Özellikle son yıllarda gündemde olan, ismini sosyal medyada ve gazetelerde sık sık duymaya başladığımız “Orta Gelir tuzağı” kavramı, Türkiye’nin içinde bulunduğu tehlikeyi açıklaması bakımından önemi gittikçe artan bir kavram olmaya başladı. Peki nedir bu “ Orta Gelir Tuzağı” ? Orta Gelir Tuzağı, en genel ifadeyle, kişi başına düşen yıllık milli gelirin, büyümenin nispeten daha kolay olduğu ilk safhalarında sürekli artarak belirli bir seviyeye ulaşıp, bu aşamadan sonra belirli bir bant için sıkışıp kalması ve bir üst sınıf gelir düzeyine ulaşamaması durumunu ifade ediyor.
ÖSS günlerinizi hatırlayın. Hepimizin başına gelmiştir. Senenin başında, her yeni çalıştığınız konunun sonrasında çalışmanızın meyvesini anında alıyor ve artan netleriniz sizi mutlu ediyordu. Ama bir süre sonra öyle bir yer geliyordu ki o kadar çalışmanıza rağmen puanlarınız eskisi gibi artmıyor ve belli bir aralık içinde sıkışıp kalıyordunuz. İşte “Orta Gelir Tuzağı” kavramı ekonomide tam da bu aşamadan kurtulmanın zorluğunu anlatmak için kullanılıyor. Dünya Bankası’nın sınıflandırmasına göre, kişi başına düşen yıllık milli geliri 1.000$ -12.000$ arasında olan ülkeler “Orta Gelirli ülkeler” kategorisinde yer almakta. Türkiye’nin 1950’lerden beri bu sınıfta kaldığını ve özellikle 2007’den beri kişi başına düşen milli gelirinin 10.000$ civarında seyrettiğini düşünürsek, ülkemizin bu tehlikeyle karşı karşıya olduğunu söylemek yanlış olmaz
Aslında 2000’lerin ilk yarısına dönecek olursak işler iyi gidiyor gözüküyordu. 2001 krizi geride bırakılmış, krizin etkilerini en aza indirmek amacıyla oluşturulan IMF programı 2007’ye kadar sürdürülmüş ve uygulanan yapısal reformlar ve kemer sıkma yöntemleri sayesinde, kayda değer bir büyüme gerçekleşmişti. Buna bir de o dönemde küresel para piyasalarındaki “döviz bolluğu” da eklenince, Türkiye kişi başına düşen yıllık gelirini 2008 itibariyle, 2001’e kıyasla %20 civarlarında arttırmıştı. Zira Türkiye birçok Avrupa ülkesine kıyasla daha yüksek faiz veriyor ve bu durum ülkeye olan sıcak para akışını arttırıyor, oluşan döviz bolluğu TL’nin dolar karşısındaki değerini yükseltiyordu. Böylece döviz bazındaki yıllık milli gelir, kur düşüşünden kaynaklı “sanal” bir büyüme gösteriyordu.
Bu şu demek. 1$ = 2 TL olduğu durumda yıllk gelirinizin 40.000 TL doğal olarak da 20.000$ olduğunu varsayalım. Şayet kurda bir düşme yaşanır TL’nin dolar karşısındaki değeri yükselirse yani 1$=1TL olursa, siz yine aynı parayı kazanmanıza rağmen dolar bazındaki geliriniz 20.000$’dan 40.000$’a yükselmiş olur. Bu da “sanal” bir artış meydana getirir. İşte 2008’e kadarki milli gelirdeki artışın en büyük nedeni kurdaki düşüşten kaynaklı bu “sanal büyüme” dir
Peki sonra ne oldu? Küresel para piyasalarındaki döviz bolluğunun sona ermesiyle, agresif büyüme dönemi kapanmış oldu. Bu durumdan en çok Türkiye gibi ekonomik büyümesi sıcak para girişine bağlı ülkeler etkilendi. 2001 krizi sonrasında oluşturulan ve ekmeğini fazlasıyla yediğimiz IMF paketi, 2007 itibariyle de sona erdikten sonra tekrardan bu şekilde sistemli bir program hazırlanmadı. Maalesef o günden beri Türkiye’nin sistematik bir ekonomik kalkınma programı bulunmamakta, günü kurtarmaya dayalı politikalar izlenmektedir.
Büyüme denildiğinde akla ilk gelen meselenin “doların fiyatı” olduğu bu ortamda, nitelikli ve eğitimli işgücü sayısı, teknolojiye bağlı üretkenlik seviyesi, kadının iş gücüne katılım oranı gibi asıl meseleler maalesef geri planda kalmaktadır. Eğer sen büyümek adına elini taşın altına koyup bu meseleler üzerine kafa patlatmak yerine, dolar fiyatından medet umarsan, doların fiyatının düşmediği durumlarda yıllar boyunca belli bir banda tıkanıp kalırsın. İşte bu yüzden, 2008’den beri kişi başına düşen milli gelirimizin 10.000$ civarında sıkışıp kalmasına çok da şaşırmamak gerekir.
Peki bu tuzaktan çıkmak için ne yapmalı? Öncelikle bu tuzaktan kolayca kurtulmuş ve bir üst gelir sınıfına geçmiş ekonomilere bakmak gerekiyor. Güney Kore bu başarı hikâyelerinden sadece biri. Güney Kore örneğindeki kilit nokta ise Ar-Ge çalışmalarına verilen önem. Güney Kore bu tuzaktan inovasyon sayesinde yani, yeni ve yaratıcı fikirleri katma değer yaratan ürün, metot ve hizmetlere dönüştürerek kurtulmuştur. Güney Kore’nin AR-GE harcamalarının Gayri Safi Milli Hasıla’daki payı %3.5. Bizde ise durum haller acısı: %0.8. Sadece bu fark bile daha yiyecek kırk fırın ekmeğimizin olduğunu gösteriyor.
Bir diğer yöntem ise, ülke içindeki bölgeler arası üretim ve teknoloji bakımından gelişmişlik farkını kapatmaktan geçiyor. Şöyle ki; her bölge orta gelir tuzağı tehlikesiyle karşı karşıya değil. İçlerinde İstanbul ve Ankara’nın bulunduğu 14 ilimiz için bu tehlike söz konusu değil. Zira bu illerimizin kişi başına düşen yıllık geliri 17.000$ civarlarında ve adeta dünya devleriyle yarışıyorlar. Ancak bunun yanında 40 ilimiz var ki, buralar 8.500$ ile orta gelir tuzağına sıkışıp kalmış ve bu banttan çıkmak için mücadele vermekteler. Ülke olarak bu tuzaktan kurtulmadaki kilit rol bu illerin göstereceği performansa bağlı. Diğer yandan, geriye kalan 27 ilimiz için de böyle bir tuzak söz konusu değil. Çünkü çoğunlukla Doğu ve Güneydoğu bölgesinde yer alan bu illerimiz için daha büyük bir tehlike söz konusu: Yoksulluk tuzağı. Zira bu illerimiz hayatlarını sadece 3.500$ ile devam ettirmekteler.
Adeta 3 farklı dünyanın olduğu bu Türkiye profilinde, bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltmak, bu tuzaktan çıkmak adına büyük bir önem arz ediyor. Bunun da yolu, demin saymış olduğum ikinci ve üçüncü bölgelerdeki, yatırımları arttırmaktan, imalat sanayisinin kalitesini yükseltmekten, sanayiyi çeşitlendirmekten ve emek piyasasındaki koşulları iyileştirmekten geçiyor. Eğer bunlar yapılmazsa “orta gelir” bizim için bir tuzak değil bir kader olur. İşte o zaman da OECD’nin 30 yıldır “Gelişmekte Olan Ülkeler” kategorisinden çıkamayan ülkeleri “Bu Kadar Gelişebilen Ülkeler” kategorisine alması bizim için bir Zaytung haberi olmaktan çıkıp gerçeğe dönüşebilir.
KAYNAKÇA
Eğilmez, M. (2014, May 1). Orta Gelir Tuzağından Nasıl Çıkılır? Retrieved May 5, 2014, from http://www.cnbce.com/yorum-ve-analiz/dr-mahfi-egilmez/orta-gelir-tuzagindan-nasil-cikilir
Taşçı, K.& Yeldan, E. (2012, December 1). Orta Gelir Tuzağı’ndan Çıkış: Hangi Türkiye? Retrieved December 1, 2012, from http://www.turkonfed.org/Administrator/Userfiles/Documents/PDF/Raporlar/sektorel_analiz.pdf
Yeldan, E. (2014, April 15). Orta Gelir Tuzağı Meselesi. Cumhuriyet. Retrieved April 16, 2014, from http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/61139/Orta_Gelir_Tuzagi_Meselesi.html