Bugün bazı gazetelerde dolmuşlarla ilgili bir haber yer almaktaydı. Habere göre artık dolmuşlarda para uzatma devri bitecek. Henüz ne olacağı belli değil ama otobüslerde olduğu gibi kartlı yada biletli sisteme geçilmesi konuşuluyor. İlk başta garip gelen bu haber, dolmuş içerisinde zaman zaman yaşanan karşılıklı sohbetleri bitireceğe benziyor. Hepinizin bildiği gibi dolmuşlarda para uzatmak ayrı bir sanattır ve aynı zamanda da sohbet sebebidir! Peki durup dururken nereden çıktı bu iş? Maliye Bakanlığı son yıllarda olduğu gibi vergi kaçakçılığı ile mücadele konusunda yeni tedbirler alıyor. Bu bağlamda, dolmuşların da içerisinde bulunduğu 20’den fazla sektörde yeni düzenlemeler bizleri bekliyor.
Düzenlemelerin nasıl olacağı henüz açıklanmadı. Dilerseniz hazır vergi kaçakçılığı konusu açılmışken bu konuyu biraz irdeleyelim. Öncelikle birkaç tane vergi kaçırma yönteminden bahsetmek istiyorum. Bazılarını duyduğunuzda tebessüm etmemek içten bile değil. En çok kullanılan yöntemlerden birisi yurt dışında sanal ya da sanal olmasa da gerçekten alım-satım gerçekleştirmeyen şirketler üzerinden işlem yapılmış gibi gösterilmesidir. Örneğin ithalatın yada ihracatın kazançları, vergi cenneti denilen düşük vergili ülkelere gönderilmesi ve daha sonra Türkiye’ye biraz daha kar ilave edilerek gönderilmesi. Bu yöntemde iki türlü vergi kaçırma söz konusu. İlki en acı olanı. Bu ülkelerle herhangi bir ticari münasebet olmamasına rağmen hayali para transferleri. Diğeri ise gerçekten o ülke ile alım satımın gerçekleştirilmesi ki ikinci yöntemin hukuksal açıdan herhangi bir bağlayıcılığı yok. Yani bunu yapmak kimseye yasal olmayan kazançlar getirmiyor. Diğer yöntem ise “geçici ithalat”. Bu yöntemde ise Türkiye’ye işlenme amaçlı gelen ürünlerin yurt-dışına tekrar gönderilmeleri gerekirken yeniden ülke içinde satılıyor. Böylece düşük vergi ile satış gerçekleşmiş oluyor. Ayrıca basit usulde vergilendirilenlerce -örneğin dolmuş ya da taksi işletmeleri- her isteyene istediği kadar belge verilmesi ve bu belgelere düşük tutarların işlenmesi yolu var. Başka bir deyişle eksik gelir bildirimleri. Eğer dolmuşlarda kartlı sisteme geçilecek olursa, dolmuşçuların bu yöntemi kullanma şansları kalmıyor. Diğer bir yöntemse hükumetin bazı bölgelerin kalkınmaları için vergileri düşük tuttuğu şehirlerde işlem yapıyormuş gibi göstermek. Örneğin satış Ankara’da gerçekleşiyor ancak siz bunu Şırnak’ta gibi gösteriyorsunuz çünkü orada da küçük bir şubeniz var.
Bunların dışında fatura ve fişleri eksik göstermek gibi çok klasik bir yöntem daha var. Bazılarınız hatırlayacaktır birkaç sene önce insanlar yıl sonuna kadar fişleri biriktirip el ile tek tek kaydediyorlardı. Daha sonra da bu geri bildirime karşılık bir miktar para alıyorlardı. Ancak toplanması gereken tutar sizin maaşınıza göre belirleniyordu. Yani aylık 1 lira kazanan birisi yıl sonunda 10 liralık fiş bildirebilirdi. Bu yöntem vergi kaçakçılığı ile mücadelede oldukça ilkel görünüyor. Hatta yine hatırlarsınız ki o dönemde yapılan pazarlıklarda satıcı tarafından “fiş kesmeyeyim şu kadar olsun” lafını çok duyardınız. 2005 yılında yapılan bir düzenleme ile bu uygulamadan vazgeçildi ve daha farklı yöntemlerle bu sorunla mücadele edilmeye başlandı.
Akla ilk gelen yöntem denetlemenin artmasıdır ki vergi dairelerinde başta olmak üzere birçok kurumda yeni düzenlemeler ve yeni çalışanlarla Türkiye’nin bu açığı kapatılmaya çalışıldı. Ne yazık ki bu kadar basit bir şekilde çözüme ulaşamadık. Daha sonra 2008 yılında Maliye Bakanlığı bir kampanya başlattı. “Vergi kaçıranı ihbar et, ikramiye kazan” isimli bu kampanyaya göre eğer vergi kaçırdığını bildiğiniz bir şirket varsa Maliye Bakanlığının alo ihbar numarasını arıyorsunuz. Eğer ihbarınız doğru ise şirketin kaçırdığı miktarın kesilen cezaların yüzde onu kadar tutar sizin cebinize giriyor. Bu kampanya oldukça işe yaradı. Toplam ihbar sayılarında bir önceki seneye göre yüzde 35’lere yakın bir artış oldu. Hatta bu hat sayesinde bazı ünlü isimler de birbirlerini şikayet etmeye başladılar. Ancak Maliye Bakanlığı bu kampanyanın koşullarını istediği gibi değiştiremiyor. Yani istese de yüzde 10’luk payı yüzde 20 yapamıyor. Önünde bazı hukuksal engeller var. Eğer bu hukuksal engeller ortadan kaldırılırsa sadece bu konuda değil, birçok mâli konuda yeni düzenlemeler ve önlemler yapılabilecektir.
Gördüğünüz gibi Sıhhiye’den bindik dolmuşa. Son durağımız Bilkent oldu. Yolda da kimseyle muhatap olmadık. Malum artık para uzatmayacağız kimseye, sadece bileti ver geç. Yalnızca biraz vergi kaçakçılığından sohbet ettik. Bu konuda denecek son söz vergi kaçakçılığı ile mücadelede her türlü sert önlem alınmalıdır. Aksi taktirde bütçe açığı artacak, rekabet eşitsizliği doğacak ve vergi kaçırmayanlar kaçıranlara göre ekonomiye 1-0 yenik başlayacaklardır. Unutmadan son bir sözü eklememiz gerekir sanırım, belki de örnek alırız;
“Amerika’da her şeyden kaçabilirsiniz, ancak iki şeyden asla: ölüm ve vergi dairesi.”
IRS (Amerikan Gelir Dairesi – Internal Revenue Service)