Vogts(Almanya) ve Cruyff(Hollanda) - 74 Dünya Kupası Finali

Vogts(Almanya) ve Cruyff(Hollanda) – 74 Dünya Kupası Finali

II. Dünya Savaşı’nın başında Blitzkrieg (Yıldırım Savaşı) taktiğiyle Batı Avrupa’ya saldıran Almanya’nın Hollanda’da kesin zafere ulaşması 21 gününü almıştı. 21 günde teslim bayrağını çeken Hollandalılar, savaş sonunda bağımsızlıklarını kazanmış olsalar da sonrasında Avrupa’da Almanlardan en çok nefret eden ulus oldular ve bu büyük nefret futbol sahasına da özellikle 70’li yılların başına damgasını vuran büyük bir rekabet olarak yansıdı. Bu rekabet de iki ülkeyi futbolda ilerletti, bir döneme ambargo koymalarını sağladı. Günümüzün futbol anlayışıyla değerlendirirsek; bugünün güzel kaybedeni Almanya’yı, Hollanda yerine, o dönemin şampiyonu Batı Almanya’yı ise bugünün şampiyonu İspanya yerine koyabiliriz.

Futbol sahasında iki ülke arasındaki rekabet 70’li yılların başında kızışır. Bu rekabet sadece milli takımlar bazında değil, kulüp takımları arasında da yaşanır. 1969-1976 yılları arasında Hollanda’nın 4 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonluğu varken, Batı Almanya’nın da 3 şampiyonluğu vardı. Milli takımlarda ise iki ülke arasında oynanan 74 Dünya Kupası finali döneme damga vuran bir diğer gelişmeydi.

Hollanda futbolu 20. yüzyılın başlarındaki Olimpiyat madalyalarına rağmen, 2. Dünya Savaşı sonrası çok da iyi bir noktada değildi. Öyle ki Euro 64 elemelerinde Lüksemburg’a elenmişlerdi.

Bu noktada Hollanda futbolunun tarihi iki adamın Ajax’a gelişiyle değişir; Daha sonraları “General” lakabını alacak olan Rinus Michels ve Johan Cruyff. 1965 yılında Michels takımın başına geçer ve bir yıl önce A takıma çıkmış olan Cruyff’u takımın en önemli as oyuncularından biri haline getirir. İkilinin mensubu olduğu Ajax 1965-73 yılları arasında 6 Hollanda şampiyonluğu kazanır. Bu arada ezeli rakip Feyenoord da 1970 yılında Hollanda’nın Avrupa Şampiyonu olan ilk takımı olur. Total futbol kavramıyla Hollanda’yı sallayan Ajax, ezeli rakibinin arkasında kalmaz; 1971’de Ferenc Puskas’ın teknik direktörlüğünü yaptığı Panathinaikos’u, 1972’de Fachetti’li Inter’i ve 1973’te de bir diğer İtalyan devi Juventus’u yenerek 3 yıl üst üste Avrupa Şampiyonluğunu kazanır. Tabi aynı kadroda bulunan diğer isimlerin de burada hakkını teslim etmek gerekir; Ruud Krol, yakın zamanda Frank Riijkard’ın Barcelona ve Galatasaray’da yardımcılığını yapan Johan Neeskens, Arie Haan ve Johnny Rep gibi.

Batı Almanya’da ise aynı yıllarda ileride “Kaiser” lakabını alacak olan Franz Beckenbauer Bayern Münih A takımında forma giymeye başlar. 1965 yılında Bundesliga’da mücadele etmeye başlayan Bayern Münih, 1966 yılında ilk kez Almanya Kupası’nı, sonraki sezonda da Kupa Galipleri Kupası’nı kazanır. 1969 yılında ilk şampiyonluğunu kazanan Alman ekibi, Ajax’ın üç yıl üst üste kazandığı Avrupa Şampiyonluğu’nun ardından 1974-76 yılları arasında aynı seriyi tekrarlayarak, Avrupa’ya damgasını vuran bir diğer ekip olur. Bayern Münih’in o yıllardaki kadrosu ise yine Ajax gibi bugün bile saygıyla anılan oyuncuları bünyesinde bulunduruyordu; Sepp Maier, Beckenbauer, Franz Roth, Paul Breitner, Gerd Müller, Uli Hoeness. Aynı Hollanda’da olduğu gibi bu oyuncular da Batı Alman Milli takımının bel kemiğini oluşturuyordu 70’li yıllarda.

İki ülke arasında sahadaki rekabetin doruk noktasına ulaştığı ilk mücadele 74 Dünya Kupası finalinde yaşanır. 1974 bir çok açıdan ilkleri barındıran bir kupadır; mesela kupa Jules Rimet Cup ismi yerine FIFA World Cup ismini alır, kupa bugünkü şeklini alır. Doğu Almanya ve Batı Almanya ilk kez bir kupada karşılaşır ve favori Batı Almanya maçı kaybeder.

Rinus Michels’in başında olduğu Hollanda finale gelene kadar birçok güçlü rakibini rahat bir şekilde saf dışı bırakır; Uruguay, Arjantin ve Brezilya gibi. Euro 72 şampiyonu Batı Almanya da Polonya ve Yugoslavya gibi iki güçlü Doğu Bloğu ülkesini yener. Finale çıkarken Hollanda futboluna, Almanya ise ev sahipliğine ve Bombacı Mülayim’den daha bombacı olan Gerd Müller’e güvenmektedir. Finalde etkili olan ve daha ilk dakikada Cruyff’un düşürülmesinin ardından Neeskens’in penaltı golüyle öne geçen Hollanda olurken, sonradan toparlanarak maçı Breitner ve Müller’in golleriyle Almanya alır. Almanlar ikinci şampiyonluklarını kutlarken, Hollanda ise tarihin en güzel kaybedenlerinden biri olarak kitaplardakini yerini alır. Turnuva sırasında iki taraf arasında gerilim yaratan olaylar da yaşanır; bunlardan biri de Hollanda kampına gizlice giren bir Alman gazeteci ve Bild gazetesinde Hollandalıların alem yaptığını göstermek için yanında getirdiği gizemli kadın. Bir röportajında Neeskens bu olayı komplo olarak açıklar. Ayrıca final maçında alınan bu mağlubiyet Hollanda’da hala “tüm yenilgilerin anası” olarak adlandırılır.

Bu rekabetin en ilginç maçlarından biri de 7 Kasım 1978’de yapılır. Ajax’tan sonra Barcelona’ya rekor bir ücret ile transfer olan Cruyff, bu tarihte bir jübile maçı yapacaktır. Maç Ajax ile Bayern Münih arasında oynanır. Bayern Münih Amsterdam’a geldiğinde pek dostluk maçına gelmiş bir takım gibi karşılanmaz. Hatta hiç kimse karşılamaz kendilerini Ajax tarafından. Şehirde de  ikinci sınıf bir otele yerleştirilirler. Stadyuma “Nazi domuzları” tezahüratları, hakaretler, tükürüklerle yollanması Almanların sabrını taşırır. Breitner, Maier ve  Müller aralarında konuşup karar verirler, maça ciddiyetle çıkacaklardır. Sonuç; Ajax:0 – Bayern Münih:8 … Herhalde bundan dolayı Cruyff tekrar futbola döndü bu maçtan sonra ve bir daha hiç bir Hollanda takımı jübile için bir Alman takımıyla maç yapmadı.

İki ülke arasında sonraki yıllarda da gerek sahadaki mücadelesiyle gerekse de saha dışındaki olaylarıyla hatırlanacak bir çok maç oynandı hem kulüpler bazında hem de milli takımlar bazında. İki ülke yine hem milli takımlarda hem de kulüplerde uluslararası kupalar kazandılar. Kısacası her daim bir rekabet oldu aralarında. Ama hiç biri 70’lerdeki rekabet gibi olmadı ve muhtemelen olmayacak da.

Leave a Reply