2010-2011 kabus sezonunun ardından, ona benzer bir sezonu Galatasaray geçen sene geride bıraktı. Fatih Terim’le 2011-2012 sezonunda olduğu gibi bu sezon da Riekerink Bey ile Avrupasız geçen bir toparlanma sezonu bekliyor taraftarlar. Yaz transfer sezonunda istenilen transferleri yapan yönetim ve teknik heyete desteklerini göstermek için taraftar da stadı doldurmaya başladı. Önce Antalya maçında ardından da dün geceki Trabzonspor maçında Arenada 40000 barajını aştı taraftarlar. Bu sayılar Hamza Hamzaoğlu’yla gelen 4.yıldız şampiyonluğunda bile zor yakalanırken bu sezon erkenden başlaması sevindirici gelişmeler. Bu durumda sahada gerekli mücadeleyi vermeye çalışan oyuncuların da payı büyük. Oyun olarak daha istenilen seviyeye gelinmese de oyuncuların savaşında geçen seneye göre bariz fark göze çarpıyor. Halen oturmayan oyun yapısı Gençlerbirliği maçının 2.yarısında defolarını göstermeye başlamıştı ki Muslera sahneye çıktı. Dün akşamki maçta da oyuncuların müthiş isteği, Bruma’nın tek kişilik resitaline, Tolga’nın bitmeyen enerjisine rağmen ilk mağlubiyet geldi.
Dün geceki maç, Galatasaray’ın bu sezon oynamaya çalıştığı futbol için olabilecek en kötü senaryolardandı adeta. Topun sürekli ayaklarında olmasına rağmen, topla oynama %70lere dayanmışken, çıkarken kaptırılan bir top ve yenilen gol. Sonrasında 75 dakika yarı sahasından çıkmayan bir Trabzonspor’a karşı gol bulmaya çalışmak… Bu maç Galatasaray’ın futbolunun en büyük zaaflarını da gözler önüne serdi. Kapalı takımları açma problemi bu sezon Sarı Kırmızılıların başını epey ağrıtacak gibi gözüküyor. Yüzlerce yan pas ve geri pasın ardından açılan ortaları maç genelinde rahatlıkla savuşturdu Trabzon’un stoperleri. Fatih Terim ayrıldıktan sonra ilk defa bu kadar topla oynayan, mücadele eden bir takım gören durumdan memnun olsalar da Riekerink’in hücumdaki problemlere acilen çözüm üretmesi gerek. İlerde kafa toplarında çok etkili Eren Derdiyok olmasına rağmen sahada oynanan oyun ona pek uygun değil gibi. Attığı ekstra gollerle ilk haftalarda kahraman olan Eren’e her maç güzel ortalar açılsa gol krallığına koşabilir. Ancak şu anda Galatasaray’ın oyun yapısına bakacak olursak kafasına top veya hazır pozisyon isteyen Eren’den daha çok kendi pozisyonunu kendisi yaratabilen yırtıcı bir forvete ihtiyacı var gibi gözüküyor. Dünkü maçta Podolski’nin de hücum bölgesinde pasif kalmasıyla rakibini boğmasına rağmen pozisyon olarak karşılığını alamadı Galatasaray.
Mücadele ve istek olarak geçen sezonun fersah fersah ilerisinde olsa da Galatasaray şampiyonluk istiyorsa bazı sorunlarına acilen çözüm bulmalı. Çünkü Adana deplasmanından sonra çok kritik iki maç bekliyor Galatasaray’ı. Önce içerde Başakşehir ve ardından belalı Kadıköy deplasmanı. Başakşehir bu sezona oldukça iyi başlamasının ötesinde oyun tarzları da Galatasaray’a çok ters. Hem iyi savunma yapıp hem de kontrataklara iyi çıktıkları için çok zorluk yaratabilirler. Özellikle rakip yarı sahaya yerleşmeyi seven Galatasaray’da formsuz Selçuk’a yapılan preslerle gol şansı üretebilir Başakşehir. Ardından gelecek Fenerbahçe maçı çok önemli bir hal alabilir. Bir çok sorunla boğuşan Fenerbahçe’de yönetim, taraftar ve futbolcular arasındaki bağ kopmuş durumda. Kadıköy’de uzun yıllar sonunda alınacak bir Galatasaray mağlubiyeti sarı lacivertlilerin erkenden yarışta saf dışı kalmasını sağlarken Galatasaray’ın da o moralle ivmelenmesine sebep olabilir. Bu maçlar için Galatasaray’ın düzeltmesi gereken sorun hücum alanında yapılan yavaş paslaşmaların yerine seri paslar ve topsuz oyuncuların daha hareketlenmesi olabilir. Ancak kesinlikle Galatasaray’ın bu sezon geriye yaslanma ve skoru koruma taktğine geçmemesi gerekiyor. Gençlerbirliği ve Beşiktaş maçlarında bu konuda ne kadar başarısız oldukları görüldü. Savunma tarafının kalitesi bariz bir şekilde düşük olduğu için kolay pozisyon verdikleri için bu taktiğin son çare olarak düşünülmesi gerekiyor. Bir diğer sorun olan maç içinde yapılan oyuncu değişiklikleri sorununu da Riekerink’in ne oranda çözdüğü şampiyonluğa giden yolda belirleyici olacak.