GazeteBilkent ekibinden Erdem Girgin, Gizem Çetin ve Aslıhan Özdemir ile birlikte değerli mezunumuz Arvento CFO’su Bekir Akdemir’i ofisinde ziyaret ettik ve kendisiyle çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Bekir Bey’in sorularımızı samimiyetle yanıtladığı bu röportajı okurlarımızla paylaşıyoruz.
Bekir Akdemir Kimdir?
Arvento CFO’su Sayın Bekir Akdemir, Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümünden 1998 yılında mezun olmuştur. Ankara’da yaşamasına rağmen, özel sektörün daha çok canlı olduğu İstanbul’a gitmiştir. Mezun olur olmaz 4 büyüklerden (Big Four) Ernst & Young denetim şirketinden iş teklifi almış ve bağımsız denetçi olarak İstanbul ofisinde işe başlamıştır. Burada 4 yıl 4 ay çalışıp tecrübe kazandıktan sonra; dünyanın önde gelen 100 endüstriyel firması arasında yer alan Saint-Gobain’in Türkiye operasyonlarının içinde finans bölümünde çalışmıştır. Dünya devi şirketlerle beraber çalışarak, olaylara dünya ölçeğinde bakma ve geleceği daha rahat planlamayı öğrenen Akdemir, burada yaklaşık 8 yıl çalıştıktan sonra Arvento Mobil Sistemler ’de CFO olarak göreve başlamıştır. Mezunumuz genç yaşına rağmen iş dünyasında emin adımlarla ilerliyor. En son CFO World dergisinin Aralık 2013 sayısının kapağında yer alan başarılı mezunumuzun, kapsamlı röportajı yine aynı sayıda yayımlanmıştır.
Arvento Hakkında
Türkiye’nin lider araç takip sistemi Arvento, 38 binin üzerindeki müşterisi ve 450 binden fazla cihaz sayısı ile takip sistemleri alanında Türkiye’de pazar lideridir. Tamamını Türkiye’de geliştirip ürettiği teknolojiyi 3 kıtaya ihraç eden Arvento aynı zamanda alanında dünyanın en büyük 5. şirketi konumundadır.
GazeteBilkent: Türkiye’nin yanı sıra 23 ülkede daha faaliyet gösteren Arvento geçen yıl Avrupa genelinde 31 ülkeden 17 bin şirketin katıldığı Avrupa İş Ödülleri’nde kendi kategorisinde “Avrupa’nın En Başarılı Şirketi” seçilmişti. Aynı zamanda Dünya’nın en büyük 5. araç takip şirketi oldunuz. Bir CFO olarak, sektörünüzde rakiplerinizden en büyük farkı nerede görüyorsunuz? Arvento’nun bu yükselişi devam edecek mi?
Bekir Akdemir: Şimdiye kadar ulusal ve uluslararası olmak üzere 35’den fazla ödül aldık. Bu ödüllerin tamamı büyümedeki başarılarımızın takdiridir. Faaliyete başladığımız günden bu zaman kadar gerek finansal tablolarımızdaki her bir kalemde, gerekse pazar payımızda büyüme her zaman olmuştur. Şimdiye kadar olduğu gibi gelecekte de büyümeye ve ülkemizde, dünyada yükselmeye devam edeceğiz.
Ulaştığımız başarıda ve rakiplerimizle aramızın uzak mesafe açılmasında önemli katkıları olan en büyük farklarımız işimizin özü olan yazılım ve donanımızın tamamını kendi bilgi birikimimizle, kendimizin yapması; yaygın bayi ve yetkili teknik servis ağımız; sağlam insan kaynaklarımız ve finansal gücümüzdür.
GB: Arvento olarak Türkiye’de pek çok büyük şirkete hizmet vermektesiniz, 38.000 müşteri, 450.000’den fazla araç ile işbirliğiniz mevcut. Arvento bu noktaya nasıl geldi? Kısaca bahseder misiniz?
Akdemir: Araç takip ve filo yönetim sistemlerine olan büyük ihtiyacı gören Genel Müdürümüz Özer Hıncal, ekibiyle birlikte 2000 yılının başlarında Ar-Ge faaliyetlerine başlamıştır. Geliştirdikleri bu teknolojiyi, farklı kullanıcı ihtiyaçlarına göre tasarlanmış özel araç takip paketlerini kullanıcıların hizmetine sunmuştur.
Sistemlerimizde kullandığımız ileri teknolojinin yanında, Ar-Ge faaliyetlerine devam etmemiz, çalışanlarımıza yatırım yapmamız, yaygın satış ve satış sonrası hizmet ağlarımızın kurulması, reklam faaliyetlerine ağırlık vermemiz ve en önemlisi müşteri memnuniyetinin her zaman ilk sırada yer alması, Arvento’nun her yıl bir önceki yıla göre ortalamanın üzerinde büyüyerek bu günkü noktaya gelmesini sağlamıştır.
Araç takip sektörünün büyümesi için, her türlü iletişim aracını kullanarak, ürettiğimiz bu sistemlerin bir ihtiyaç olduğunu belirtip, araç sahiplerinin bu tür sistemleri kullanarak birçok faydanın yanında ekonomik yararlar da sağladığını vurguladık. Geliştirdiğimiz ürün ve sistemleri kullananlar, beklentilerini karşılanmasıyla birlikte bizi, sizin de söylediğiniz gibi, rekor müşteri ve araç sayısına ulaştırmıştır.
GB: Daha önce Ernst & Young’da ve Saint-Gobain’de farklı pozisyonlarda görev aldınız. Bu global şirketler sizin vizyonunuza neler kattı? Hangi kazanımlarınızı Arvento’da kullanıyorsunuz?
[pullquote_right]Bilkent İşletme bölümündeyken her türlü teorisini öğrendiğimiz iş hayatının, gerçeğe uyarlanmış halini denetim yaparken gördüm.[/pullquote_right]Akdemir: Ernst & Young’da geçirdiğim yıllar adeta okul yıllarımın devamıdır. Bilkent İşletme bölümündeyken her türlü teorisini öğrendiğimiz iş hayatının, gerçeğe uyarlanmış halini denetim yaparken gördüm. Yaptığımız iş gereği kısa sürede farklı sektörlerden onlarca firmanın denetimini yapmanın yanında, onların iş süreçlerini, çalışma şartlarını, paydaşları ile olan ilişkilerini tanıma fırsatı buldum. Hem ziyaret ettiğim firmaları yakından tanıdım hem de içinde bulunduğum Ernst & Young ailesinin işleyişini gördüm. Personele verilen önemi, eğitim programlarını, bilgi işlem altyapısının sağlamlığını, organizasyon yapılarını inceledim.
Aynı şekilde yine bir dünya devi olan Saint-Gobain’de çalıştığım süre zarfında birden fazla kıtada, farklı kültürlerde nasıl iş yapıldığını, dev organizasyonun nasıl idare edildiğini öğrendim. Bunların yanı sıra en küçük birimden en büyüğüne verilerin nasıl ve ne şekilde aktarıldığını, iş hayatındaki başarıların nasıl paylaşıldığını, iş güvenliği ve işçi sağlığına verilen önemi, kurum içi ilişkileri düzenleyen evrensel kuralları yaşayarak öğrendim. Her iki şirkette de tecrübe ederek öğrendiğim takımın bir üyesi olmayı ve işimle ilgili yasal veya bilimsel gelişmeleri takip etmeyi tecrübe ettim.
Bütün bu kazanımlarım ve bilgi birikimle Arvento’nun yeniden yapılanması sürecinde bu güzel aileye CFO olarak katıldım. Yeninden yapılanma ve Arvento’nun daha sağlam temeller üzerinde yükselmesi için çok çalıştık. Bu süreçte; bilgi birikimimi ve tecrübemi kullanma fırsatı buldum. Bildiklerimi ekibimle ve takım arkadaşlarımla paylaştım, bilmediklerimi de onlardan öğrendim. Burada Arvento ile büyümeye ve gelişmeye devam ediyoruz.
GB: Teknokent kanunuyla beraber artan Ar-Ge ve İnnovasyon çalışmaları sizin sektörünüze ne şekilde katkıda bulundu? Arvento’yu bu süreçte başarılı görüyor musunuz?
Akdemir: 2001 yılından geçerli olmak üzere 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu çıkarıldı. Bu kanun yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde edilen kazançlar ve bölgede çalışan personelin ücretleri ile ilgili birçok vergisel teşvik ve muafiyet getirmiştir. Ülkemizde Ar-Ge faaliyetlerinin artması bunun sonucunda teknolojik gelişmişliğin yakalanması ve ülke ekonomisine katkıları olması açısından bu kanun isabetli olmuştur.
Arvento hayata gözlerini teknokentte açmış bir şirkettir. Kendisi zaten teknoloji şirketi olup Ar-Ge ise yaptığı işin özüdür. Onlarca mühendisi bünyesinde barındırıp Ar-Ge faaliyetleri için büyük bütçeler ayırmaktadır. Geliştirdiği sistemler ve buluşlar Ar-Ge çalışmalarının bir sonucudur. Her zaman olduğu gibi başarılı Ar-Ge çalışmalarını gelecekte de sürdürecektir.
GB: Son zamanlarda Türk ve Dünya ekonomilerinin içine düştüğü çıkmazı nasıl değerlendiriyorsunuz? HSBC, Citibank gibi büyük bankaların Türkiye’den çekilme kararı almalarını nasıl yorumluyorsunuz?
Akdemir: Geldiğimiz yer itibariyle Türkiye, dünya ekonomisine tam entegre oldu. Her türlü sermaye akımlarına karşı açığız. İş yapmak için yatırım yapmak isteyen de, para piyasalarında kısa vadeli işlem yapmak isteyen de kolayca gelebiliyor. Bunların gelmesi ne kadar doğalsa gitmeleri de o kadar doğaldır. Önemli olan OECD ülkelerindeki net yabancı sermaye girişini yakalamaktır. İlave bir şey söyleyeyim yabancı bankalar özellikle onların yabancı genel müdürleri Türkiye dinamiklerini bilmediğinden pazar payını koruma ve büyütme açısından başarılı olamıyorlar.
Dünya ve Türkiye ekonomisinin geldiği çıkmazı değerlendirecek olursak; başta Amerikan ekonomisi olmak üzere birçok ekonomi borçlanarak büyüdü. Hem devletlerin hem de hane halklarının borçlanma oranları çok yükseldi. Bu da kırılganlıkları artırdı. En küçük bir olumsuz durumda hemen türbülansa girme emareleri baş gösteriyor. Maalesef ülkemizin ekonomisi de global trendden payını aldı. Bizde de şirketlerin ve hane halkının borçları çok çok yükseldi. Olası bir ekonomik krizde bunun nasıl yönetileceğini merak ediyorum. Zaman zaman ekonomiyi soğutma çalışmaları yapılıyor. Fakat Türk zekâsı bağımlısı olduğu borçlanma yollarını bir şekilde buluyor.
Bildiğimiz anlamda geleneksel üretim sanayisinin büyük bir bölümü Çin ve uzak doğuda konuşlandı. Hiçbir ülke bunlarla rekabet edecek durumda değil. Hatta bu ülkeler biriktirdiği sermaye ile Ar-Ge yatırımları yaparak veya satın alarak kendi teknolojilerini de geliştirmeye başladı. İşte bu noktada, bizim de içinde bulunduğumuz Teknokentlerin ülkemizin ekonomisinin geleceği açısından taşıdığı önemi vurgulamak isterim. Teknokentleri ülkemizin akciğerlerine benzetiyorum. Ekonomimize rahat bir nefes aldırmak için şimdiden harıl harıl çalışıyor.
GB: Bilkent Üniversitesi’nde öğrencilik yaptığınız süreçte, unutamadığınız bir anınız var mı?
Akdemir: Bilkent’i öğrencilik yıllarımda çok sevdim. Halen de bu sevgim devam ediyor. Üniversiteyle ve hocalarımla bağlarımı sağlam tutuyorum. Zaten Bilkent’le komşuyuz.
Öğrencilik yıllarımda kulüp faaliyetleri bizim için çok anlamlı olmuştur. O zamanlar faaliyette olan MEC (İşletme ve Ekonomi Kulübü) yönetimde arkadaşlarımla görev aldığım yılları ve faaliyetleri için harcadığımız enerjiyi unutamam.
Ayrıca kariyer hayatıma yön veren Gülnur Muradoğlu hocamın tavsiyesi de önemlidir. Son sınıfta olmam nedeniyle kariyerime nerde başlayacağıma dair endişelerimi paylaşmıştım. O da şöyle demişti “Bekir yurt dışına gidemiyorsan İstanbul’a git oradaki iş hayatını gör”. İstanbul’dan aldığım iş teklifini kabul ederken hocamın bu tavsiyesi de etkili olmuştur. Şimdi Ankara’dayım ve diyorum ki iyi ki İstanbul’a gitmişim.
GB: Bilkent Üniversitesi’nde aldığınız eğitimin size iş hayatında ne ölçüde katkı sağladığını düşünüyorsunuz?
Akdemir: Bilkent Üniversitesindeki öğrencilik yıllarımda aldığım eğitimin bilgi seviyemi nasıl artırdığını, hocalarımızın bizlere vermiş olduğu vizyonun diğerlerinden nasıl farklı olduğunu ancak iş hayatına girince gördüm. O zaman kendime dedim ki, Bilkent’te okumak doğru tercihmiş. Öğrencilik yıllarımda, dünya ölçeğinde olayları analiz etmeyi, araştırmayı, bilgiye ulaşmayı öğrendim. Okulumuzun bize sunmuş olduğu imkânlar da bu tür öğrenmelerimizin pekişmesini sağladı. Örneğin muazzam bir kütüphanemiz var. Ders saati dışında da hocalarımızla görüşme şansımız var. Okulumun bana kattıklarını iş hayatında uygulama fırsatı buldum. Şimdi diyorum ki iş hayatında edindiğim tecrübeleri de okulumla ve öğrenci kardeşlerimle paylaşayım.
GB: Son olarak sizin gibi alanında başarılı olmak isteyen Bilkent Üniversitesi öğrencilerine tavsiyeleriniz nelerdir?
[pullquote_left]En az bir kulüpte aktif görev alın. Takım sporu yapın. Yaz dönemlerinde staj yapın.[/pullquote_left] Akdemir: Okulumuzun Ankara’da olması sizin için bir avantaj. Rahat ve huzurlu bir ortamda derslerinize çalışma imkânı buluyorsunuz. Okul zamanı her şeyi dengeli yaşayın. Yeterli derecede derslerinize çalışın. En az bir kulüpte aktif görev alın. Takım sporu yapın. Yaz dönemlerinde staj yapın. Bu sizin seçeceğiniz mesleğin ne olması konusunda yardımcı olacaktır.
Mezuniyetten sonra imkânınız varsa belirli bir süre için yurtdışına özellikle Avrupa ve Amerika’ya gidin. Yapamıyorsanız benim gibi İstanbul’a gidin. Çok çalışın, hiçbir şeyin sizi yıldırmasına izin vermeyin. Kariyer hayatında çıkabildiğiniz kadar yükseğe çıkın. Bunun için de ne gerekiyorsa yapın. Yabancı dilinizi daha iyi seviye getirin, bilgisayar kullanma bilginizi artırın, teknolojiyi takip edin. Büyük organizasyonlarda göreve alın. Sabırlı olun. İlişkilerinizi sağlam ve sıcak tutun. Yöneticilerinize ve takım arkadaşlarınıza karşı dürüst olun.
Kendinize ve sağlığınıza iyi bakın.
KEMALETTİN
çok güzel bir röportaj olmuş, tebrikler arkadaşlar…