Sis
Özenle boyadım ipliğini sevginin,
Gidip de bulamamanın incinmiş rengine.
Sisi gümüş bir rüzgarla tepelerden eğirdim,
Dokudum yalnızlığın bu serin kumaşını,
Sesime ayrılıklardan bir gömlek diktim.
Ölümü tastamam ezberledim de geldim,
Dilimde bu buruk türkü tadıyla
Bilmem ki buradan nereye giderim.
Sonunda kendime bir top yangın edindim,
Soluğumla besledim dudağımın ucunda.
Ömrümün külüydü savrulan hep ardımda,
Örterek yavaş yavaş bıraktığım izleri
Yanmış bir günün sürüklenen kanatlarıyla.
Koştum, durmadan koştum o küçük yangınımla,
Adımın çaresiz kıyılarında kendi göğümü bulmaya.
”Ben ki kiracıyım bir acıya” diyen şair Metin Altıok‘tan söz ediyorum. Kendi göğünü bulmak için ne çok acı çektiğini, nasıl koştuğunu, tökezleyip yerin sertliğini nasıl hissettiğini ve sonra gökyüzünün o maviliğini nasıl kucakladığını anlatıyor bana bu soğuk Ankara akşamında. Şiir kitabını elime aldığımdan beri deyim yerindeyse, sarhoş gibiyim. Mısraların arasında kaybediyorum kendimi. Onunla birlikte acı çekiyorum. Hem de ne acı!
Acılarla Büyümek
Önce kemiğin ete değdiği yerde bir sızlama oluyor, kanatıyor bedeni, sonra zaman geçtikçe kabuk bağlıyor yara. Kabuk bağlayan yaranın iyileşmesi de bir hayli zaman alıyor. Ne zaman ki kabuk düşüyor, yarayı görüyorsun o zaman bir şeylerin eskisi gibi olmayacağını anlıyorsun; çünkü bedenin, bilhassa ruhun bir yaranın izini taşıyor artık. Hayatın anlardan oluştuğunu düşünüyorsun ve birden aklına ”yaranın izi” geliyor. Artık biliyorsun, hayat biraz da yaraların izleriyle oluşuyor.
Benim yaram; Metin Altıok, izini gördükçe bedenimden çok, insanlığımın sızladığı yerim.
O bir aydındı, eğitimciydi, büyük bir şairdi ama bunların ötesinde o bir insandı.Yaralarını sarmak için şiirler yazdı, acı’nın şiirlerini… En son şiiri de Sivas 2 Temmuz 1993…
2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilen etkinliğe katılmak için Sivas’a gelen 37 aydından biriydi. Bilemezdi o günün ülke tarihinin en karanlık günlerinden biri olacağını, tarihte koca bir utanç yaratacağını, yaraların ilk günkü gibi sızlayacağını bilmezdi, bilemezdi. O gün ”korkunç bir karanlık” tarafından yakıldı otel, içinde 37 aydınıyla birlikte. Metin Altıok ağır yaralı olarak kurtarıldı 2 Temmuz günü fakat yenik düştü bedeni o korkunç karanlığa ve 9 Temmuz 1993’te Ankara’da vefat etti, o çok sevdiği gökyüzünün bir parçası oldu. Bedeni yenik düştü diyorum çünkü Metin Altıok; şiirleriyle, dostluğuyla, sıcaklığıyla, acılarıyla başucumda benim. O hala yaşıyor, onunla aynı kaderi paylaşan dostları gibi.
”Anamın bıraktığı yerden sarıl bana.”, ”Sevgiden caydığım yerde darıl bana.”
Metin Altıok’u anlamak için bir kaç şiir yetmiyor. Ama yüreğime en çok işleyen şiiri yukarıda satırlarını yazdığım ”Sarıl Bana”. Sade ve yumuşak dili o kadar acıyı nasıl güzel anlatmış, şaşırıp kalıyor insan. Kıyıda köşede kalmış her satır duyguları yeniden inşa ediyor. En çok da o yarım kalmışlık hissini…
İnsan nasıl, ne zaman tam hisseder? İnanın bilmiyorum, ama şu bir gerçek ki yarım hissederek de yaşanıyor.Yaşamak zorunda kalıyor insan, kendi göğünü yaratmak için. Ne kadar çok koşmak gerektiğini öğreniyor zamanla, bir gün tökezleyip yerin o sertliğini öğreneceği gibi.
Metin Altıok’u ve dostlarını unutmayalım koşarken, sırtımızda geçmişin yükü, kalbimizde gelecek güzel günlerin ışıkları olsun hep. Metin Altıok’un yaydığı ışık olsun. Işıklar içinde uyusunlar, güzel insanlar.
Metin Altıok’a ait, Sezen Aksu bestesiyle Kavaklar:
http://www.youtube.com/watch?v=3HTXA40gZek
Kaynakça:
”Bir Acıya Kiracı” şiir kitabı, Metin Altıok
Ufuk
Bir suyun ürpermiş aynasında
Apansız gözgöze geldiğim.
Ayakları ayaklarıma bitişik
Kımıltısız bir gövdeyle rüzgârın sildiği.
Bir bulup bir kaybettiğim
Yani bir gezginin hep gittiği,
Senin yüzün benim yüzüm değil mi?
ÜSTAD “Metin Altıok”
Bu güzel insanı bizlere tekrar anımsattığın için teşekkürler.
Nazlı Terekeme
Asıl ben teşekkür ederim, bu kadar güzel bir yorum yazdığın için:)