Sporun her branşının en prestijli organizasyonu olarak kabul edilen ve bu yıl Rio de Janeiro’da düzenlenen olimpiyat oyunları izleyicilere basketbol dalında nefes kesecek bir final mücadelesi vaat ediyor. Olimpiyatların son günü olan 21 Ağustos’ta eksiklerine rağmen turnuvanın açık ara favorisi Amerika Birleşik Devletleri ile genç kadrosunda önemli derecede tecrübeli ismiler de barındıran Avrupa basketbolunda her zaman söz sahibi Sırbistan karşı karşıya gelecek. Amerika Birleşik Devletleri yarı finalde neredeyse hiçbir eksiği olmayan-Marc Gasol hariç- ve yıllarca Avrupa’ya hükmeden altın jenerasyonunun belki de birlikte son turnuvası olduğu İspanya’yı zor da olsa 82-76 mağlup ederek finale çıktı. Sırbistan ise turnuvanın en sürpriz takımı olan ve Mills-Bogut-Dellavadova üçlüsünün turnuva boyunca harikalar yarattığı Avustralya karşısında zorlanmadan galip gelerek final biletini aldı. ABD ve Sırbistan’ın grupta karşılaştıkları maç ise 94-91 ABD üstünlüğüyle sonlanmıştı.
Amerika Birleşik Devletleri cephesinde işler Jimmy Butler ve DeMar DeRozan’ın teknik faul atışı için taş-kağıt-makas oyunu oynadığı zaman kadar iyi gitmiyor. ABD’nin Westbrook, LeBron, Curry ve Harden gibi birçok yıldızından yoksun geldiği olimpiyatlar ABD’nin belki de Rüya Takım olarak anılmaya başlanan 1992’deki takımından beri gelmiş geçmiş en zayıf kadrosu. Bu bakımdan Butler ve DeRozan bu laubali tavırları aslında hiç de hakkedilmiş bir üstten bakış şekli değil. Bu örneği takımın genel durumunu ortaya koyması açısından veriyorum. Çünkü özünde istedikleri tempoya ve ritme ulaşamadıkları takdirde çok çabuk dağılabilen bir takım yapısına sahipler. ABD milli takımı finale gelirken de bu yolda birçok kez sallanarak geldi. Daha ikinci maçlarında Venezuela boyalı alanda kurduğu üstünlükle ikinci periyotun sonlarına kadar ABD’ye kafa tutabildi. Keza Patty Mills’in 30 sayıyla yıldızlaştığı Avustralya maçı, Bogdan Bogdanovic’in son saniyede boş şutu kaçırmasıyla biten Sırbistan maçı, Fransa’nın geriden gelerek maça ortak olduğu Fransa maçı ve son olarak İspanya ile oynanan yarı final maçı ABD’nin yüksek şiddette sallandığı fakat yıkılmadığı maçlar oldu. Açıkçası ben hiçbir turnuvada ABD’nin maçları bu kadar yakın farklarla kazandığını hatırlamıyorum.
Sırbistan tarafında ise grupta alınan sürpriz Avustralya yenilgisi ve Fransa mağlubiyeti moralleri bozsa da ABD karşısında maçın son topa kadar kafa kafaya götürülmesi takım kimyasında gözle görülür bir artışa vesile oldu. Bogdan Bogdanovic’in harika performansı, Teodosic’in her zaman bildiğimiz çizgisinde olup topa iyi yön vermesi ve genç oyuncu Jokic’ten gelen ekstra katkılar Sırbistan’ın finale yükselmesinde önemli birer etken oldular. Sırbistan’ın en büyük avantajı Raduljica ve Jokic gibi iki uzuna sahip olması. Çeyrek finalde Hırvatistan’ın grubunu lider tamamlamasında önemli rolü bulunan Dario Saric’in durdurulmasında ve ribaund üstünlüğünün alınmasında Sırbistan’ın bu ikilisi büyük rol oynadılar. Fakat Sırbistan’ın şu ana kadar oynadığı maçlarda rakibin hızlı oyun kurucularını durdurmakta sıkıntı çekmesi dış savunma mekanizmasının Sırbistan’ın en zayıf karnı olduğunu göstermekte. Hele bir de yüksek tempoda boyalı alan mücadelesinin arka planda olduğu bir karşılaşmada Sırbistan savunması alarm verebilir.
Final maçında neler olabileceğine gelirsek Sırbistan’ın amacı ABD’nin temposunu mümkün olduğu kadar yavaşlatmak ve oyunu boyalı alana yıkmak olacaktır. Sırbistan oyunu güçlü olduğu boyalı alana yıkarak hem ABD’nin çok derin olmayan uzun rotasyonunu yıpratma hem de kendi dış oyuncularına şut imkanı verecek bir oyun fırsatı bulacaktır. Sırbistan’ın hücum süresini yeterince doldurarak topu içeri indirdikten sonra savunmayı içeri çekip topu dışarı çıkararak Bogdan Bogdanovic ve Nemanja Nedovic gibi şutörlerine elverişli şut imkanları sağlayacaktır. Sırbistan’ın hücum süresini kullanması tempoyu yükseltmek adına ABD’yi savunmada sabırsız davranıp hata yapmaya zorlayacaktır. ABD ise Kyrie Irving, Kevin Durant ve Klay Thompson gibi yıldızlarını kullanarak oyunu penetre ve şut üzerinden oynamak isteyecektir. Yine Paul George, Jimmy Butler ve DeMar DeRozan gibi atletik oyuncularının atletizminden faydalanmak üzere tempoyu yüksek tutmaya çalışarak Sırbistan üzerinde fizik üstünlüğünü gösterecektir. Fakat bu karşılaşmada kilit nokta Sırbistan’ın uzunlarının ribaund ve sırtı dönük oyunlarda ABD uzunlarına üstünlük sağlayıp sağlayamayacağı ve ABD’nin oyun kurucularının tempoyu artırma isteğine Sırbistan kısalarının nasıl cevap vereceği gibi görünüyor.
Bu final karşılaşması aynı zamanda 2014 Dünya Kupası’nın finalinin de bir rövanşı olma niteliği taşıyor. 2 yıl önceki o finali ABD Kyrie Irving’in müthiş şut performansı ile 129-92 gibi rahat bir skorla kazanmıştı. Fakat o günden bugüne iki takımın da üstünden çok sular geçmiş görünüyor. ABD boyalı alana hakim önemli uzunları Anthony Davis ve Kenneth Faried ile en önemli skorerlerinden James Harden’dan yoksun bu finale çıkacak. Sırbistan ise o günden bugüne yalnızca 3 oyuncusu farklı olarak burada fakat temelleri o yıllarda atılan bu genç kadro birlikte oynayarak daha güçlü bir takım kimyası oluşturmuş ve Bogdanovic gibi bireysel anlamda parlamaya hazır yıldızlar çıkarmış durumda. 2 yıl içinde nelerin değişip değişmediğini hep beraber izleyip göreceğiz.