Öncelikle röportaj isteğimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Sizi biraz tanımakla başlayalım. Kemal Apaydın kimdir? Bilkent geçmişinizden bahseder misiniz?
Bilkent Endüstri Mühendisliği’ nden 2013 yılında mezun oldum. Bilkent geçmişimden bahsetmek gerekirse, not ortalamam çok düşüktü, zar zor mezun oldum ben. Bölüm derslerimin hepsi D’ dir öyle söyleyeyim. Ama çok takmadım yani üniversiteye ilk geldiğim yıldan beri. İlk yılımda 20 -30 tane kulübe girip çıkmışlığım vardır, o zamanlardan beri ben de şu merak vardı; kim ne yapıyor, bu kadar kulüp var da ne iş yapıyor bunlar? Hepsinin önce tanışma toplantılarına gittim. Hoşuma gitmeyenleri eledim, hoşuma gidenlerle devam ettim yani demek istediğim çok fazla kulüp merakım vardı.
Bilkent’ i tercih etme sebeplerinden birisi olabilir mi bu kulüp faaliyetleri? Bilkent tercihinizden bahseder misiniz?
Bilkent’ in kampüsü çok hoşuma gidiyor. Her şey yakındı, her şey yapılabilecek şekildeydi.
Ankara’ yı biliyor muydunuz daha önceden? Genelde Ankara’ ya gelenler için bir hayal kırıklığı olmuştur bu konu?
Ankara için genel kanı bende de aynı şekilde vardır. Ama şöyle de bir şey var. İstanbul’da da okunmuyor. Yani gezmek isteyeceksin, bir şeyler yapmak isteyeceksin ama aynı zamanda okul da var. İstanbul inanılmaz bir yer. Ben sürekli her hafta sonu gidiyorum oraya, hem iş için hem gezmek için, çevrem de orada. İstanbul’ da okumaya çalışsaydım mezun olamazdım. Burada hem sporum vardı, profesyonel basketbolcuyum, hem her işimi yapabiliyordum. Bu yüzden Bilkent’i seçtim.
Akademik avantajları Bilkent’i seçmenizde çok etkili olmadığını ve bu konuda Bilkent’ten çok faydalanmadığınızı söyleyebilir miyiz?
O konuda çok bir isteğim de yoktu aslında. Üniversitenin asıl amacı bence bir dersi mesela optimizasyonu mükemmel yapmak değildir. Benim amacım iyi bir iletişimci olabilmek, takım çalışmasında başarılı olabilmek ki kulüplere de bu yüzden girdim, sporumu yapabilmek yani kendimi geliştirmekti.
En başından beri ne yapmak istediğinizi biliyor muydunuz yoksa bu zaman içinde mi gelişti bu hedefiniz yani bu yaptığınız iş?
Aklımdaydı. İkinci sınıftayken bir girişimim vardı zaten, Viduello adında bir yazılım projesi. Çok yenilikçi, hiç olmayan bir şeydi. İki videonun bir sitede karşılaştırma yapılabilmesi için bir alan yaratmıştık. O girişimi batırdık, ben batırdım yani net söyleyeyim. O zaman ortağım bir işletme öğrencisiydi. Yazılımı biz yapamıyorduk, tasarımı ben yapamıyordum o zamanlar yani işin teknik kısmını dışardan başkasına yaptırıyorduk. Bu da yanlış yani eğer kendi işinizi yapmak istiyorsanız her işi kendiniz yapmak zorundasınız. Birçok yere girip çıkınca fikir sahibi oluyorsunuz yani ben o kadar staj yapmasaydım, kesinlikle kendi işimi kurma noktasında bir fikir edinemeyebilirdim. Çünkü örneğin ben burada işe girersem beni burada ne gibi bir gelecek bekliyor, bir yerlerde işe girip çıkarak anlıyorsunuz bunu. Kulüplere girip çıkarak hangi kulüplerin sizi daha iyi geliştirebileceğini görüyorsunuz.
Böyle genç yaşta kendi şirketinizin başında olmanın verdiği duyguları bizimle paylaşabilir misiniz? Ortaklarınız var mı?
Bir ortağım var, Ömer Can Gökçe. Bilgisayar mühendisidir. Bizim son yılda bir bitirme projemiz olur biliyorsunuz. Normalde şirketlerle yaparsınız o projeyi. Biz o zaman inovasyon üzerine bir proje üzerine çalıştık. O zaman ortağımdı, akıllı ev teknolojileri üzerine bir projeyi birlikte yapmıştık. O projeyle birinci olmuştuk. Altı kişilik çok sağlam bir ekibimiz vardı. Ömer Can bölüm derecesi vardı. Bir yıl boyunca ekiptekileri tek tek özenle seçtim. O ekip şu an burada olsaydı iki ayda Silikon Vadisi’ ne giderdik.
Başka çalıştığınız bir yer var mı yoksa sadece burası mı?
Bizim normalde 2 staj vardı biliyorsunuz. Ama benim 8 tane stajım vardı. Yeter dedim yani gördük bir şeyler. Mezun olduktan sonra burada çalışmayı seçtim. Şu an için başka çalıştığım yer yok. Ortağımla kurduk bu şirketi, bir de çalışanımız var.
Bir inovasyon şirketi ne yapar tam olarak? ARTI İnovasyon dışında çalıştığınız bir yer var mı?
Yapılmayanı yapmak. Yurtdışında yapılan bir proje vardır, alalım bunu Türkiye’ ye getirelim, orda tutmuş burada da tutar mantığı ile. Bu tür şeyler çok fazla var. Çünkü orası bizden önden gidiyor. Orda tutmuşsa burada da tutuyor genellikle. Ama inovasyonun mantığı bu değil. Mesela dünyada yok, Türkler yapsın, Türkler yapamaz mantığını kıralım gibi açıkçası. Şu ana kadar bizim yaptıklarımız da böyleydi. ARTI İnovasyon dışında çalıştığım bir yer yok.
Bu Chain uygulamasının size bir kazancı var mı?
O projeye yeni başladık. İlk başta bir kazanç olmaz zaten. Şimdi LinkedIn ile giriş yapılıyor, yakında Facebook da eklenecek. Ömer Can yazılımcı, işin IT kısmını yine bir yazılımcı çalışan ile beraber yürütüyor.
Biz de Chain Uygulaması ile sizi tanıdık. Bu Chain fikri nereden çıktı?
Üçüncü sınıfta seminerlere, fuarlara giderken aklımda vardı. Binlerce insan bir araya geliyor, ama orada ya iki ya üç kişiyle tanışabiliyorsun. O kadar verimsiz bir ortam ki. O zamanlarda aklıma geldi böyle bir uygulama. Dedim işte insanlar böyle ortamlara girdiği zaman check-in yapsın, çevresindeki insanların profillerine ulaşabilsin ve böylece insanların birbirleri ile tanışabilmeleri daha kolay olsun. LinkedIn inanılmaz bir şekilde büyüyor. Son zamanlarda öğrencileri de tarafına çekti ve bu uygulama çok büyük fırsatlar sunuyor. Böyle bir uygulamanın benzeri yok. LinkedIn gelip uygulamayı satın almak istiyoruz da diyebilir.
Peki bu uygulama için herhangi bir patent, telif hakkı aldınız mı? Bu fikri çalmalarından korkmuyor musunuz?
Şu an yapılan bir projeyi rakip kopyalasa hiç sıkıntı değil. Şunu açıkça söyleyeyim, sizin de ilerde belki bir girişiminiz olur. Sakın bu fikri bizden alırlar diye korkmayın. Çünkü artık herkesin bir projesi var ama projeyi satamazsan sıfırsın zaten yani sen karşı taraftan daha iyi pazarlarsan projeyi sen kazanırsın. Tüm enerjinizi verirseniz, kendinizi projeyi pazarlamaya odaklarsanız korkmanıza gerek yok.
Bu uygulamadan sonra ne yapmayı planlıyorsunuz?
Chain uzun vadeli bir plan. Chain’ i bitirip başka bir projeye başlayalım gibi bir planımız yok. Chain globalleşiyor. Şu an Romanya’dan, Brezilya’dan, İngiltere’den, Avusturalya’dan bu uygulamayı yaymak isteyen görüştüğümüz kişiler var. Seminerler ve fuarlar her yerde oldukları için her yerden insanlar merak edebiliyor. Mesela son günlerde bir olay yaşadık, kısaca bahsedeyim. İspanya’da işsizlik çok fazladır biliyorsunuz. İşsizlik çok fazla olduğu için böyle bir uygulama ile çevresindeki iş adamlarını görüp onlarla tanışmak isteyen insan sayısı da çok fazla. Hal böyle olunca oradan bir teklif geldi bize. Uygulama şu an geliştirilme aşamasında. Yılbaşına kadar uygulamayı mükemmele yakın bir hale getirmeye çalışıp ondan sonra, gelen teklifleri değerlendirerek globalleşmeye çalışacağız.
Bu uygulama ücretsiz olmaya devam edecek mi?
Chain Business projemiz var. Uygulamaya ekleyeceğimiz birkaç özellikle sadece şirketlere ve işadamlarına ücretli olacak, onun dışında yine normal sürüm ücretsiz kalmaya devam edecek.
TED Talks konuşmanızda tam bir güneş enerjisi hayranlığı sezilebiliyor. Konuşmanın bir bölümünde güzel enerji kaynakları olduğunu fakat sizin güneş enerjisine inandığınızı söylüyorsunuz. Farklı enerji alanlarında çalışmalarınız oldu mu yani sizin için güneş enerjisi neden daha önemli?
Benim ilk stajım Amerika’da nükleer enerji üzerineydi. Orada enerjinin önemini gördüm. Sonra Almanya’da rüzgâr enerjisi üzerine çalıştım. Almanya’da rüzgâr üzerine çalışırken orada güneş enerjisinin kullanımını gördüm. Daha sonra bu enerji sektöründe üretimin ve teknolojinin en ileride olduğu yer neresi diye araştırmaya başladım ve Kore’ye gittim. Kore’de bir fabrikada bir iki ay kaldım ve o üretim yapan şirketin Türkiye distribütörlüğünü aldım.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? Bilkentli genç girişimcilere bir şeyler söylemek ister miydiniz?
Yapılmayanı yapmak çok önemli. Başka bir yerde daha önce yapılmış birkaç şeyi para kazanma amacıyla getirip ortaya koymak doğru değil. Türklerin bir farklılığı olması lazım, bizim böyle kopyacı olmamamız lazım. Geçenlerde bir bakan bile ara eleman olduğumuzu söyledi yani dışardan ürün geliyor değiştirip satıyoruz. Türkiye’de çok büyük bir potansiyel var. Bilkent’te, ODTÜ’ te, Teknopark ’ta ya da Cyberpark ’ta her kapının arkasında inanılmaz icatlar var. Ama bunlara değer verilmediği için yatırım yapılmadığı için dünyaya tanıtılamıyorlar. Bu konuda arkadaşlarımız kendi fikirlerini ortaya çıkarıp pazarlamaları gerekiyor.
Çok teşekkür ederiz bizimle bu keyifli röportajınız için. Çalışmalarınızda başarılarınız devamını diliyoruz.
Ben teşekkür ediyorum.