Para diye adlandırılan takas aracı icat edildiğinden itibaren dünyada birçok ekonomik kriz yaşandı. Özellikle Sanayi Devrimi sonrası gelen değişimler sonucu paranın konumu ve önemi arttı. Bunun nedeni, Sanayi Devrimi sayesinde fabrikalar ve üretim araçları ile seri üretime başlanmasıydı ve bu durumun sonucunda piyasaya, miktarı çok ve çeşidi fazla mal sürüldü. Bu sırada nüfusun artması tüketimi artırdı. Ülkeler arası ilişkiler gelişti ve bu duruma bağlı olarak ticaret hacmi arttı. Tüm bunlar paranın gücünü ve işe yararlılığını arttırdı.
IMF’nin kurulmasına zemin hazırlayan ekonomik krizlerden bir tanesi 1929 yılında başlayıp 1930’lu yıllarda etkisini sürdüren Kuzey Amerika, Avrupa ve Sanayi Devrimi’ni yaşamış diğer ülkelerde hayat bulan, Birinci Dünya Savaşı’nın sonuçları nedeniyle ortaya çıkan krizdir. Ülkeler, yaşanan ekonomik krizleri, sorunları çözmek ve krizlerin olabileceğini öngörerek krizleri engellemek amaçlı 1944 yılında Bretton Wood Konferansı‘nda IMF (International Money Fund – Uluslararası Para Fonu)’yi kurdu. 1944 yılında kurulan IMF’nin amacı İkinci Dünya Savaşı sonrası ülkelerin yaralarını sarmak, geri inşasını hızlandırmak, küresel ticaret işbirliğini artırmak, yüksek istihdam ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi desteklemek ve genel olarak ülkeleri maddi açıdan destekleyip yönetimlerine yardım etmektir.
Peki IMF’yi kim yönetir ?
IMF’yi yöneten ülkeler yani IMF’nin üyeleri, küresel ekonomideki hacimlerine göre kurulan kota sisteminde var olurlar. IMF bünyesinde 187 ülkeyi barındırır ve merkezi Washington D.C (ABD)’dedir. 160 ülkeden 2500 kişiye istihdam sağlar. Toplam sermayesi 2011 yılı itibariyle 376 milyar USD (Amerikan Doları) olup taahüt edilmiş veya teminat gösterilmiş ek kaynakları da içine katarsak 600 milyar USD’yi bulur.
Milyar doları bulan bu rakamlar nereden gelir ? Kim veya hangi çevreler bu ekonomik kaynağı sağlar ?
Bu kaynakları ülkeler üye olduklarında ödedikleri sermaye taahütleri (kota) ile oluştururlar. Kotalar, her ülkenin ekonomik büyüklüğünü yansıtır ve her bir üyenin sahip olduğu eşit birim oy sayısı ile birlikte, ülkelerin oy gücünü belirler. IMF’nin kaynaklarından bir tanesi de altın rezervleridir. IMF’nin altın rezervlerinin ekonomik değeri 145 milyar dolardır. Bu rakam, IMF’yi dünyanın en büyük üçüncü resmi altın rezervi sahibi yapar.
Uluslararası Para Fonu, ülkelerin maddi durumunu düzenlemek için kısa, orta ve uzun vadeli krediler verir. Döviz kurlarını stabilize etmek için düzenlemeler yapar. Destek kredisi verdiği ülkelerin iç işlerine karışma hakkını kendinde görür. Kredi verdiği ülkenin, ülke içindeki kuruluşlara ve sektörlere yaptığı destekleri ve teşvikleri engeller ya da azaltır. Ülkelerin IMF’ye ihtiyaç duymalarının nedenlerinden bir tanesi ekonomik krizi atlatmak amacıyla aldıkları kredilerdir. IMF’nin herhangi bir ülkeye kredi vermesi, o ülkenin uluslararası piyasada güvenilirliğini artırır. Yatırımcıların özellikle de yabancı yatırımcıların ülkede var olan potansiyel ticaret hacmine olan farkındalığını artırır dolayısıyla da yabancı yatırımcı ülkeye sermaye getirmekten kaçınmaz. Zamanla ülkenin kredi notu yükselir. IMF, aynı zamanda ülkeler arası ticareti kolaylaştırmada önemli rol oynar. IMF ile ticari teması olan ülkeler birbirlerine karşı bir aidiyet bağı kurup birbirlerini piyasada korur ve kollarlar. Buna ek olarak IMF, ülkeler arası problemleri ve anlaşmazlıkları çözer, bir anlamda uzlaşma merkezi görevini yürütür.
Peki bir ülke IMF’den nasıl borç alabilir veya IMF bir ülkeye nasıl borç verir?
Üye ülkeden gelen talep üzerine IMF borcu “düzenleme” çerçevesinde verir. Bu düzenlemede, üye ülkenin kabul ettiği belirli politikalar ve tedbirler yer alır. Bu politikalar ve tedbirlerin çoğu ödeme dengesindeki sorunları çözme odaklıdır. Ekonomik programlama düzeni ülke tarafından IMF ile birlikte hazırlanır ve “Niyet Mektubu” adı altında IMF’nin Yönetim Kurulu’na sunulur. Kurul düzenlemeyi onayladıktan sonra borç taksitlendirilir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, IMF’ye üye olması 11 Mart 1947 tarihinde başlar. Türkiye Cumhuriyeti, üyeliğinden bu yana IMF ile 19 adet anlaşma yapmıştır. T.C ilk borcunu 1958 yılında Adnan Menderes’in başbakanlığında almıştır. 1970’li yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler IMF’den uzak durmuşlardır. Türkiye son anlaşmasını 2002 yılında yaptı ve bu anlaşma 2006 yılına kadar sürdü ancak borcun son ödeme tarihi 14 Mayıs 2013 tarihlidir. T.C’nin 2002 yılında IMF’ye 24 milyar USD borcu bulunuyordu. 14 Mayıs 2013 tarihinde 421 milyon USD değerindeki borç son taksitti ve ödendi. IMF’nin Türkiye temsilciliği, yeni dönemde IMF’nin Kriz Kurtarma Fonuna milyar USD katkı sağlaması durumunda 39 ülke içerisinde en büyük katkıyı sağlayan 23. ülke olacağanı duyurdu.
Tüm bu devletler neden “IMF” ile çalışma gereği duymuştur ? IMF ile çalışmanın faydaları nelerdir ?
Bünyesinde 187 ülkeyi bulunduran IMF, dünyadaki global ve ekonomik işbirliğini sağlayan en önemli forumdur. Ülkelerin ödeme dengesindeki yaşadıkları sorunlara finansman kaynağı sağlar. Aynı zamanda Merkez Bankası yönetimi, vergi ve gider yönetimi, istatistik ve mali sektör denetimi dahil makroekonomik seviyedeki ülke yetkililerine teknik yardım sağlar ve personel yetiştirir.
Örneğin son günlerde de sıkça bahsi geçen krizin eşiğindeki Yunanistan’ın IMF ile olan ilişkisi ne boyutta ; IMF, Yunanistan’a ne kazandırdı ?
Yunanistan’ın, IMF ile olan ilişkileri 70 yıl öncesine dayanıyor. Son yıllarda Yunanistan’daki var olan ekonomik krizin ayyuka çıkması, 2009 yılında seçilen hükümetin, mali verilerin çarpıtıldığını beyan etmesi sonucu oluşmuştur. Hükümetin mali verilerin çarpıtıldığını beyan etmesi üzerine piyasadaki güven kırılmış, yabancı yatırımcı sayısı azalmış ve finansman maliyetlerinin artması sonucu borçlanma maliyetleri yükselmiştir. Tüm bu krizin nedeni ise GSYH’nin yüzdesel olarak bütçe açığı ve borç düzeyidir. Ekonomi anlamında buhranda olan Yunanistan’ın, 1.5 milyar € IMF’ye ve 5.2 milyar € Avrupa Birliğine Haziran ayı içerisinde ödeme yapması gerekiyor. 5 Haziran’da, 300 milyon €’luk ödemeyi yapamayan Yunanistan, ay sonunda ödeme taahhütü verdi.
IMF, Yunanistan’a bir takım yardım paketleri sunuyor ancak Tsipras hükümeti bu yardımları kolay kolay kabul etmiyor. Peki Tsipras hükümetinin ne gibi çekinceleri var ki bu paketleri kabul etmiyor ?
IMF, yardımlarının karşılığında hükümetten 1.8 milyar €’luk kesinti yapmasını istiyor. Bu kesintinin yarısının ise en düşük gelirliler için yapılan destek fonundan yapılmasını istiyor. Aynı zamanda bir takım kamu şirketlerinin özelleştirilmesi de IMF’nin talepleri dahilinde yer alıyor. Örneğin, elektrik dağıtın işletmeci ADMIE ve ticaret hacmi en yüksek limanlardan olan Selanik ve Pire, havalimanı olan Hellenikon, petrol şirketi Hellenic Petroleum ve telekom operatörü OTE özelleştirilmesi istenen kurumlar arsında yer alıyor. Bu anlamda, bu gibi yaptırımlar sebebiyle anlaşmaya tam anlamıyla varılamıyor.