapma kararı aldı. Buketi nereye koyacağı konusunda bir küçük kararsızlık yaşadıktan sonra piyanosun başına koydu. Bisi gene gecedeki diğer parçalarla uyumlu bir seçimdi ancak diğerlerine göre doğal olarak daha kısaydı. Sonuna eklediği bir yorumla dinleyici tekrar büyüledikten sonra salonu selamladı ve sahneyi terk etti.