Bilkent Medeniyet Topluluğu, geçen dönem Rektörlükten izin çıkmadığı için açamadığı Osmanlı Dili ve Kültürü kurslarına bu dönem için kayıt almaya başladı. Ücretsiz olan kurslar 17 Mart’ta başlayacak ve 8 hafta sürecek. Kurslar için stantlardan kayıt olma imkanı dün itibariyle sona erdi. Ancak kurslar hakkında bilgi almak veya katılmak istiyorsanız aşağıda verilen iletişim adresleriyle iletişime geçebilir ve hala kayıt olabilirsiniz.
Abdussamed Kahraman: 05378504897
kahraman.abdussamed@gmail.com
Peyami Safa 1940 yılında Cumhuriyet gazetesinde neşredilmiş “Arap Harfleri” başlıklı bir yazısında kendisine bir okuyucusu tarafından, çocuğuna arab harflerini öğretip öğretmemesi konusundaki sorulan soruya şöyle mukabele ediyordu:
“Evet, arab harfini bilmek devlet işlerinde de, hususî müesseselerde de kuvvetli bir tercih sebebi olmağa devam ediyor, çünkü eski evrakı, dosyaları ve muhabereleri okuyabilmek için arab harfi bilmek şart. Bunun daha ne kadar süreceği de kestirilemez. Kanun arab harfleriyle okumayı değil yazmayı yasak etmiş olduğu için, çocuğunu iyi techiz etmek isteyen her baba ona eski harfleri öğretebilir.
Bu, işin sade ve amelî cephesi.
Bir de kültür cephesi var. Arab harfi bilmeyen bir genç için Türk tarihinde ve Türk edebiyatında orta seviyeyi bulacak kadar derinleşmek imkânsız”
Bundan 19 sene sonra Tercüman gazetesinde neşredilmiş “Arab Harfleri ve İrtica” başlıklı bir yazısında ise kendisine Latin harfleriyle neşredilmiş şümullü bir tarih kitabı olup olmadığını soran bir üniversite öğrencisine yine aynı nakısanın verdiği çaresizlikle veryansın ediyordu:
“-Yok oğlum, yok. Milli kütüphanelerimiz binlerce tarih kitabıyla dolu fakat hepsi eski harflerimizle”
1928 yılında cumhuriyetin kurucu kadrosu İslam’ın bir din olarak, Osmanlının bir tarih, kültür ve gelenek olarak reddi ile ve modern batı medeniyetinin değerlerini temel alarak gerçekleştirmek istedikleri dönüşüm için önemli bir adım daha attı: İslam elifbasını kaldırarak yerine Latin alfabesini getirdi. Türk milletinin 1000 senelik elifbası Türk Milletini İslam dininden soyundurmak isteyenlerin gadrine uğradı. Dilini İslam’ın kendisine sunduğu imkânlarla donatan ve tabiatı ile o dille itikadını yoğuran Türk Milleti kendisini, yapılan bu müdahale ile diline ve itikadına karşı gerçekleştirilmiş bir taarruzun içerisinde bulmuştur. Dile karşı yapılan tek taarruz elbette bu değildi. Arapça ve Farsça kelimelerin olabildiğine dilden uzaklaştırılma gayreti yine Türk Milletini İslam’dan ve İslam kültür havzasından ayırma isteğine matuftu. Çünkü dil insanlara insanlıklarını, milletlere millet olma vasıflarını kazandıran bir vasıta olmakla beraber insanların ve milletlerin dünyayı nasıl algıladıklarını, âlemi nasıl tasavvur ettiklerini ve Allah ile olan ilişkilerini nasıl geliştireceklerini tayin eden en hayatî mesele idi.
Bu mevzu üzerine Peyami Safa gibi birçok münevverimiz kafa yordu, kalem oynattı ve dert yandı. Bugüne geldiğimizde Harf İnkılâbının ve dille alakalı diğer devrimlerin Türk milletine nelere mâl olduğu zannımızca hesaba tâbi değildir hatta korkarız ki kastettiğimiz manada bir Türk milletinin ve millet hayatının varlığından tereddütsüz bahsetmek zor olacaktır.
Bu noktada, Bilkent Medeniyet Topluluğu olarak biz, Osmanlıca öğreniminin ve İslam harfleriyle aramızdaki uzaklığın giderilmesinin; millet hayatını takviye etmek ve belki de yeniden tesis etmek bunun yanında, kaybettiğimiz tarihi süreklilik şuurunun elde edilmesini sağlamak bakımından, hayatî ehemmiyeti haiz olduğunu düşünüyoruz.
Millet hayatının yitimiyle beraber dilimize karşı gerçekleştirilen taarruzun aynı zamanda bizi bir entelektüel fukaralığa sürüklediğine kaniiz. Fikrimizce Osmanlıca öğrenimi bu noktada tarihimiz içerisinde gelişmiş bulunan ilmî müktesebatla aramızdaki soğukluğu gidermek mahiyetinde olup kaybettiğimiz derinliğin tekrar kazanılması için ümidimizi artırıcı ve samimi bir teşebbüs olacaktır.
Dergi
Bu güzel paylaşımınız için teşekkürler.. Kaliteli paylaşımlarınızın devamını bekliyoruz. Kolay gelsin!