Mutlak Monarşiler ve Güçler Dengesi Diplomasisi: 1650-1815

Kurnaz bir düşmanın önüne set çekmede ciddi bedeller ödemeyi gerektirse de iyi bir istihbarata sahip olmaktan daha gerekli bir şey yoktur!

George Washington

Vestfalya Anlaşması

Vestfalya Anlaşması

1648 Vestfalya Anlaşması din savaşları dönemini kapatmakla beraber büyük devletlerin kuvvetlerini artırıp hegemonyalarını kabul ettirmek ya da diğer güçlerin hegemonyalarını engellemek için ciddi mücadelelere kalkışacakları bir dönemi başlatmıştır. Genellikle Vestfalya Anlaşması’nın bağımsız devletleri ana uluslararası aktör olarak dünya politikasının merkezine yerleştirdiğine ve Avrupa devletlerini birbirlerine nazaran yasal anlamda eşit ve bağımsız kıldığına inanılır. Söz konusu anlaşmanın yaratmış olduğu bu bağımsız ve eşit devletler kendi sınırları içerisinde bu yasal gücün tek sahibi olmuşlar ve anarşik haldeki uluslararası arenada birbirleri karşısında güç kazanmak amacıyla mücadeleye tutuşmuşlardır. Elbette bu gelişmeler ve devletlerin sisteme olan bakışları bir anda değişmese de söz konusu anlaşmanın oluşturduğu zemin yukarıda belirtilen olgunun belirli bir süre içerisinde oturmasına izin vermiştir.

Vestfalya’dan Viyana Kongresi’ne (1815) kadarki sürecin modern diplomasiye nasıl katkıda bulunduğuna şu sözcüklerle açıklık getirebiliriz: Bu dönemde öncelikle profesyonel diplomat kariyerinin üzerinde duruldu ki bu etkili görev performansını garanti altına alan özel yetenekleri daha da besledi. Daha sonra bu diplomatların ortak bakış açısı ve hedefler paylaşan çeşitli Avrupa mahkemelerinde görev yapan ve uluslararası alanda söz sahibi bir grup enformel ancak yararlı diplomat gruplarına dahil oldukları düşüncesi ortaya çıktı. Bu durum yavaş yavaş yayılmaya ve tanınmaya başlayan söz konusu diplomatların pozisyonlarını ve ayrıcalıklarını korumaya olan ihtiyacı da beraberinde getirdi. Başta müttefik devletler olmak üzere ülke temsilcileri arasındaki bilgi paylaşımında ve ülkeleri silahlı ya da silahsız bir mücadele içerisinde olsalar dahi iyi çalışma ilişkileri geliştirme ve korumadaki karşılıklı avantaj bu noktadaki ayrıcalıkların başında gelmektedir.

Kardinal Richelieu

Kardinal Richelieu

Bunun yanı sıra diplomatik toplantılar ve kongreler çatışmaları sonlandırma ve anlaşmaya vardırma yolunda giderek daha da artan bir rol oynamaya başlamışlar ve perde arkası gerçekleşen olaylardan ziyade karşılıklı görüş alışverişinin gerçekleştiği zirveler halini almışlardır. Savaşlar yoğunluğunu kaybedip kimi belirli prensipler çerçevesinde şekillenirken diplomasi daha süreğen ve genel hal almaya başlamıştır. Kardinal Richelieu’nün Political Testament adlı eserinde belirttiği üzere müzakereler giderek daha değerli görülmeye başlamıştır. Fransa’da 13. Louis zamanında devletin üst kademelerinde görev yapmış olan Richelieu savaş zamanlarında dahi politikalarını daha sağlam temeller üzerine oturtmak ve başarıya ulaşmak için Fransa’nın rakipleriyle diplomatik ilişkileri koparmamaya özen göstermiştir. Bunlara ek olarak diplomasi güçler dengesinin devamı açısından bir yönetim mekanizması olarak algılanmaya başlanmış ve devletlerin güçlerinde meydana gelen değişikliklerin yol açmış olduğu belirsizlikleri düzenleyerek bu devletlerin varlıklarını devam ettirmelerini sağlamıştır. Son olarak yurt dışındaki elçileri aracığıyla diğer ülkelerden gelen bilgiler doğrultusunda diplomatik faaliyetleri düzenlemek için genellikle ülkelerin başkentlerinde bulunan kurumlar düzenli dışişleri bakanlıkları halini almaya başlamışlardır. Kısacası söz konusu dönemde diplomasi bugünkü halini alma yolunda ilerleme kaydetmiş ve bir kurum olarak eskiye nazaran daha kalıcı olmuştur.

Güçler dengesi çoğu devletin varlığını güvence altına alabilmiş denilebilir ancak sonsuza dek barışı muhafaza edememiştir. Nitekim 14. Louis döneminde Fransa’nın İspanya ile birleşerek büyük tek bir imparatorluk halini alması ve Avrupa’nın hegemon gücü olma yolundaki somut adımları, Hollanda, Kutsal Roma İmparatorluğu ve İngiltere’den oluşan bir koalisyonun oluşmasına zemin hazırlamış ve 1667-1713 yılları arasında gerçekleşecek ve Fransa ile İspanya’nın tekrar ayrılmasına yol olacak 4 savaşın sebebi olmuştur. Bu savaşların ardından Fransa’nın tekrar eski güçlü halini kazanma ve İngiltere’ninse Fransa’nın bu hedeflerinin önüne geçme çabaları ileriki yıllarda müttefiklerin sık sık değiştiği küçüklü büyüklü birçok savaşa sebebiyet vermiştir. Lehistan Veraset Savaşı (1733-1738), Avusturya Veraset Savaşı (1740-1748), Yedi Yıl Savaşları (1756-1763) ile Amerikan Bağımsızlık Savaşı (1775-1783) bu savaşların bazılarıdır.

George Washington

George Washington

Amerikan Bağımsızlık Savaşı diplomasi ve istihbarat kullanımı açısından büyük önem arz etmektedir. Diplomatik girişimler sonucunda İngiltere karşısında oluşan Amerikan-Fransız-İspanyol birliği ve istihbarat açısındansa gizli görevlendirmeler, şifrelemeler ve gizli mesajlar bu iki aracın daha da önem kazanmasına yol açmıştır. “Kurnaz bir düşmanın önüne set çekmede ciddi bedeller ödemeyi gerektirse de iyi bir istihbarata sahip olmaktan daha gerekli bir şey yoktur” diyen Bağımsızlık Savaşı’nın lideri George Washington’un CIA tarafından Amerikan istihbaratının babası kabul edilmesi istihbarat açısından bu gerçeğin altını fazlasıyla çizmektedir. Diplomasi açısındansa Rusya önderliğinde kurulan ve denizlerdeki güç yarışında kendini gösteren “Silahlı Tarafsızlık Birliği” (League of Armed Neutrality) diplomatik ve ekonomik anlamda İngiltere’yi uluslararası arenada yalnız bırakma görevini üstlenmiş ve ciddi ölçüde başarılı da olmuştur.

Fransız Devrimi ve Napolyon Dönemi Kıta Avrupası’nı domine etme hedeflerinde Fransızlara yeniden güçlü bir ivme kazandırmış ve dolayısıyla yeni koalisyonların önünü açmıştır. Aslında Napolyon 5. Charles ve 14. Louis’nin de hayalini kurdukları Fransız Hegemonyasını büyük ölçüde hayata geçirmiştir. 1811 yılında Avrupa’da Fransa yörüngesinin dışında kalan tek ülke İngiltere’dir. Yine aynı dönemde Fransa’nın sınırlarında uydu ülkeler ve gücünden ötürü kendisine karşı çık(a)mayan müttefikler bulunmaktadır. Ancak özellikle Napolyon’un 1812’de Rusya’da yenilgiye uğraması İngiltere’nin Fransa karşıtı bir koalisyon oluşturma yönündeki çabalarını canlandırmıştır.

İngiliz diplomasisi, Avrupa’daki bütün büyük liderlerini kapsayan, Napolyon’u yenilgiye uğratmayı ve devamında Fransa’da rejim değişikliğine gitmeyi hedefleyen büyük bir koalisyonun oluşturulması ve korunmasıyla saldırgan bir hegemona tolere edemeyen devlet sistemini kullanmada ve deyim yerindeyse sömürmede oldukça başarılı olmuştur!

 

Viyana Kongresi

Viyana Kongresi


KAYNAKÇA

https://www.cia.gov/library/center-for-the-study-of-intelligence/csi-publications/books-and-monographs/the-founding-fathers-of-american-intelligence/art-1.html

http://www.britannica.com/biography/Armand-Jean-du-Plessis-cardinal-et-duc-de-Richelieu

Leave a Reply