Yaz tatiline çıkmadan bu kitabı arkadaşımın tavsiyesi üzerine okunacaklar listeme eklemiştim. Okuyunca anladım ki bu kitap bambaşka. Kitabın ilk önce düz bilgilerini verelim.
Kitap Adı: Oblomov
Yazar: İvan GONÇAROV
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa : 619
Biraz yazardan bahsetmem gerekirse, İvan Gonçarov 1812-1891 yılları arasında yaşayan, büyük bir Rus roman yazarıdır. Belli bir süre devlet memurluğu da yapan Gonçarov, Oblomov adlı eserinin bir kısmını ilk olarak bir dergide Oblomov’un Rüyası adı altında yayınlamış, eserin tamamını ise 29 gün gibi kısa sürede yazmıştır. Ama yazar bu konuda “Oblomov benim aklımda 10 yıldan beri şekillenmiş, kendini oluşturmuştu. Sadece yazıya dökmesi kalmıştı” demiştir.
Şimdi kitaba gelelim;
Kitabımızın ana karakteri, İlya İlyiç Oblomov. Kendisi bir derebeyi (Asilzade). Hayatta sevdiği en güzel şey ise yatmak olan bu adam sadece düşünür, düşünmekten yorulunca da hayal kurar. İşleri pek önemsemez ve onları ertelemekten bile üşenen birisidir. Kabaca, aşırı derecede tembellik, umursamazlığa Oblomovluk deniliyor. Bir de en yakın dostu Ştoltz vardır ki bu Oblomov’un tam zıddı karakterdedir. Annesi Rus babası Almandır. Oblomov’un çocukluktan beri uşağı olan Zahar’ın ise efendisine sadakatinden başka adamakıllı bir özelliği yoktur. Kitap Oblomov’un kaldığı yeri ve bir gününü betimleyerek başlıyor. Aniden gelişen iki sıkıntılı durum, Oblomov’u belli sıkıntılara düşürüyor ve bu sıkıntılar sonucunda olaylar gelişiyor.
Kitabın tahliline gelince;
Hiç şüphe yok ki bu kitapta kendinizden baya bir şey bulacaksanız. Daha girişteki Oblomov’un evinin betimlemesi, bir üniversitelinin evini andırıyor. Bana öyle geliyor ki gençliğimizin %50’si Oblomov’dur. Geri kalan %50’nin %99’unda ise mutlaka bir Oblomovluk vardır. Oblomov doğunun romanıdır, doğu insanının bitmek bilmeyen hayallerini içerir. Bir Avrupalı tam manası ile Oblomov’u anlayamayacaktır. Zaten kitabı okuduğunuz zaman, Avrupa edebiyatında Oblomov gibi bir karakter olmadığını hemen fark edeceksiniz. Eğer 619 sayfa gözünüzü korkutmuşsa, sakın korkmayın. Çeviri öylesine akıcı ki 1 hafta içinde kitabı bitirmek mümkün, eğer Oblomovluk hastalığına tutulmazsanız. Ayrıca kitapta bazı kesimlere sağlam eleştiri ve bu kesimlere yönelik mükemmel tespitler var.
Sözün özü, bu kitabı bu yaz mutlaka okuyun. Emin olun pişman olmayacak ve kitaptan bir şeyler bulacaksanız. Belki de içinizdeki Oblomov’u yeniden keşfedecek, sonu gelmez tembelliğinizin, çalışmama isteklerinizin arkasındaki sebebi anlayacaksınz. Yazımızı bir yazarın cümlesi ile noktalayalım.
“Bu kitapta önemli olan Oblomov değil, Oblomovluktur”
Dobrolyubov