Bundan tam olarak 137 yıl önce, 14 Mart 1879’da, Pauline Koch çağımızın, hatta belki de insanlık tarihinin, gelmiş geçmiş en parlak bilim insanını dünyaya getirdi. Einstein sadece çok başarılı deneyler yapan ve insanlık gelişimine önemli katkılar yapan bir bilim insanı değildi, o fizik bilimini kökten değiştirecek ve yeni bir fizik algısı oluşturacak fikirleriyle çok daha özel bir yere sahiptir. Einstein, onu anlayan ya da anlamayan herkesin saygısını kazanmış ve dünyaca ünlü dilini çıkarıp gülümsediği çocuksu fotoğrafıyla sıkıcı bilim insanı profilini tamamen yok etmişti adeta. Gazetebilkent ekibi olarak onun doğum gününü kutluyor ve onun biyografisi niteliğindeki bu yazıyı sizlere sunuyoruz.
İşte bu, hiç kimsenin tanımadığı başarısız bir öğrencinin nasıl tarihin en büyük bilim insanı olduğunun hikayesidir. Einstein 14 Mart 1879 da, 2 kız kardeşin ağabeyi olarak, Almanya’nın Ulm kentinde dünyaya geldi. Konuşmayı geç öğrenmesinden dolayı ailesi, zeka seviyesinin düşük olmasından endişeliydiler. Okulda da işleri yolunda gitmeyen Einstein’ın, diğer derslerine kıyasla daha fazla olan, müzik ilgisi başladı.
“Mozart’ın Müziği öylesine saf ve güzel ki onda kainatın güzelliğinin yansımasını görüyorum.”
Einstein diplomasını Zürih Polytechnic’den 1900 yılında aldı. Teorik fizik derslerinde gösterdiği başarının aksine matematik skorları pek de parlak değildi.
“Bir öğrenci olarak böylesine derin teorik fizik bilgilerinin böylesine karmaşık matematik metotlarına bağlı olması hiç mantıklı gelmiyor.”
2 senelik bir patent katipliğinin ardından, 4 akademik makale yayınladı. Bu 4 makale ile ilgili bir arkadaşına yazdığı mektuptan alıntılar:
“Birinci makale radyasyon ve ışığın enerji özellikleri ile ilgili ve devrim niteliğinde.” (Ona Nobel kazandıran Fotoelektrik olay kastedilmektedir.)
“İkinci makale atomun gerçek büyüklüğü ile ilgili.”
“Dördüncü makale, yeni bir uzay-zaman modeli ortaya koyuyor.”(Özel Görelilik Teorisi)
1905 senesi Einstein için bir dönüm noktasıydı. Çünkü 1905, herkesin, adı anıldığında ilk aklına gelen enerji ve kütle arasındaki ilişkiyi anlatan E=m*c2 formülünün yayınlandığı senedir. Bundan 15 sene sonra, şaşırtıcı bir şekilde, ailevi sorunlarına ve patlak veren 1. Dünya savaşına rağmen bütün bilim algısını değiştirecek olan Genel Görelilik Teorisini 1915 de tanıttı. Bununla birlikte, dönemin şartlarında bu teoriyi deneysel gözlemle ispat etmesi mümkün olmadı. Nitekim yerçekimi dalgalarının daha birkaç ay önce tespit edildiği düşünülürse, teori tanıtıldıktan yaklaşık 100 yıl sonra ispat edilebildi.
Bazı ailevi problemlerden ötürü Einstein eşinden boşanmak istemekteydi ama eşi bu konuda isteksizdi ve sorun çıkarmaktaydı. Tam bu dönemde, Einstein Nobel ödülünü kazandı ve boşanmak için Nobel ödülünün parasını eşine teklif etti. Bu para eşinin bir yılda kazandığının 37 katıydı. Eşi bu teklife hayır diyemedi ve parayı alıp boşandı.
Kuantum dünyasının bilinmezliğinden nefret eden Einstein, bundan sonraki hayatını fiziğin 4 temel kuvveti (yerçekimi, elektromanyetik kuvvet, zayıf nükleer ve kuvvetli nükleer kuvvetler) birleştirecek bir “her şeyin teorisini” bulmaya adadı ama bu çabası bazı eksikliklerinden dolayı sonuçlanamadı. Bu son çabasının yanı sıra, ilerleyen yıllarda ırkçılık ve nükleer silahlar üzerine çok sert bir karşı duruş sergiledi. Bu noktada insanları sosyal olarak yönlendirmeye çalıştı ve çalışmalarının kitle imha silahlarına dönüşmesinin yaratığı hüzün hep içinde kaldı.
Bütün bu bilimsel yönlerinin yanı sıra o da hobileri olan bir insandı ve en meşhur hobisi belki de dudaklarından hiç ayrılmayan piposuydu. Montreal Pipo Kulübüne girdikten sonra yaptığı açıklamada “her nasıl oluyorsa, pipo içmek insanın yaşadığı sorunlara daha sakin ve nesnel muhakemeler getirmesine yardım ediyor.” demişti. Onun bu hobisiyle ilgili başlı başına bir başka yazım daha bulunmaktadır. O yazıyı yazarken henüz pipo içmiyordum ama şu an bu yazıyı yazarken acemi bir pipocu olarak yeni hobimden keyif alıyorum. Bu da bana zamanın nasıl bir süratle akıp gittiği yönünde bir delil sunarak bir kere daha tüylerimi ürpertiyor. Her şeye rağmen zor bir dönemden geçiyor olsak da, zamanın her koşulda akmaya devam ettiğinin farkında olup, ölümler yerine bilimsel çığırların, sanatın, sporun, edebiyatın konuşulacağı bir dünya hayal etmeye devam etmeli ve umudumuzu kaybetmemeliyiz. Ben bu bağlamda, ölenlere rahmet dileyerek, gündemi biraz olsun yumuşatmak için size tarihin en büyük bilim insanını hatırlatmak istedim. Öyleyse yazımı, yazının başlığıyla bitirmek istiyorum. MUTLU YILLAR ALBERT EİNSTEİN.
Kaynaklar:
http://mentalfloss.com/article/49222/11-unserious-photos-albert-einstein