Şu sıralar, hem televizyonda hem de beyazperdede mahalle komedileri en çok sevilen ve izlenen türler arasında. İzleyenlere sorulduğunda, en önemli sebep bu işlerin sıcak ve samimi bulunması gibi görünüyor. Görünüşe bakılırsa; kasıntı mafya filmlerinden, entrikalı aşk beşgenlerinden ve samimiyetsiz tiplemelerden sıkılan belli bir kitle, artık filmlerde izleyiciye samimiyet ve içtenlik olarak yansıyan bir inandırıcılık peşinde. Senaryoya kapılıp kendimizi olayın içinde hissetmeyi, karakterleri önceden tanıyormuşçasına benimsemeyi seviyoruz galiba. Komedi türünde de, izleyicinin aradığı bu gibi görünüyor. Birçok kişinin samimi ve sıcak bulduğu günlük bir komedi anlayışı bu. Günlük dediysek; asla sıradan değil, çünkü bu samimi mahalle komedilerinden bir film için inanılmaz derecede malzeme çıkıyor. İşte bu filmlerden bir tanesi de 9 Ocak’ta vizyona girdi bile. ‘Bana Masal Anlatma’…
Şüphesiz ki; büyük bir izleyici kitlesine sahip Leyla ile Mecnun, Türk dizileri arasında farklılığıyla hatırlanacak dizilerden olmuştu. Onda bir ‘şey’ vardı ve sevenin de sevmeyenin de farklılığını inkar etmediği, asla sıradan olmayan Leyla ile Mecnun; ekranlardaki dizi yığınının içinde öne çıkmayı başarmıştı. Dizinin senaristi olarak tanıdığımız Burak Aksak, bu filmde de yönetmen ve senarist olarak karşımıza çıkıyor. Edebiyata ve sinemaya göndermeleri, Leyla ile Mecnun’daki Ferdi Tayfur’un yerini alan Hakkı Bulut ile vazgeçilmez arabesk tutkunluğunu Bana Masal Anlatma‘ya da aktarmış Burak Aksak.
Behzat Ç.’nin Harun‘u olarak tanıdığımız Fatih Artman‘ı ise; yakında başlayacak dizisi Beş Kardeş‘te izlemeyi beklerken, bu filmdeki gibi farklı bir rolde görmek heyecan verici. Harun’un yeri apayrı olsa da; bu filmde canlandırdığı dolmuş şoförü Rıza ondan çok farklı. Çekingen, utangaç ama oldukça iyi kalpli bir mahalle delikanlısı. Patavatsız, paldır küldür, kaba ama sevimli halleriyle izlemeye alıştığımız Fatih Artman, Rıza rolünde de sevimliliğinden bir şey kaybetmeyerek bambaşka bir rolle izleyici karşısına geçiyor. Senarist Burak Aksak şöyle anlatıyor onu: “Filmdeki Rıza karakteri, benim için ortada kalmış bir adam. Babası ismini koyarken bile Metin, Ali ve Feyyaz gibi efsanelerin isimlerini değil de; Rıza ismini seçmiş. Ferdi, Müslüm ve Orhan varken Rıza, gidip inadına Hakkı Bulut dinliyor. Herkes yeni sarı dolmuşlardan kullanırken o eski minibüsünü bırakmıyor. Sonra dedim ki; “Bir masaldan prenses çıkıp, Rıza’nın hayatına girse bugünün İstanbul’unda ne yaşardı?” Böyle bir kız, Rıza’nın kahramanı olabilir mi ya da olmak zorunda mı? Bu ezberin bozulmasını istedim. Yani masallarda bir prens gelir ve kızı kurtarır, bunu biliriz. Bense sınırların dışına taştım.”
Oyuncu kadrosu tanınmış simalarla donatılmış filmde; başrolde Fatih Artman’a, masallardaki peri kızını andıran Ayperi olarak ilk sinema deneyimiyle Güneşi Beklerken’den tanıdığımız Hande Doğandemir eşlik ediyor. Yılmaz Erdoğan, Gökçe Bahadır, Gürkan Uygun gibi konuk oyuncuların yanı sıra; Tarık Ünlüoğlu, Erdal Tosun, Burcu Biricik, Cengiz Bozkurt, Sadi Celil Cengiz gibi isimleri barındıran filmde; Suriçi semtinde yaşayan ve hayatını dolmuş şoförlüğü yaparak kazanan, iyi kalpli ve çekingen Rıza’nın doğru bildiği her şeyi Ayperi ile tanışınca yeniden gözden geçirmesini izliyoruz.
İstanbul’un değişen dokusu, kaybolan mahalle kavramı da; yer yer toplumsal göndermelerle düşündürüyor izleyiciyi. “Biraz ölüyor, biraz da ölmek zorunda İstanbul. Ölmekten kastım, aşina olduğumuz, bildiğimiz şehrin dokusu tabii ki değişecek. Bu ortada olan bir şey ve engelleyemezsiniz. Filmde gördüğümüz insanlar mesela, son mahalleliler. Artık, yakında mahalle diye bir kavram kalmayacak. Buna karşı duramıyoruz ama bir yandan da bunun için çok mutsuzuz.” diyor yönetmen Burak Aksak.
Güldürmek zor, hem de birçok yerli komedide rastladığımız küfür ve abartı unsurları olmadan. Ama yine de gülmek garantili bu filmde. Peki sadece güldürmek yeter mi? Sıcak bir mahalle kültürü, nostalji, melodram ve samimi karakterler yeterli dozlarda harmanlandığında ortaya tadından yenmez bir yerli komedi çıkabilir. Kısa bir süreliğine de olsa gerçeklerden kaçabildiğimiz, belki de ancak masallarda mümkün olacak kadar samimi, sevgi dolu bir gerçekliği izlediğimiz filmde; Burak Aksak, Leyla ile Mecnun‘daki kıvılcımı bir kez daha yakalamış görünüyor.